Nature bilim dergisinde yayımlanan yeni bir çalışmada dünyanın çeşitli noktalarında 2 ila 300 yıldır faaliyette olan ve büyüklükleri 1 ila 15 bin hektar arasında değişen 20 yosun çiftliğinde araştırma yapan bilim insanları, bu çiftliklerin karbon depolama potansiyelini hesapladı.
Yosun çiftliklerinin 1 hektarlık alanda yıllık ortalama 1,87 ton karbondioksit depoladığını tespit eden araştırmacılar, çiftliklerin altında biriken tortu tabakaları ve organik karbon stoklarının kalınlığının çiftliğin yaşıyla birlikte arttığını ve en eski çiftliğin karbon depolama kapasitesinin hektar başına yıllık 140 tona kadar çıkabildiğini saptadı.
Mevcut yosun çiftliklerinin alanının 1983 kilometrekare olduğu ve çiftliklerin altındaki sedimanlarda yılda yaklaşık 0,4 milyon ton karbondioksit depolanabildiği sonucuna ulaşıldı. Yosun çiftçiliğinin 2050 yılına kadar 677 bin 832 kilometrekareye yayıldığı senaryoda bu alanların karbon depolama miktarının yıllık 140 milyon ton karbondioksit eş değerine ulaşabileceği tahmin ediliyor.
Yosun çiftliklerinin karbon depolama işleyişi ve potansiyeline ilişkin açıklamada bulunan Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Dr. Öğretim Üyesi Berat Haznedaroğlu, inorganik karbonun fotosentez yoluyla tekrar organik karbona çevrildiği küresel karbon döngüsünün yaklaşık yüzde 65’inin yosunlar tarafından gerçekleştirildiğini söyledi.
Sulak alan ekonomisi için strateji
Küresel bazda 20-30 civarı makro yosun türünün çiftliklerde üretildiğini, bunların özellikle Asya toplumlarında gıda amaçlı tüketildiğini dile getiren Haznedaroğlu, yosun çiftçiliği için daha çok durgun suların tercih edildiğini vurguladı.
Yosun çiftçiliğinin sulak alanların ekonomik anlamda değerlendirilmesi noktasında bir strateji olduğunu aktaran Haznedaroğlu, “Tarım alanlarına bakıldığında zaten kıyılarda problemler var. Sanayileşme, şehirleşme yaşıyoruz. Verimli tarım alanları kaybedilebiliyor. Bunlar iklim krizinin negatif etkisinden kaynaklanıyor. Kuraklık, orman yangınları, sel felaketleri yaşıyoruz. İklim kriziyle beraber değişen aşırı iklim faaliyetleri tarım arazilerini etkiliyor dolayısıyla sulak alanlar ve denizler, yani özellikle suyun üstü bir tarım alanı olarak düşünülüp su ürünleri yetiştiriciliği için zaten kullanılıyordu. Deniz yosunu dediğimizde de yosunların makro olanları, yani çıplak gözle görebildiklerimizin bir tarım faaliyeti şeklinde denizlerde büyütülmesi mümkün” dedi.
Yosunlar yaşamın kaynağı görevinde
Denizlerdeki karbon yutaklarının içinde subasar, bizdeki longoz ormanları gibi onlara benzerlik gösteren ama biyolojik olarak daha fazla canlı çeşitliliği gösteren mangrovlar, gelgit bölgelerinde ortaya çıkan yosun türleri, su altında da deniz çayırları olduğunu söyleyen Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Dr. Öğretim Üyesi Berat Haznedaroğlu, “Bunların tamamı fotosentez yapabilen canlılar oldukları için besin zincirinin en altındalar. Bizler ise ekosistemdeki diğer canlılarla birlikte birincil üretici olan yosunlara bağlıyız ve yaşamın kaynağı olarak çok önemliler” dedi.
Emisyonu azaltıyor
Fotosentez için güneş ışığı ve karbondioksit gerektiğinin vurgusunu yapan Dr. Öğretim Üyesi Berat Haznedaroğlu, “Ticari anlamda bir deniz yosunu çiftliği kurulduğunda elde edilen biyoplastikler, biyoyakıt gibi ürünler normalde petrol endüstrisinden gelen ürünlere alternatif olduğu için emisyon azaltımına katkıda bulunmuş oluyor” diye ekledi.