İstanbul

AA muhabirinin dava dosyasından derlediği bilgilere göre, Arnavutköy Kuruçeşme Caddesi’ndeki Makbule Atadan Yalısı’nda, 12 Ağustos 2023’te restorasyon çalışması sırasında binanın yangın duvarı boş araziye doğru yıkıldı.

Araziye ofis olarak kullanılması için konulan konteynerde çalışan mimar Atilla Aydın duvarın yıkılması sonucu hayatını kaybederken, kazada işçi Dursun Bayar’da basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek şekilde yaralandı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı meydana gelen ölümlü ve yaralanmalı kazada kusuru bulunanların tespiti için soruşturma başlattı.

Soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamede, mağdur Bayar’ın şikayetçi olmaması nedeniyle tüm sanıklar yönünden “taksirle yaralama” suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği belirtildi.

Soruşturma kapsamında olay yerinde bilirkişi eşliğinde keşif yapıldığı belirtilen iddianamede, buna ilişkin hazırlanan raporda “yıkılan duvarın iç kısmında 5 santimetreye yakın sıva yapılması, kalın bir sıva malzemesi ile kaplanması ve bunun duvara yük oluşturması, duvarın statik olarak yetersiz, kolonsuz ve temelsiz olması, mevzuata aykırı olarak 6 pencere ve 1 kapı açılması, reklam panoları asılması, duvara ek yük verilmesi” nedeniyle olayda kaçınılmazlık ilkesinin uygulanamayacağı belirtilerek, kazada iş veren, proje müellifleri ve şantiye şefinin sorumluluklarının bulunduğu bildirildi.

İddianamede, dosyada bulunan yapı ruhsatında yer alan bilgilere göre, kazanın meydana geldiği yalıdaki restorasyonun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Boğaziçi İmar Müdürlüğünün 23 Ağustos 2022 tarihli kararıyla uygun görüldüğü, 14 Mart 2023’te yapı ruhsatı düzenlendiği, yapı şantiye şefinin Burak Öztürk, proje müelliflerinin mimar Doğan Mete, inşaat mühendisi Bahtiyar Atam, jeofizik mühendisi Ömer Ülfaruk Bilgen oldukları aktarıldı.

Sanıklar suçlamayı reddetti

İddianamede savunmasına yer verilen şantiye şefi Burak Öztürk, yapılan işle teknik bağlantısının olmadığını, yakın tarihte Kuruçeşme parkının güçlendirilmesi ve Kuruçeşme Caddesi’nin asfalt çalışmalarının yapıldığını, bunlardan doğan titreşimler nedeniyle duvarın yıkılmış olabileceğini, yaklaşık 100 yıllık olan duvarın çok kez işlem gördüğünü ve yıprandığını ileri sürdü.

Mimar Doğan Mete ise olayla ilgisinin bulunmadığını öne sürerek, restorasyon projesini hazırladığını, projeyi Boğaziçi İmar Müdürlüğü’ne onaya sunduğunu, onaydan sonra tadilata başlandığını kaydetti.

İnşaat Mühendisi Bahtiyar Atam da projede fenni mesul olarak çalıştığını, olayın İBB’nin Kuruçeşme Parkı’nda yaptığı güçlendirme çalışmaları sonucunda meydana gelmiş olabileceğini, bu çalışma esnasında bir çok kazık çakma işlemi yapıldığını ve rezonans nedeniyle olayın yaşanmış olabileceğini belirterek, suçlamaları kabul etmedi.

Jeofizik Mühendisi Ömer Ülfaruk Bilgen de proje hazırlanırken zemin etüdü ile gerekli raporlamayı yaptığını, sonrasında restorasyon izni alındığını, zemin etüdü sonucu bir olumsuzlukla karşılaşmadığını, projenin Boğaziçi İmar Müdürlüğü’ne sunulduğunu kaydederek, olayla ilgisinin olmadığını beyan etti.

Soruşturma kapsamında alınan bilirkişi raporları

Soruşturma kapsamında alınan ilk bilirkişi raporuna yer verilen iddianamede, İBB’nin yaptığı sahil düzenlemesi işinin yapıya dolaylı yoldan etki edebileceği, fakat geçen zaman süresinde yapının ayakta kalması gözetilerek bu etkinin yapının yıkılmasına direkt etken olmadığı belirtilerek, “İstanbul 3 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun, gerekli etütler yapılmadan projelendirilip onaylandığı ve projenin eksik ve hatalı olduğundan dolayı ‘müteselsilen’ asli kusurlu olduğu, Elis Dış Ticaret AŞ yetkilisi İsmail Oygur’un, şantiye şefi Burak Öztürk ve şantiye şefi yardımcısı Atilla Aydın’ın onaylı projeyi uyguladıkları ve iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliklerine uyduklarından kusurlarının olmadığı kanaatine varılmıştır.” denildi.

İddianamede, ikinci bilirkişi raporuna da yer verilerek, şu tespitler aktarıldı:

“Restorasyon konusunun ve spesifik olarak Boğaziçi Kanunu kapsamında bulunan tescilli bir binanın restorasyonunun 3 farklı kanuna (2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 2960 Sayılı Boğaziçi Kanunu ve 3194 Sayılı İmar Kanunu) tabi olduğu göz önünde bulundurulduğunda, mevzuat açısından çok karmaşık bir yapıda olduğu, ayrıca teknik açıdan restorasyon konusunun hem rölöve restitüsyon ve restorasyon projesinin hazırlanması hem de restorasyon projesinin uygulanması açısından da çok karmaşık olduğu, her ne kadar binanın yıkılacak derecede tehlike arz ettiği yapı maliki ve Boğaziçi İmar Müdürlüğü tarafından tespit edilmiş olsa da binanın imar işlem dosyasında görüldüğü üzere, en az 38 yıldır ayakta olduğu görülen bir yangın duvarının yıkılacak derecede tehlike arz ettiğini anlamanın, öngörmenin teknik açıdan kolay olmadığı, bu haliyle söz konusu duvarın yıkılmasının kolay kolay öngörülemeyecek bir husus olduğu da makamınızın takdirlerine arz edilmektedir.”

Sanıkların mesleki bilgilerine göre kazayı öngörmeleri gerekir

İddianamede, sanıklar Burak Öztürk, Doğan Mete, Bahtiyar Atam ve Ömer Ülfaruk Bilgen’in, şantiye sahasında işlemler başladıktan sonra gerek yıkılan duvar gerekse de taşınmaz üzerinde yapılan işlemlerin herhangi bir kazaya sebebiyet verebileceğini, görevleri ve mesleki bilgi birikimlerine göre öngörmeleri gerektiği vurgulandı.

Sanıkların, bu durumu ilgili resmi kurumlara veya yapı sahibine bildirmeleri ve restorasyon çalışmalarını durdurmaları gerektiği vurgulanan iddianamede, ancak sanıkların kendilerinden beklenen dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir şekilde hareket ederek, duvarın yıkılması sonucu Atilla Aydın’ın ölümüne sebebiyet verdikleri kaydedildi.

İddianamede, 4 sanığın bu kapsamda “taksirle ölüme neden olma” suçundan 2’şer yıldan 6’şar yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.

Öte yandan iddianamede Elis Dış Ticaret AŞ yetkilisi İsmail Oygur, Burak Öztürk, Bahtiyar Atam, Doğan Mete, Kemal İskender, Ömer Ülfaruk Bilgen ile İstanbul 3 Nolu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü yetkilileri, Boğaziçi İmar Müdürlüğü görevlileri ve Fahri Kabarcık hakkında “taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma” ve “taksirle ölüme neden olma” suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verildiği bilgisi yer aldı.

“Kazıklı yol çalışması sırasında bir yıpranma olduğunu düşünüyorum”

İstanbul 39. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlanan sanıklardan Burak Öztürk savunmasında, inşaatın şantiyesinden sorumlu yüksek mimar olduğunu, duvarın yıkılmasına dair bir tehlike olup olmadığıyla ilgili bilgileri olmadığını ifade etti.

Öztürk, çalışma yaptıkları alanın yanındaki parselin, İBB’ye ait boş arsa olduğunu, restorasyon çalışması başlatan şirketin İBB ile görüşerek çalışmalarda kullanılacak malzemeyi koymak için burayı kiraladığını, bir bölümüne malzemeleri, bir bölümüne de ofis olarak kullandıkları konteyneri koyduklarını anlattı.

Duvarın yıkılacağına dair önceden tespitleri olmadığını, olayda bir kusurunun bulunmadığını savunan Öztürk, “Ancak daha önce bizim de içinde bulunduğumuz yol şeridinde bir kazıklı yol çalışması yapılmış. Bu kazıklı yol çalışması sırasında bir yıpranma olduğunu düşünüyorum. Bununla ilgili zaten Boğaziçi İmar Müdürlüğü tarafından bu binanın tehlike oluşturacağı da tespit edilmiş. Ancak bu durum bizlere bildirilmemiş. Benim tespit ettiğim kadarıyla sokaklar tarafından deniz tarafına doğru 30 santimetrelik bir eğim söz konusuydu. Biz bu tehlikeli ortamda çalışmışız.” savunmasını yaptı.

Diğer sanıklar da üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmedi.

Mahkeme, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı 16 Ekim’e erteledi.

Kaynak URL