GÖRÜŞ – Hindistan'da üçüncü Modi dönemi nelere gebe?

İstanbul

Bağımsız araştırmacı Dr. Duygu Çağla Bayram, Hindistan’da üçüncü kez seçilen Başbakan Narendra Modi’nin yeni döneminde Hindistan’ın dış politika odaklarının nasıl şekilleneceğini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Hindistan’da seçimler sona ererken Başbakan Narendra Modi üçüncü dönemini garantiledi. Seçimlere katılım beklenenin altında seyretti. Bu durum Bharatiya Janata Partisi (BJP) içinde kaygıyı tetikleyip başta Başbakan Modi olmak üzere partinin adaylarının Hindu milliyetçi söylemini daha da sertleştirse de BJP’nin Hindutva ideolojisi ülke genelinde özellikle güneyde yankı bulmadı. Çoğu eyalette kampanyalara genç işsizliği ve enflasyon gibi yerel politika ve ekonomik kaygılar hakim oldu.

Ancak Modi’nin tabanındaki popülaritesinin en güçlü nedenlerinden biri Hindistan’ı güçlü bir Hindu devleti olarak yeniden düzenleme fikridir. Hükümetin Hindistan’ı Hindu ulusuna dönüştürme çabası devlet ve din arasındaki ayrımı aşındırırken üçüncü Modi dönemi ülkenin laik referansları üzerindeki baskıyı sürdürecektir.

Hindistan’ın dış politikası nasıl şekilleniyor?

Hindistan’da hükümeti kim kurarsa kursun, yüksek derecede politika sürekliliği olur. Hindistan’da sağcı BJP’nin veya solcu Kongre’nin politikalarına bakmak anlamlı değildir. Asıl dikkat edilmesi gereken temel nokta yetkinin gücüdür. Dış politika bağlamında Hindistan’ın tüm büyük siyasi partileri, uluslararası sistemdeki önemli nüfuz kutuplarıyla birlikte “stratejik özerkliği” koruma konusunda istikrarlı bir kararlılığa sahiptir. Ancak, Hinduların çoğunluğunun savunucusu rolü, Hindistan’ın küresel konumunu yükseltme sicili ve dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birini ve en büyük demokrasisini yönetme becerisi üzerine kampanya yürüten Modi ve BJP, iddialı ve güçlü bir dış politika anlayışına sahip. Şimdiye kadar bunların çoğu naif söylemlerden ibaretti. Bu söylemlere, Hindistan’dan “Bharat”, ülkeden ise “Vishvaguru” yani dünyanın öğretmeni ve “Vishvamitra” yani dünyanın dostu kavramlarıyla bahsedilmesi örnek olarak gösterilebilir.

Hindistan son dönemde ticari gemiciliği korsanlıktan ve Husi saldırılarından korumak için Hint Okyanusu’ndaki deniz konuşlandırmalarından, G20 başkanlığı sırasında küresel sorunlara Hint çözümleri sunmaya kadar uluslararası sistemde yapıcı bir rol oynamaya çalıştı. Ama Hindistan kendi algıladığı özel veya istisnai statüsü nedeniyle küresel normlardan ve kurallardan muaf tutulma talebinde de bulunabilir. Bu durum Hindistan’ın Batı ile ilişkilerinde gerilimleri artıracaktır. Aynı zamanda, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Çin arasındaki rekabet dahil olmak üzere küresel jeopolitik gelişmeler bağlamında çerçevelendiğinde Hindistan, yöneticilerinin kaygı verici söylemlerine ve Hindu milliyetçi gündemine karşın, uluslararası camianın iyi niyetli tutumundan istifade edecektir. Çünkü Batı dünyası, Şi Cinping’in otoriter ve iddialı Çin’ine karşı hem demokratik bir denge hem de ticari bir alternatif aramaya devam ediyor.

Hindistan’ın dış politikasının mevcut değişmezlerinden olan hem ABD hem de Rusya ile müttefik olmadan ortaklıkları sürdürme çabası da yeni dönemde devam edecektir. ABD, Hindistan’ın Çin’e karşı vazgeçilmez destekçisi, yaşamsal ekonomik ortaklarından biri, kritik teknolojilerinin sağlayıcısı ve Hint diasporasının etkili ve zengin kesiminin üssüdür. Rusya da hala Hindistan için hayati bir silah sağlayıcısı, nükleer enerjide önemli bir ortak ve Hindistan’ın stratejik özerkliğinin uygulanabilirliğini sürdürme bağlamında ABD’ye karşı vazgeçilmez bir dengeleyici konumundadır.

– Dış politikada kritik sorun

Hindistan’ın önümüzdeki yıllardaki kritik dış politika sorunu Rusya ve Çin aksını yönetmek olacaktır. Hindistan’ın Rus askeri donanımına bağımlılığı dikkate alındığında, yakın Çin ve Rusya bağları bu işlemlerin hüküm ve koşullarını etkileyebilir. Bu yakın bağ potansiyel olarak Hindistan’ın ileri teknolojilere erişimini sınırlayabilir veya askeri destek dengesini değiştirebilir. Rusya enerji ihracatında Çin’e yönelirken Hindistan, Rus petrol ve doğal gazına yönelik artan rekabetle karşı karşıya kalabilir. Güçlendirilmiş Çin ve Rusya ekonomik işbirliği, Hindistan’ı bölgesel altyapı projelerinde ve ticaret yollarında kenara itebilir. Küresel sahnede yakın Çin ve Rusya işbirliği, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve BRICS gibi bölgesel forumlarda Hindistan’ın etkisini azaltabilir. Hindistan’ın görünüşte çok kutuplu bir dünyada yön bulma yeteneği ortaya çıkan bu yapılanmanın bir sonucu olarak test edilecek. Bu durum, Hindistan’ın bir yandan ulusal çıkarlarını korurken bir yandan büyük güçler arasındaki dengeyi korumak için dış politikasının dikkatle yeniden ayarlanmasını gerektirecektir.

Hindistan teorik olarak dış politikada ılımlılığı korumaya çalışan bir ülkedir. Batı ile Rusya arasında, İsrail ile Arap dünyası arasında kısacası sistemdeki güç kutupları arasında orta yolu izlemeye gayret eden bir ülkedir. Ancak, Hindistan aynı zamanda pratikte birini diğerine karşı kullanmaya çalışan bir ülkedir. Hindistan, Çin ve Rusya eksenini ABD ve Batı’yla; ABD’yi Rusya’yla; Pakistan ve Türkiye’yi ise Yunanistan, Ermenistan, İsrail ve hatta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’la dengede tutmak isteyen bir ülkedir. Çoğunlukla diğer ülkelerin pratiklerini de böyle algılayan Hindistan, geleneksel rakipleri Pakistan ve Çin odaklı olmak üzere Çin-Rusya, Çin-Pakistan, Pakistan-İran, Pakistan-Türkiye gibi potansiyel pratikler üzerinden manevralar geliştiriyor.

Hindistan dış politikasında Türkiye nerede konumlanıyor?

Örneğin, Güney Kafkasya’da Ermenistan’la, Akdeniz’de Yunanistan’la stratejik yakınlık geliştirme arzusunu açıkça dile getiren Hindistan, Hindistan-Ermenistan-İran ve Hindistan-Ermenistan-Yunanistan-Fransa formatlarında ikili ve çok taraflı düzenlemelerde işbirliği yaparak Türk hegemonyasıyla karşı karşıya kalacak bir bölgede stratejik hesaplar yapıyor. Mart 2021’de Hindistan’ın İran Büyükelçisi Gaddam Dharmendra, Hindistan’ın Hint Okyanusu’nu İran’ın Çabahar Limanı ve Ermenistan üzerinden Avrupa ve Rusya’ya bağlayarak bir Güney-Kuzey Ulaştırma Koridoru kurma niyetini duyurdu. Hindistan’ın jeostratejik hırsının ardındaki temel jeopolitik hedef, rakibi Pakistan’ı ve dolayısıyla Pakistan-Azerbaycan-Türkiye aksını baypas etmektir.

Son olarak, Türkiye-Hindistan ilişkilerine samimi bir öneri olarak şunu söylemekte yarar var. Hindistan, Türkiye ile ilişkilerinde Türkiye’nin bölge jeopolitiğinde başı çektiğini dikkate alarak strateji geliştirmelidir. Ayrıca Hindistan, Türkiye’nin Pakistan veya kendi sorun yaşadığı herhangi bir aktörle etkileşimlerini “kişiselleştirme” huyundan vazgeçmelidir. Bu yanlış okumayla özellikle Ermenistan ve Yunanistan ilişkilerinde yansıttığı üzere Türkiye nüfuzunu kırmak adına kısasa kısas yaklaşımından vazgeçmelidir. Hindistan, Ankara’nın hamlelerine karşı-hamle geliştirmek üzerine kurulu beyhude çabadan vazgeçerek ikili ilişkiler için daha verimli olabilecek alanlarda işbirliği için çalışmalıdır. Bu sayede, potansiyelinden düşük düzeyde seyreden Hindistan-Türkiye bağlarının önündeki handikap kalkar ve gerekli siyasi güven de yeşerir. Bu gerçekleşirse Hindistan bölgede daha sağlam bir “kazan-kazan” ilişkisi oluşturabilir.

[Dr. Duygu Çağla Bayram, bağımsız Hindistan araştırmacısıdır ve 2021 yılında yayımlanan “Çalkantılı Sularda Yeni Rota: Hint-Pasifik Anlatısı ve Hindistan” kitabının yazarıdır.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Kaynak URL