Serkan RAŞA
Adriyatik Denizi’nin en büyüleyici köşelerinden biri olan Kotor’la ilk kez 2018 yılında, hayatımın en önemli maceralarından biri olan Kadıköy-Moda’dan İsviçre Lozan’a yürürken tanıştım. Öyle derin bir etki bıraktı ki üzerimde, sonraki yıllarda defalarca Karadağ’a butik turist grupları götürmeye devam ettim. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu etkileyici şehir; tarih, doğa ve deniz tutkunları için adeta bir açık hava müzesi. Orta Çağ’dan kalma daracık sokakları, taş binaları, küçük meydanları ve Venedik mimarisinin izlerini taşıyan surlarla çevrili limanı ile ziyaretçilerini zamanda bir yolculuğa çıkarıyor.
Kotor Körfezi’nin kıyısında, adeta bir fiyordu andıran manzaralar eşliğinde yürümek, deniz ile dağların eşsiz uyumunu gözler önüne seriyor. Körfezin etrafındaki kıvrımlı yollar, her dönemeçte kartpostallık bir manzara sunuyor. Genellikle Avrupa’nın en güneyindeki fiyort olarak anılsa da, Kotor Körfezi teknik olarak bir ria; yani nehir ağzının deniz tarafından işgal edilmesiyle oluşan doğal bir liman. Ancak teknik tanımların ötesinde, bu coğrafyanın sunduğu manzara gerçekten nefes kesici. Gün doğumu ayrı bir güzellikte, gün batımı ise adeta bir şiir gibi.
Kotor’un kalbinde yer alan Eski Şehir (Stari Grad), zamanın yavaş aktığı bir dünya sunuyor. Labirenti andıran sokaklarında gezinirken, her köşe başında Gotik mimarinin zarif örnekleri, taş işçiliğiyle bezeli kiliseler ve küçük kafelerle karşılaşmak mümkün. 12’nci yüzyıldan kalma Aziz Tryphon Katedrali mutlaka görülmesi gerekenler arasında yer alıyor. Şehri yukarıdan izlemek isteyenler içinse San Giovanni Kalesi’ne çıkan 1350 basamaklık yol hem zorlu hem de son derece ödüllendirici. Zirveden görülen manzara, tüm yorgunluğa değiyor.
Kotor sadece tarihiyle değil, enerjisiyle de büyülüyor. Yaz aylarında düzenlenen müzik festivalleri, sanat etkinlikleri ve geleneksel “Boka Gecesi” gibi şenlikler, bu sessiz taş şehri bir anda renkli bir masala dönüştürüyor. Dev cruise gemilerinin uğrak noktası olması sayesinde uluslararası bir atmosfer sunmasına rağmen, Kotor özgün ruhunu kaybetmeden yaşatmayı başarıyor.
Kotor’da yemek kültürü, Akdeniz ve Balkan mutfağının harmanlanmış halidir. Taze deniz ürünleri, Karadağ usulü ızgara ve yerel peynirler mutlaka tadılmalı. Ayrıca, şehrin meydanlarındaki kafelerde bir fincan geleneksel Türk kahvesi içmek, Osmanlı izlerini hissetmek için güzel bir fırsat. Geceleri ise Kotor, sakin ama keyifli bir atmosfere bürünür. Eski Şehir’deki barlarda canlı müzik eşliğinde yerel şarapları deneyebilir veya limanda yıldızlar altında romantik bir yürüyüş yapabilirsiniz.
Kotor’a en yakın havalimanı Tivat veya Podgorica’dadır. Yaz ayları oldukça kalabalık olsa da, Mayıs-Haziran veya Eylül-Ekim ayları, hem hava koşulları hem de turist yoğunluğu açısından ideal zamanlardır. Kotor, sadece bir gezi durağı değil, aynı zamanda bir huzur ve keşif noktasıdır. Eğer tarih, doğa ve denizin birleştiği büyülü bir rotanın peşindeyseniz, Kotor sizi bekliyor!
KOTOR önerilerim
San Giovanni Kalesi’ne tırmanış: Sabah erken saatlerde ya da gün batımına yakın çıkarsan, hem serin havada yürürsünüz hem de manzaranın tadını doyasıya çıkarırsınız. Rahat bir ayakkabı şart!
Kotor Teleferiği: Kotor Teleferiği, özellikle fotoğraf meraklıları için müthiş bir deneyim. Körfez manzarasına tepeden bakmak, bu bölgenin güzelliğini daha da çarpıcı hale getiriyor.
Perast (20 km) ve Our Lady of the Rocks’a tekne turu: Sessiz, dingin bir atmosfer… Küçük bir tekneye atlayıp adaya gitmek, Kotor’dan kısa ama çok keyifli bir kaçamak.
Skadar Gölü’nde doğaya karış (65 km): Kuş gözlemciliği, tekne turları ve göl kıyısındaki köyler size Karadağ’ın başka bir yüzünü gösteriyor.
Sveti Stefan (31 km) ve Petrovac (40 km): Biraz daha güneye inerseniz, sahil boyunca uzanan Petrovac ve hemen ardından gelen efsanevi Sveti Stefan sizi bekliyor. Bir zamanlar sadece kraliyet ailesine ve ünlülere açık olan Sveti Stefan Adası, kartpostallardan fırlamış gibi bir yer.
Nerede kalınır
Eski Şehir’in tam kalbinde, tarihi bir binada yer alan Historic Boutique Hotel Cattaro, hem konumu hem atmosferiyle Kotor ruhunu birebir yaşatıyor. Taş duvarlı odaları, avlusu ve körfez manzaralı balkonlarıyla kesinlikle özel bir deneyim sunuyor. Daha sakin bir konaklama isteyenler içinse Perast veya Dobrota gibi çevre yerleşimler ideal.
Ne Yenir?
-Kotor’da yemek de ayrı bir keyif. Deniz ürünleri taptaze, etler ise oldukça lezzetli.
-Konoba Bonaca, balık ve deniz mahsulleri konusunda öne çıkıyor. Şehrin dışında ama kesinlikle gitmeye değer.
-Et severler için BBQ Tanjga tam bir gizli hazine. Lokallerin favorisi!
Körfez manzarasına karşı keyifli bir akşam yemeği için Ombra Restaurant harika bir tercih.
-Daha samimi, lokal hisli bir ortam ararsan Resto Bar Taraca da güzel bir alternatif.
-Ayrıca Karadağ mutfağının yerel peynirleri ve zeytinyağıyla hazırlanan kahvaltılarını da kaçırmayın.