Gülbin ÖZBEY
Tasarımlarınızı oluştururken nelerden ilham alıyorsunuz?
Tasarım sürecimde ilham kaynaklarım oldukça geniş. Heykel, plastik sanatlar, doğadaki kıvrımlar, vintage eşyalar ya da bir mücevher… Bunlar, tasarımlarıma ilham veren ögelerden sadece birkaçı. Ancak, özellikle doğadaki doğal formlar ve hikayeler tasarım sürecimde büyük rol oynuyor. Bir heykeltıraşın heykel yaparken yaşadığı süreç veya doğadaki kıvrımların bıraktığı izler beni oldukça etkiliyor. Aynı zamanda tasarımlarımda her zaman bir hikaye oluşturmayı seviyorum. Hem rasyonel bir tasarımcıyım hem de yaratıcı bir anlatıcı. Bu ikisini birleştirerek tasarımlarımı ortaya çıkarıyorum.
Tasarımda kırmızı çizginiz var mı?
Tasarımda bazı prensiplere sadık kalmaya çalışırım. Örneğin, egzotik deri kullanmayı tercih etmiyorum. Zamanla, lüks markalar da egzotik deri kullanımını azalttı. Şu anda neredeyse birkaç marka dışında egzotik deri kullanan marka kalmadı.
Şıklık ve rahatlık bir arada, artık meşgul insanın mottosu bu. Sizin çantalarınız bu mottoya hizmet ediyor mu?
Kesinlikle, şıklık ve rahatlık benim tasarımlarımın temel unsurlarından biri. Bu konuda bir modelimiz şu an piyasada, ancak önümüzdeki dönemde üç yeni model daha yolda. “Quiet moda”yı temsil ettiğimiz için, tasarımlarımızı yavaş ama sağlam adımlarla sunmayı tercih ediyoruz. Modelimiz oldukça artistik bir çizgiye sahip, şık ve modern. Aynı zamanda son derece hafif ve pratik. Üç gözlü tasarımı, çantanın daha iyi organize olmasını sağlıyor. Kadınlar, omuz askısı ya da çapraz askı kullanarak hızlıca hareket edebiliyor. Ayrıca, gece omuz, gündüz ise çapraz askı takabilirler.
Bize bir tüyo verseniz, bir çantayı asla şununla kullanmayın deseniz ne dersiniz?
Moda dünyası sürekli değişiyor ve her şeyin bir zamanı var. Aslında hiç “asla yapma” diyebileceğimiz kombinler, harika bir styling ile inanılmaz bir şekilde şıklığa dönüşebiliyor. Moda, “asla olmaz” dediğimiz şeyleri seviyor. Bu nedenle, her zaman denemeyi ve kişisel tarzınızı yansıtmaya cesaret etmeyi öneririm. Moda, bireyselliğin ve özgürlüğün bir ifadesi olmalı.
FARKINDALIK ARAYAN GÜÇLÜ KADINLAR
Sizin çantalarınızı kimler alıyor, müşterinizi tanıyor musunuz?
Çantalarımızı genellikle girişimci, cesur ve güçlü kadınlar tercih ediyor. Yöneticiler, eğitimciler, kendi işlerini kuran, kreatif girişimci kadınlar. Müşterilerimiz, “bu marka çanta şu an moda oldu” diyerek peşinden gitmiyor. Onlar, farklılık arayan, sanatsal çizgilere sahip güçlü kadınlar. Her biri, kendi yolunu çizen birer kahraman. Bir etkinlikte, tasarım değeri olan çantasıyla dikkat çekmek isteyen, özgün ve stil sahibi kadınlar bizim hedef kitlemizi oluşturuyor.
İyi bir çanta, bir kadının duruşuna ne katar?
İyi bir çanta, özgünlük, güven ve farkındalık katar. Kadınlar, çantalarıyla girdiği ortamlarda doğal bir ilgi çeker ve kendilerine ait bir aura yaratır. İyi bir çanta, sadece bir aksesuar değil, bir duruşun ve kişiliğin ifadesidir.
İyi çanta pahalı çanta mıdır?
Deri, ham madde olarak maliyetli bir üründür ve lüks çantaların yapım süreci oldukça özeldir. Özel işçilik, detaylı dikim süreci ve kaliteyi yansıtan aksesuarlar bu çantaların değerini arttırır. Bir deri çanta, genellikle 500 euronun üzerinde fiyatlandırılır. Hem dışı hem de içi deri olan, kaliteli altın kaplama aksesuarlarla tasarlanmış, etik üretim yerlerinde üretilen çantalar bu fiyatı hak eder. Lüks çantalar konusunda, A plus markalar var ki bunlar, aslında çantadan ziyade markanın kimliği ve prestiji için para harcamanızı sağlar. High luxury dediğimiz markalar, en kaliteli malzemeleri kullanır ve en iyi üretim koşullarında üretim yaparlar. Bu markalar, parmakla sayılacak kadar azdır. Müşteriler, çantaya değil, markanın temsil ettiği statüye ve kimliğe para verirler. Ancak günümüzde insanlar çantalara binlerce euro ödemek yerine, özgün ve bağımsız markalara yönelmeye başlıyorlar. Çünkü gardroplarında temel parçaların yanı sıra, kendilerine alternatif deneyimler arıyorlar. Gastronomik restoranlar, seyahat, sağlık kampları gibi deneyimlere yatırım yapmayı tercih ediyorlar. Kısacası, ruhlarına iyi gelecek, daha anlamlı ve kişisel deneyimlere yöneliyorlar.
Üretim maliyetleri hakkında ne düşünüyorsunuz ve Ar-Ge için nasıl bir plan yapıyorsunuz?
Saraén Paris çok yeni, ancak 2 yıl süresince fizibilitesi sürdü. Prototip denemeleri Paris’te yapılıyor. Metal parçalarımızın Ar-Ge’sini Venedik’te gerçekleştiriyoruz ve İstanbul’da final ürün haline geliyor Türk derileriyle. Türkiye mikro markalar için zor bir ülke. İspanya, İtalya ve Portekiz geliştirme ve üretim adetleri konusunda daha esnek. Kalıpların ve metal pres kalıplarının ciddi maliyetleri var bu her ülkede maliyetli; bir modelin Ar- Ge’si bazen 2000 euroyu bulabiliyor. Ufak özel metal parçalar bile 500-1000 euro arasında bir ürün geliştirme maliyeti oluşturuyor. İlk çantamız Bacio 44 parçadan oluşuyor özel bir yapıya sahip. Ve kenar boyları çok zaman alıyor. Biz, ilk çantamızın satış fiyatı olarak 590 euro gibi bir fiyat belirledik. Derinin hammaddesi pahalı ve özel. Koleksiyonumuzda kullandığımız derilerin metrekare fiyatları 35- 55 euro arasında değişiyor. Gelecek ikinci ve üçüncü modellerimizde fiyatlar 490 ve 690 euro civarında olabilir. Hala altyapılarımız devam ediyor. Amacımız, lüks ve estetik ürünü etik bir şekilde müşterimize sunmak. Konumlandırmamız, premium Quiet Luxury kalitesi ve bakış açısı olarak belirlenmiştir. Produksiyon maliyetlerini bile katmıyoruz. Çantalarımızın dışı ve içi premium derilerden oluşan Leather Working Group sertifikalı ürünlerdir. Türk derisi muazzam derecede kaliteli ve çok iyi üretim yapan tabakhanelerimiz var. Türkiye’de şu an üretim, mikro markalar için çok zor; artan maliyetler ve ekonomideki hızlı iniş çıkışlar küçük markaları zorluyor. Üretim fiyatları, İtalya ve İspanya’ya çok yakın. Ben, kendi doğduğum yerde üretim yapmak istediğim için projeyi İstanbul’da başlattım. Mikro üretim yapan zanaatkârlarla çalışıyoruz.
Kimdir?
Azer Celine Bayındır İstanbul’da doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı bölümünden mezun oldu. Eğitim hayatı sırasında Almanya’da değişim programına katıldı, İtalya’da staj yaptı. İstanbul’da büyük moda markalarında tasarımcı olarak çalıştı ve birçok firmayı başarılı bir noktaya taşıdı.
28 yaşında Desa Deri’nin baş tasarımcısı oldu ve lüks deri aksesuar tasarımı konusunda daha fazla derinleşmek istediğini fark etti. Bu yüzden Paris’e taşınmaya ve ikinci yüksek lisansını yapmaya karar verdi. Aksesuar tasarımı konusunda dünyanın en prestijli okullarından biri olan Institut Français de la Mode’a kabul edildi ve burada master programı tamamladı.
Bu süreç onun için rüya gibiydi. Sonunda Hermes ve Louis Vuitton ile iş görüşmeleri yapma fırsatı oldu ve bitirme sunumunda tüm lüks markaların dikkatini çekmeyi başardı. Sonrasında, Louis Vuitton’da çanta tasarımcısı olarak çalışmaya başladı ve ardından Chloé ve Lanvin gibi önemli markalarda çanta ve aksesuar tasarımcısı olarak yer aldı. Şu anda Paris’te 10. yılına giriyor ve bu süreçte sayısız projede yer aldı, birçok defilede çanta tasarladı.
Paris, lüks aksesuar dünyasının kalbi olduğu için burada birçok markadan teklif alıyor. Ancak bir yıl önce, kendi markası SARAÉN’i kurdu ve şu anda en büyük odağı kendi markası.