UĞUR GÜNDÜZ Ekonomist-Bankacı
Aslında öğrenmek istediği; dövizle borçlanırsa vade yapısı içinde bu kur artışına yakalanıp yakalanmayacağıdır. Yine de düşük faizli yabancı para kredilerin cazibesine kapılmaktan kendilerini alamazlar. Herkes bilir Santiago Nasar’ın (*) öldürüleceğini!
Ülkemiz 1946’dan başlayarak yaklaşık her 10 yılda bir döviz tabanlı kriz ve buna bağlı enflasyon sorunu ile uğraşıyor. Nedense bu kriz döngüsünün iş dünyası tarafından zaten satın alındığı, krizlere dayanıklı ve uyumlu yönetim şeklini geliştirdiğine inanılır. Bu pek doğru değil.
Kriz dönemlerinde birçok firma faaliyetine son vermek zorunda kalıyor ve kriz öncesi aldığı yanlış finansal kararların olumsuz sonuçlarına katlanıyor. Konkordato fırtınası boşuna değil!
Finans yönetimi, işletmelerin ve bireylerin, özellikle kriz dönemlerinde, faaliyetlerinin devamı ve hatta fırsatları değerlendirme yeteneklerini doğrudan etkileyen kritik bir süreçtir. Kararlar alınmış ve olanlar olmuş, şimdi yapılması gereken en az zararla bu dönemi atlatmak. Bu dönemlerde, dikkatli planlama, esneklik ve hızlı karar verme becerisi ön plana çıkar.
NE OLACAK ŞİMDİ?
1 -Nakit hayat kurtarır!
Kriz anlarında nakit, hayati bir öneme sahiptir. Kısa vadeli yükümlülükleri yerine getirmek için yeterli nakit rezervine sahip olmak gerekir. Peki, nasıl olacak?
Krizler bir gecede çıkmaz, önceden sinyallerini gönderir. Örneğin fiyatlar yükselirken faiz artışı yapılmazsa kurları yükselteceği tahmin edilebilir. İlk sinyal geldiğinde, borç-alacak kompozisyonunda ödemeler kısa vadeli, alacaklar uzun vadeli ise bu yapıyı değiştirecek satış politikalarına geçerek likit pozisyon alınmaya çalışılmalıdır. Eldeki varlıkların bazılarını satıp bir köşeye koymak da yararlı olur. İşler düzelince tekrar alırsınız. Maldan zamanında vazgeçmeyen işten vazgeçer!
2 -Tasarruf zamanı!
Hiçbir şey olmamış gibi harcamaya devam etmek yerine zorunlu olmayan harcamaları kısmak şart. Kampanyalara kulak tıkayın, sonra daha iyisini alırsınız.
3-Alacak aksiyonları:
Alacak tahsilatını öne çekmek nakit akışını iyileştirmeye yardımcı olur. Bu konuda hassas davranmak şarttır, zira vadesi gelmemiş alacakları isteyerek borçluyu zor duruma düşürmek girdap etkisi yapar. Borçlularla diyaloğa girerek iki tarafın da yararına olacak optimal vadeler belirlenmelidir.
4-Dinamik bütçe:
Kriz dönemlerinde, gelir ve giderleri sık sık gözden geçirerek, gerçekçi ve güncel bir bütçe oluşturmalıdır. İlk sinyalden itibaren bütçe rakamları revize edilmelidir. Senaryo analizleri yaparak, (en iyi, en kötü, orta) olası risklere karşı hazırlık yapılmalıdır. Kriz dönemlerinde koşullar hızla değişebilir. Bu nedenle bütçeyi düzenli olarak izlemek ve güncellemek, önümüzü daha net görmemizi sağlar.
5 -Borçlar ne olacak?
Eğer mümkünse, alacaklılarla görüşerek borçları yeniden yapılandırarak ödeme koşulları iyileştirmeye çalışılmalıdır. Elbet bu dönem geçecek, borçları ötelemek zaman kazandırır.
Zorunlu haller dışında yeni borçlanmalardan ve yatırımlardan kaçınmak gerekir. Her ne kadar kriz aynı zamanda yatırım fırsatı yaratsa da iyi hesaplanmadan atılacak bir adım, fırsatı kabusa çevirir. Bankalarla görüşerek borcun vade yapısı veya yüksek faizli kredileri daha düşük faizli kredilerle değiştirmek, anlayış gösterilmediği hallerde gerekirse banka değişikliği yapmak, faiz giderlerini azaltmaya yardımcı olur.
6 -Risk yönetimi:
Mümkün olan sıklıklarda stres testleri yapmalı ve senaryo değişikliklerine göre yeni kararlar alınmalıdır. Normal dönemlerde alınan yatırım kararlarından gerekirse vazgeçilmelidir. Çünkü bu dönemlerde ortaya çıkan anormal talep ve fiyat hareketleri, ( getiri yerine) büyük zararlara neden olur.
7-Finansal danışmanlık:
Herkes her şeyi bilemez. Kriz dönemlerinde, finansal konularda deneyimli uzmanlardan destek almak fayda sağlar. Kriz dönemleri, finansal yönetim becerilerini geliştirme ve daha güçlü bir finansal yapı oluşturma fırsatı sunar.
Yeter ki doğru adımları atalım ve gelmekte olan krizlere karşı hiçbir şey olmamış gibi davranmayalım.
(*) Gabriel Garcia Marquez’in Kırmızı Pazartesi isimli romanının kahramanı.