Kerim ÜLKER

Her markanın bir tarihi, her tarihin de bir talihi var. Dünya Gazetesi, işte markaların tarih ve talihle buluş­ma noktalarını ele alan ‘Marka Dünyası’ adlı köşeyi sizlere su­nuyor. Bazen asırlardır devam eden, nesillerdir süren köklü şir­ketleri konu alacağız burada. Ba­zen de birkaç yıllık tarihine mil­yarlarca dolarlık varlığı, binlerce kişilik istihdamı sığdıran şir­ketleri… Marka Dünyası sizlere şirketlerin başarı öykülerinden ve rakamlardan oluşan tarihin­den çok, onların başarıya ulaş­ma öykülerini, varlıklarını ke­mikleştirme süreçlerini sizlere sunacak. Dünyanın çeşitli coğ­rafyalarına yayılan, birçoğu dev­letlerden eski, güçlü ve büyük ha­le gelen bu küresel markaların asıl kırılma noktalarını, başarı­nın gizlenmiş yollarını, yükseli­şin başlama anını paylaşacağız. Markaların doğumu ve çocukluk öykülerinden başlayacağız. İlk hafta da sizlere hem bir marka­nın çocukluğunu hem de çocuk­luğumuzun bir markasını sizlere anlatalım istedik Lego ile adım atarak.

Çocukluğunu 80’li yıllarda ve öncesinde yaşayanlar için Le­go’nun anlamı oldukça değerli­dir. Sadece eğlenmek için değil, yaratıcılığımızı artırmak için alı­nan bir kutu Lego ile hayallerimi­zi zorlarız, oluşturduğumuz dün­yanın keyfine varırız. Birbirine geçerek meydana gelen şekiller­le basit bir köprü, araba yapmak büyük bir zaferdi bizler için. Şim­dilerde ise Lego ile bir robot yap­mak bile mümkün aslında. Sizi bilmem ama benim için çok kıy­metli bir andı, ilk kez Lego ile ta­nıştığım zamanlar. Yıllar sonra bile sahip olduğum bu ilk oyun­cağı hatırladığımda yüzümde te­bessüm oluşur, zamanı sorgula­yan keyifli bir yolculuğa çıkarım. Bu hafta işte bu nedenle, marka­ların ilginç yolculuğuna çocuklu­ğumuzla birlikte inelim istedim.

Danimarka’nın Billund ken­tinde bir köyde görece fakir bir evde 1891 yılında dünyaya geldi Lego’nun yaratıcısı Ole Kirk Ch­ristiansen’in öyküsüdür okuduk­larınız. 1891 yılı Nisan ayında Danimarka’nın meşhur süt cen­neti Filskov’da 10 çocuklu bir ai­lenin üyesi olarak dünyaya gel­di Ole Kirk Christiansen. Çiftlik hayatı, onu hayvanlarla tanış­tırdı ve ilk oyun ve çalışma alanı oldu. 6 yaşında ahırda başlayan çalışma hayatı, 14 yaşında çırak­lıkla profesyonel hale geldi. Ağa­beyi Kristian Bonde Christian­sen’in yanına marangoz çırağı ol­du. Okul zamanlarının dışında odun kesmeye karşı ilgi gösteren Ole, 1911’de yani 20 yaşında Da­nimarka’dan ayrılarak Alman­ya’ya gitti. Burada 5 yıl marangoz­luk yaptı. Sonra ülkesine dönen Ole, gurbette biriktirdikleriyle­Billund’daki bir marangoz dük­kanını aldı. Ev eşyaları üretmeye başladı. Evlendi, çocukları oldu.

İlk yangın hayatını ikincisi işini değiştirdi

Bir gün çocuklarının talaşlar­la çıkardığı yangınla atölyesi, evi yandı ve kül oldu. Yangında ha­yallerinin kül olmasına izin ver­meyen Ole, yeni bir atölye ve ev yapmaya karar verdi. Daha büyük ve daha geniş olacak şekilde… ço­cuklarının oyuncak sevgisi iş ta­nımını da değiştirmesine neden oldu. 1920’li yıllarda Büyük Buh­ran’ın getirdiği ekonomik zorlu­luklarla marangozluk işletmesini küçültmeye karar verdi. Tam an­lamıyla küçültmek, daha küçük mobilyalar, ahşap portatif mer­divenler yapmaya başladı. Daha sonrasında da ahşap oyuncak­lar üretmeye başladı. Domuzcuk kumbaralar, arabalar ve kamyon­lar yapmaya başlayan Ole’nin iş­lerine marka vermesi gerekiyor­du. 1934 yılında Ole, ‘’Tamamen oyuncak üreticisi olacağım’’ dedi. Billund Ahşap Fabrikası, oyun­cak şirketine göre bir isim değil­di. Daha akılda kalıcı bir isim bul­malıydı. Danimarka deyişi olan ve ‘iyi oyna’ anlamına gelen ‘leg godt’ kelimelerinden Lego’yu kurdu. Ole, aslında bu adı verdi­ğinde kelimenin Latince anlamı­nın ‘bir araya getirmek’ olduğun­dan habersizdi.

İkinci Dünya Savaşı, aslında bir dönüm noktasıydı Ole için. O dönemde oyuncakların çoğu me­taldendi ama metaller, başka yer­lerde kullanılması gerekiyordu; ‘savaşlar’. Böylelikle metal yeri­ne ahşap oyuncaklara yer açıldı. 1942’deki fabrika yangını, Ole ve Lego’nun kırılma anıydı aslın­da. Bir yangınla kurulan marka, bir yangınla yeniden yapılanma sürecine girmişti. Artan ağaç tü­ketimiyle yeni bir malzeme ara­yışına girişen Ole, bir oyuncak fuarında yeni bir malzeme olan plastik kalıp makinesini keşfetti ve ürünlerinde plastik kullanma­ya başladı.

‘Birbirine bağlanan tuğlalar’

Bir müşterinin “Hiçbir şey sis­temli değil. Bir şey alıp onunla oy­nuyorsun, sonra atıp yeni bir şey alıyorsun. Hiçbir şey birbirine uymuyor. Sizde böyle bir şey var mı?” işte bunun yanıtı ‘Birbirine Tutunan Tuğlalar’ oldu. Yani bi­zim bildiğimiz Lego’nun parça­ları. 1950 ortalarında her bir tuğ­laya Lego adı basılmaya başlan­mıştı. Tüpler sayesinde tuğlalar birçok yeni şekilde birleştirilebi­liyordu. 6 tane Lego’dan 950 mil­yon 103 bin 765 farklı birleşim çı­kıyordu. 1954 yılında Ole’nin ço­cuğu Godtfred, Lego Group’un yönetimine geçti ve bu oyuncak bloklarda kullanılan doğru mal­zemeyi araştırmaya başladı. Yak­laşık 4 yılın ardından ABS poli­merini keşfetti, 1958 yılında pa­tentini aldı. Aynı yıl 1958 yılında Ole, 66 yaşındayken hayatını kaybetti.

Ole Kirk Christiansen’ın ar­dından Lego, çocukları, torunları ile büyümeye devam etti. Şu anda şirketi 4’üncü kuşak temsilcileri yönetiyor. Küçücük bir kasaba­da, küçücük bir evde doğan Ole, çocukların dünyasını büyütmeye devam ediyor. Danimarkalı şir­ket, bugüne kadar 600 milyardan fazla Lego parçası üretti, filmler, yarışmalar düzenledi, Legoland eğlence merkezleri geliştirdi.

Ferrari’yi solladı en güçlü marka oldu

Lego sadece bir oyuncak de­ğil elbet. Mayıs 2011’de şirket, Space Shuttle Endeavour göre­vi STS-134, Lego Bricks in Spa­ce programının bir parçası ola­rak astronotların mikro yerçeki­minde nasıl tepki vereceklerini görmek için modeller oluşturdu­ğu Uluslararası Uzay İstasyonu NASA’ya 13 Lego kiti getirdi. Ma­yıs 2013’te, şimdiye kadar yapıl­mış en büyük model olan ve bi­rebir X-wing avcı uçağı modeli­ni 5 milyonun üzerinde parçadan oluşturarak New York’ta sergile­di. Şubat 2015’te Lego, “dünyanın en güçlü markası” olarak Ferra­ri’nin yerini aldı ve liderliğe otur­du. Artık gözünüzün gördüğü her şey Lego’ya malzeme oluyor. De­vasa gemiler, beyaz perdede iz­lediğiniz gemiler, uçaklar, şehir­ler, milyonlarca parçanın bir ara­ya gelmesiyle kurulabiliyor artık. Uzun süredir parçalarını bir ara­ya getirmediğiniz Lego oyuncak­larınızı atmadıysanız, bence şim­di oynamanın tam vakti. Parçala­rı birleştirecek çok anınız vardır eminim…

Hazır nisan ayına gelmişken…

Ole Kirk Christiansen, 7 Ni­san’da dünyaya geldi. Geçtiğimiz hafta onun doğum günüydü… 600 milyardan fazla parça üreterek hayaller kurduran Ole, 134’üncü yaşın kutlu olsun, çocukların sev­gilisi; ahşabın ustası…

Asyalı dev Lenovo Latince’den doğdu

2000’li yılların başında Çin­li şirketlerin en büyük kor­kusu ‘Made in China’ yazısıydı. Birçok şirket Çin algısını küre­sel anlamda yıkmak, bir anlam­da gizlemek için büyük çaba sarf etti. Kimi PRC yani Çin Halk Cumhuriyeti’nin kısaltılmış ha­lini kullanmayı tercih etti. Kimi de şirketlerini İngilizce ifade­lerle konumlandırmaya çalıştı. Çinli Lenovo’nun kuruluşu da işte buradan geliyor. Çin devle­tine ait bir araştırma enstitüsü­nün kolu ortaya çıkan şirketin ilk ismi Legend. Efsanelerle do­lu Çin’in efsane adayı bu mar­kanın Legend olarak belirleme­si, çıkacağı yolculuğun haberci­si gibiydi.

4O yıl önce kuruldu 56 milyar dolar ciro yapıyor

Bilişim teknolojileri alanın­da ürünlerin dağıtımını yapan Legend, bir süre sonra bilgisa­yar üretimine başladı. Kurul­duğu 1984 yılından sonraki 20 yıl boyunca Legend adını kulla­nan şirket, 2002 yılında dışarı­ya açılmak için Legend’ı bir ke­nara koydu. Zira birçok Çinli şirket, aynı ismi almıştı. Dün­yada da benzer bir durum var­dı. Bu durum, şirketi Çin dışın­daki birçok yargı alanında tescil edilmesini imkansız hale getiri­yordu. Şirket, Legend ile bir La­tince sözcük olan Novo (Yeni) kelimelerini Lenovo marka­sıyla buluşturdu. IBM’le yaptı­ğı anlaşmayla küresel bir mar­ka haline gelen Lenovo, bugün yaklaşık 70 bin kişiye iş imkanı veriyor. 56 milyar dolarlık ciro­suyla dünyanın en büyük tekno­loji şirketlerinden biri olan Le­novo, sadece 40 yılda dünyanın en değerli markalarından biri haline geldi.

Kuş kafeste, kelebek uçuşta: Bluesky

Son 3 yıldır dünyada en fazla tartışılan şirketlerden biri eski adıyla Twitter olan X. Elon Musk’un 2022 yılı Nisan ayın­da 44 milyar dolara satın aldığı Twitter’ın önce ismini, ardın­dan kullanım planını değiştiren Musk, Donald Trump’ın 2’nci Başkanlık sürecinde verdiği des­tekle ABD’de büyük tepkilere ne­den oldu. Ardından Musk’ın baş­ta Almanya, Fransa gibi ülkelerin iç içlerine müdahale edecek sevi­yede paylaşımlarda bulunması, trol adı verilen kullanıcıları oyu­na sokması, sosyal medyada ye­ni arayışları beraberinde getirdi. Önce META’nın Threads’i oyu­na alması çok konuşuldu. Ancak Instagram ile olan bağı, Threa­ds’i X ile benzer kullanıma yak­laştıramadı. İnsanların sadece mikroblog olarak görmediği, bir sosyal ve siyasal etki alanı ola­rak baktıkları X’e ise sessiz seda­sız bir rakip geldi. Adı Bluesky. ABD merkezli bir yardım kuru­luşu olan Bluesky Social PBC’ye ait olan yeni sosyal ağ, 2019’da Twitter’da bir araştırma girişi­mi olarak başladı. Kurucusu, tıp­kı Twitter’da olduğu gibi Jack Dorsey oldu. 2021’de bağımsız bir şirket haline gelen Bluesky, Elon Musk’ın Twitter’ı satın al­ması ve ardından şirketler ara­sındaki bağların kopmasının ar­dından sosyal uygulama için ge­liştirmesini 2022’de hızlandırdı. X’ten ayrılanların yeni buluşma noktası haline gelen Bluesky, 7 Nisan itibarıyla kullanıcı sayı­sını 35 milyona ulaştırmış du­rumda. Peki X, yani eski adıyla Twitter’da kan kaybı oluyor mu? Oluyor. Hem de oldukça yüksek. Özellikle Avrupalı medya kuru­luşlarının boykot çağrısı yaptığı ve hesaplarını kapattığı X’te kul­lanıcı sayısı Ocak 2025 itibarıy­la yüzde 13 azalarak 365 milyona inmiş durumda.

 

Kaynak URL