Recep ERÇİN
Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, ABD Başkanı Donald Trump’ın “korumacılık” temelli politikalarının yön verdiği küresel ticaret ortamında Türkiye’nin izleyeceği yol haritasını DÜNYA’ya anlattı.
Yakın geçmişteki faaliyetler ve geleceğe yönelik stratejileri detayları ile paylaşan Bakan Bolat, Türkiye’nin uluslararası ticaretteki rekabet gücünü artırmak için ihracatçılarla birlikte çalışmaya devam edecekleri mesajı verdi. Bakan Bolat ile gerçekleştirdiğimiz söyleşinin ilk bölümünde güncel dış gelişmelerin ihracat üzerindeki etkilerini konuştuk.
“Trump politikaları ithalat baskısı yaşatabilir”
Trump’ın seçilmesi ile gündem ABD. 1930’lardan bu yana en korumacı ABD Başkanı ile karşı karşıya olduğumuz yorumları yapılıyor. Bu olgudan hareketle Türk dış ticaret rejimi nasıl şekillenecek?
Donald Trump’ın 20 Ocak 2025’te başlayan ikinci ABD Başkanlığı döneminde, geçmişte uyguladığı korumacı bir ticaret politikasının tekrar gündeme gelip gelmeyeceği bugün uluslararası ticaretin en önemli tartışma başlıklarından biri haline gelmiştir.
Özellikle gümrük vergilerinin artırılmasıyla bu yaklaşımın küresel ticaret dinamiklerini olumsuz etkileyerek ticari gerginliklere, misilleme eylemlerine ve ekonomik dengesizliklere yol açabileceği öngörülmektedir….Gelinen durumda, anılan ürünlerde ülkemiz ve ülkemizin en önemli pazarı olan AB’nin, ABD pazarında gümrük vergileri açısından eşitlendiği görülmektedir…
ABD’nin ilave gümrük vergileri uyguladığı ülkelerin de karşı önlemler alarak ABD’ye misilleme yapması halinde, ithal mallarda fiyat artışlarına ve yükselen girdi maliyetlerinin ABD’li tüketicilere yansımasına yol açacaktır. Küresel çapta ihracat olanaklarının daralması ve ülkelerin alternatif pazarlara yönelmesi sonucunda başta tüm ülkelerde ithalat baskısı yaşanması beklenmelidir. Bunun neticesinde, korumacılığın yayılması ülkemizin Türk dış ticaretini de doğrudan etkileyebilir.
“Her koşulda ihracatçının yanındayız”
Küresel pazarlarda başarıyla rekabet eden, ürün ve hizmet kalitesiyle pazar paylarını istikrarlı bir şekilde artıran ihracatçılarımızın üstün çabaları, geleceğe olan inancımızı pekiştirmektedir. Bu azim ve kararlılıkla, karşılaştığımız tüm olumsuzlukların üstesinden geleceğimize ve Türkiye’nin dünya ticaretindeki konumunu daha da ileriye taşıyacağımıza inanıyor, Ticaret Bakanlığı olarak ihracatçılarımızın her koşulda yanında olmayı sürdürüyoruz. “Uzak Ülkeler Stratejisi”, “İslam İşbirliği Teşkilatı Üyeleri ile İhracatı Geliştirme Stratejisi” ve “Hedef Ülkeler” çalışması, Bakanlığımızın proaktif yaklaşımının birer yansımasıdır.
“2025’te 55 ülke hedef pazarımız”
O halde alternatif pazarlar daha çok gündemde olacak.
Stratejilerimize ilave olarak, geleneksel ihraç pazarlarımızı göz ardı etmeksizin, ihracatçılarımızın alternatif pazarlara yönlendirilebilmesi ve uluslararası ticarette rekabetçiliğimizin artırılması amacıyla Bakanlık olarak her yıl küresel siyasi ve ekonomik konjonktür dikkate alınarak firmalarımızın yönlendirilebileceği “Hedef Ülkeler” tespit ediyoruz.
Yaptığımız analizler ve değerlendirmeler sonucunda, 2025 yılı için aralarında ABD’nin de olduğu 55 ülke “Hedef Ülkeler” olarak belirlenmiştir. 2024 yılında, yıllık bazda yüzde 10’luk bir artışla 16,3 milyar dolarlık ihracat hacmiyle ihracatımızda ikinci sırada yer alan ABD hem Uzak Ülkeler Stratejimizde hem de hedef ülkelerimiz arasında önemli bir konumda bulunmaktadır.
Ticaret Bakanlığı olarak, ABD ile ticari ilişkilerimizi daha da ileriye taşımak için güncel gelişmeleri yakından takip etmeye ve gerekli politika adımlarını zamanında atmaya devam edeceğiz. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin daha ileri seviyelere taşınması ve 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefine ulaşılması için çalışmalarımıza da kararlılıkla devam etmekteyiz.
“Riskleri azaltırken fırsatları değerlendireceğiz”
Çin’e karşı gümrüklerin artması Türk ihracatçılara kapı açar mı?
Ülkemizin, ABD’nin Çin’den ithal edilen ürünlere getirdiği ilave vergi uygulamaları sonucunda Çin’den azalması muhtemel ithalatı için bir alternatif oluşturabileceği ve Çin tarafından ABD’nin önlemlerine misilleme yapılması durumunda, her iki ülkenin ithalatı için alternatif pazar olarak değerlendirilebileceği düşünülmektedir.
Trump’ın ikinci başkanlık döneminde de ABD’nin benimseyeceği korumacı ticaret politikalarının küresel ticaretin yapısını önemli derecede değiştireceği ve bu değişikliklerin özellikle gelişmekte olan de tehditler doğurabileceği öngörülmektedir. Türkiye’nin bu süreçte geliştireceği stratejiler hem riskleri en aza indirmek hem de fırsatları değerlendirmek açısından büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda, uluslararası ticaretteki rekabet gücümüzü artırmak için ihracatçılarımızla birlikte çalışmalarımıza devam edeceğiz.
“AB’de ihracat artışı yakalayan sayılı ülkelerdeniz”
Yavaşlayan Avrupa, Türkiye’nin ihracatının da durgun seyretmesine neden oluyor. Uzak pazarlara yönelim buradaki zafiyeti telafi edebilir mi?
AB ekonomisine ilişkin büyüme tahminleri aşağı yönlü revize edilmektedir. Son açıklanan raporda 2024 yılı için büyüme tahmini yüzde 0,8 ile zayıf bir performansa işaret ederken, 2025 yılı için tahminleri yüzde 1,2’den yüzde 1’e düşürülmüştür. Zayıf büyüme performansı AB’nin ithalat talebinde de izlenmektedir. Tepe noktası olan 2023 yılı Nisan ayı ile karşılaştırdığımızda, AB- 27’nin yıllıklandırılmış ithalatı 3 trilyon avrodan 2024 Aralık ayı itibarıyla yaklaşık 600 milyar Avro düşüşle 2,4 trilyon avroya kadar sert biçimde gerilemiştir.
2024 yıl genelinde de AB’nin mal ithalatı bir önceki yıla göre yüzde 3,5 oranında gerilemiştir. Buna rağmen Türkiye, AB’ye ihracatını artıran sayılı ülkeler arasında yer almıştır. Türkiye 2024 yılında AB’ye olan ihracatını yüzde 4,1 artırarak tüm zamanların rekoru olan 108,5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. AB’ye olan ihracatımızı daha da artırma gayreti içerisinde yolumuza devam ediyoruz.
“Uzak Ülkelere 50 milyar dolarlık ihracat”
Türkiye’nin ihracat yolculuğunda sınır tanımadığını tüm dünyaya göstermek için 2022 yılında hayata geçirmiş olduğumuz Uzak Ülkeler Stratejisi kapsamında yer alan 18 ülkeye yönelik faaliyetlerimizi ara vermeden sürdürüyoruz. Ortaya koymuş olduğumuz tüm bu çabalar neticesinde, “Uzak Ülkelere”, 2018-2024 yılları arasında 27,2 milyar dolar olan ortalama ihracatımızı 2024 yılında 32,5 milyar dolara çıkarttık ve bu ülkelerin toplam ithalatlarından aldığımız payı yüzde 0,34’e yükselttik.
2024 yılında, ABD, Çin, Kanada Hindistan, Meksika, Avustralya ve Brezilya’ya 1 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştirdik. Geçen yıl 28 binin üstünde ihracatçı firmamız yaklaşık 9 bin farklı Türk ürününü bu pazarlara taşıyarak, mevcut kalıpların kırılmasına katkı sağladı. Hedefimiz, 2028 yılına kadar, bu ülkelere ihracatımızı 50 milyar dolara yükselterek ülkemizin üretim gücü ile çeşitliliğini, daha geniş kitlelere ulaştırmaktır.
“Bölgesel ağları güçlendirip İslam coğrafyasının ticaret merkezi olacağız”
İslam ülkelerine ihracatta kaydedilen gelişmeler hakkında bilgi verir misiniz?
Son dönemde içinde bulunduğumuz siyasal konjonktürle beraber başta Körfez ülkeleri olmak üzere İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ile tarihi ve kültürel bağlarımızı daha derin ticari ve ekonomik ilişkiler ile taçlandırmak, bu ülkeler ile ticaret engellerini kaldırarak bölgesel ticaret ağlarını güçlendirmek ve Türkiye’yi İslam coğrafyasının ticaret merkezi haline getirmek üzere kurguladığımız İslam İşbirliği Teşkilatı Üyeleri ile İhracatı Geliştirme Stratejisi’ne yönelik çalışmalarımıza da hız kesmeden devam ediyoruz.
Strateji kapsamında yer alan İİT üyesi ülkelere, 2024 yılındaki ihracatımız bir önceki yıla göre yüzde 6,1 artışla 67,9 milyar dolara ulaşarak tarihi bir rekora imza attı. 2024 yılında İİT ülkelerine ihracat gerçekleştiren firma sayısı yıllık bazda yüzde 53,4 artış ile 130 bin civarında gerçekleşti ve bu firmalar yaklaşık 11 bin Türk ürününü bu pazarlar ile buluşturdu.
“İİT üyesi ülkelerin payı yüzde 30’a çıkacak”
Halihazırda serbest ticaret anlaşması müzakerelerimizin devam ettiği, Orta Doğu’daki önemli ticaret ortaklarımızdan olan ve Strateji kapsamında yer alan Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Umman, Katar, Kuveyt’ten müteşekkil Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelere 2024 yılında ihracatımız bir önceki yıla göre yüzde 8,1 oranında artarak 14,2 milyar dolara ulaştı. 2024 yılında KİK üyesi ülkelere yaptığımız ihracat, toplam ihracatımızdan yüzde 5,4 gibi kayda değer bir pay aldı. 2024-2028 yıllarını kapsayacak strateji sayesinde sadece ticaret hacmimizi artırmakla kalmayacak, aynı zamanda dost ve kardeş ülkelerle olan bağlarımızı daha da güçlendirip İİT üyesi ülkelerin ihracatımızda halihazırda yüzde 26 olan payını yüzde 30’a yükselteceğiz.
“Suriye’nin ayağa kalkması için ülkemiz önemli rol oynayacak”
Suriye krizinin bitmesi ile yeni bir kapı açıldı diyebilir miyiz? Ülkenin imarı ve ikili ticarette ne kadar sürede gelişme yaşanmasını bekliyorsunuz?
Suriye’nin imarı ve ikili ticarette gelişme kaydedilmesi için öncelikle siyasi istikrarın sağlanması ve güven ortamının tesis edilmesi gerekmektedir. Ancak gerekli koşullar sağlandığında, Suriye’nin yeniden imarı ve ikili ticarette önemli ilerlemeler yaşanacağını öngörüyoruz. En zor günlerinde Suriye halkına destek olan ülkemiz, iç savaşta altyapısı önemli ölçüde zarar görmüş, konut stoku tahrip olmuş Suriye’nin yeniden imarı ve ihyasında da aktif bir rol oynayacaktır.
Bu alanda en acil ihtiyaç olarak gördüğümüz ulaştırma altyapısında Şam Havalimanı’nın yenilenmesi, M4 ve M5 karayollarında yapılan onarım ve yenilemeler gibi çalışmalarımız süratle başlamıştır. Suriye’nin yeniden ayağa kaldırılması için dünyada kendini kanıtlamış bir müteahhitlik ve teknik müşavirlik sektörüne sahip olan ülkemiz mutlaka önemli rol üstlenecektir.
“Kapsamlı Ekonomik Ortalık Anlaşması muhtemel”
Son dönemde attığımız adımlarla neredeyse tüm ürünlerde Türkiye Gümrük Bölgesi üzerinden Suriye’ye ihracat, Suriye’den yapılan ithalat ve Suriye’ye yönelik transit işlemlerindeki mevcut kısıtlama listeleri kaldırılmıştır. Yakın gelecekte Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması imzalanması da gündeme gelebilir…. STA’mızın yeniden yürürlüğe girmesiyle beraber ikili ticaretimizde hem ticaret hacmi hem de ürün çeşitliliği anlamında önemli ölçüde artış beklenmektedir. Yeni dönemde Suriye tarafında Türkiye’de yaşamış, Türkiye ile ticari ve kültürel bağları olan önemli bir nüfusun bulunması bu duruma büyük katkı sağlayacaktır.