Başak Nur GÖKÇAM

Uluslararası Ekonomi Zir­vesi (UEZ2025) “Deği­şen Küresel Gerçekler ve Gelecek 5.0” temasıyla Sapan­ca’da düzenlendi. Bu yıl 14’üncü kez düzenlenen zirveye, Türki­ye’den ve dünyadan siyasetçiler, iş dünyası liderleri ve akademis­yenler katıldı. Zirvenin açılışında video bağlantı ile konuşma yapan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Cari açık tarafında po­zitif bir tablo var. 2024 yılında al­tın hariç cari fazla verdik. Bu, ar­tık cari açık vermeden büyüme eşiğine yaklaştığımızı gösteriyor. Ekonomide dengelenme sağlan­dı. 2024’te 1 milyona yakın kişiye istihdam sağladık. Bu, bir istikrar programı uygulanırken elde edil­miş önemli bir başarıdır. Piyasa­lardaki dalgalanmalar geçici bir yavaşlamaya neden olabilir. An­cak dış kırılganlıklarımızı azal­tan, şoklara karşı dayanıklılığımı­zı artıran, makrofinansal istikrarı güçlendiren ve uzun vadeli büyü­me için sağlam temeller atan bir programımız var” diye konuştu.

Enflasyonda düşüş trendinin de devam edeceğine dikkat çeken Şimşek, “Enflasyon 10 aydır dü­şüyor, düşmeye de devam edecek. Son dönem piyasa dalgalanma­ları, beklentileri kısa vadede bir miktar bozulmuş olabilir. Ancak hedef aralığının içinde kalaca­ğımıza inanıyoruz. Lirada sınır­lı bir değer kaybı yaşandı. Ancak yurt içi talep zayıf olduğu için kur geçişkenliğinin düşük olmasını bekliyoruz” dedi.

Yapısal dönüşümü, kalıcı kazanımlara dönüştüreceğiz

Türkiye’nin atacağı adımla­rın hâlâ var olduğuna dikkat çe­ken Şimşek, “Yeşil ve dijital dö­nüşüm ile sanayide verimlilik ve teknoloji odaklı dönüşümü ger­çekleştirmek için program bile­şenlerini devreye aldık. Piyasa­lardaki son gelişmeler, özellikle petrol fiyatlarındaki düşüş, prog­ram hedeflerinin de altında bir cari açığı ima ediyor” diye konuş­tu. Ticaret savaşı nedeniyle küre­sel piyasalardaki çalkantılara de­ğinen Şimşek, bunun ekonomide geçici yavaşlamaya neden olabile­ceğini söyledi. Küresel krizlerin, riskler kadar fırsatlar barındırdı­ğını da belirten Şimşek, “Türkiye, bu zorlu dönemi sadece riskleri yö­neterek değil, yapısal dönüşümü hayata geçirerek kalıcı kazanım­lara dönüştürme potansiyeline sa­hip. Programımızı kararlılıkla uy­gulamaya devam edeceğiz” dedi.

Küresel ticarette geçen yıla kıyasla yavaş büyüme beklentisi

Küresel ekonomik düzenin yeni­den şekillendiğini belirten Şimşek şöyle devam etti: “Korumacı dal­ganın temelinde ABD ile Çin ara­sındaki jeostratejik rekabet yatı­yor. Son 20 yılda Çin, küresel ima­lat sanayisinde büyük bir pay elde etti. Dünya imalat sanayi katma de­ğerinin yüzde 30’dan fazlası Çin’de üretiliyor. Türkiye, benzer ülkelere kıyasla daha dayanıklı bir konum­da. Bunun iki temel nedeni var: İh­racat bağımlılığımız görece düşük. Büyümemizi ağırlıklı olarak iç ta­lep yönlendiriyor. Bu nedenle küre­sel ticaretteki daralmalardan daha sınırlı etkileniyoruz.”

ABD ekonomisi ve dünya da aynı şekilde durgunluğa girebilir

Zirvede konuşan Bilkent Üni­versitesi, İktisat Bölümü Merkez Bankacılığı ve Finansal Piyasalar Profesörü Dr. Ali Hakan Kara da, korumacılığın düzeylerinin çok farklı yerlere gidebileceğini ve pa­rametrelerin çok değişeceğini be­lirtti. Prof. Kara, “Şu an yaşanan­lar bile ekonomiler üzerinde bü­yük belirsizliğe neden olacak. ABD ekonomisi ve dünya da aynı şekil­de durgunluğa girebilir. Çünkü ko­rumacılığın kimseye faydası yok. Türkiye ve gelişmekte olan ülkeler açısından, bu tür şoklar bizi fark­lı yollardan etkiliyor. Biri, küresel büyüme. Avrupa ekonomisi zaten büyümekte zorlanıyordu. Küresel ticaret geçen yıldan daha yavaş bü­yüyecek. Bu yüzden işler ihracat­çılar açısından pek iyi olmayacak. Hemen hemen tüm sektörlerde Çin rakibimiz. İçerideki reel kur durumunu da göz önüne alırsak iş­ler iyi gözükmüyor” dedi.

“Her şey olumsuz gitmiyor”

Diğer taraftan her şeyin olum­suz gitmediğini de belirten Kara, “Dünyada emtia fiyatlarının düş­mesi bizi olumlu etkiliyor. Enflas­yonu ve cari açığı düşürmek için katkı sağlayacak. Böyle dönemler­de portföy yatırımları, şirket bir­leşmeleri ve satın alımları daha az olacaktır. Ama Türkiye ortalama­nın daha az olumsuz etkilenecek ülkeler arasında yer alacak. Güçlü bir hizmet sektörümüz ve iç paza­rımız var. Bu küresel değişim için­de çok daha uzun planlar yapma­mız gerekirken, makroekonomik sorunlarla uğraşıyoruz” dedi.

Tarife savaşı, sıcak savaşa neden olabilir

‘Kriz Kahini’ olarak da bilinen Nobel ödüllü ekonomist Nouriel Roubini de zirvede yaptığı konuş­masında Çin’in teknolojide ABD’yi yakalamasının mümkün olmaya­cağını belirterek, “Çin için ABD’ye ihracatı önemli.Tarifeler Çin’in büyümesini yüzde 2’ye düşürebi­lir. İyimser senaryoda müzakere­ler sonrası anlaşma sağlanabilir. Tarifeler de 2 Nisan’a göre yarı ya­rıya düşürülebilir. Fakat kötü se­naryoda müzakerelerde başarı­sız olunursa, tarifeler kalır. ABD ve dünya ekonomisinde sert düşüş olur. Resesyon görülebilir ve bor­salar çakılır. Orta senaryoda ise bazı ülkelerle anlaşılıp tarifeler düşürülür. Çin’le anlaşma olmaz. Çünkü, Şi, Trump’ın isteklerini ka­bul etmez. Bu durumda çok şiddet­li olmasa da küresel resesyon gö­rülebilir. En olası senaryo bu” de­di ve ekledi: “Çin’le ABD arasında anlaşma ihtimali düşüyor. ABD ve Çin arasındaki tarife savaşı, so­ğuk savaşa dönüşebilir. Bu da Tay­van’da sıcak savaşın çıkmasına ne­den olabilir. Çok tehlikeli zaman­larda yaşıyoruz.”

“Güçlü ticaret ortaklarımız var”

Türkiye’nin ticaret ortaklarının güçlü yapıda olduğunu söyleyen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “İhracatımızın yüzde 62’si serbest ticaret anlaşması bulunan ülkelere gidiyor. En büyük ticaret ortağımız olan AB, bizim gibi çok taraflı ve kural temelli ticaret sistemini savunuyor. Elbette dolaylı etkiler de var. Özellikle Çin’in yüksek tarifelere karşı vereceği tepkiler, arz fazlasının Türkiye’ye yönelme riski ve küresel değer zincirlerinin sekteye uğraması bu başlıkta önem taşıyor” diye konuştu,

“Türkiye’yi üretim ve Ar-Ge üssü haline getirdik”

Zirvedeki AB ve Almanya İlişkilerinde Yeni Dönem: Neden Türkiye? başlıklı panelde konuşan Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, “Uluslararası şirketler ve yerli şirketlerimiz dahil geçen 22 yılda Türkiye’yi üretim ve Ar-Ge açısından buradaki uluslararası şirketlerin lojistik ve küresel yönetim faaliyetleri için üs haline getirdik. Ve geçmişte Asya- Avrupa arasında köprü olarak tanımlanan ülkemiz, artık dünyanın bağlanma noktası haline geldi. Ayrıca bizim uluslararası anlaşmalarla sağladığımız pazarın da başarıdaki önemi büyük” dedi.

“Cari açığımız 20 milyar doların altında olabilir”

Konuşmasında 2025 yılı tahminlerine yer veren Bilkent Üniversitesi, İktisat Bölümü Merkez Bankacılığı ve Finansal Piyasalar Profesörü Prof. Dr. Ali Hakan Kara “2025 yılını yüzde 30’lar seviyesinde bir enflasyonla tamamlayabiliriz. Cari açığımız, emtia fiyatlarındaki düşüşün desteğiyle yıl sonunda 20 milyar doların altında olabilir. Ama enflasyonla mücadele yavaş gidiyor; beklentiler yukarı yönlü güncelleniyor. Bu yılı daha yüksek faiz, daha yüksek enflasyon ve daha düşük bir büyümeyle geçireceğiz gibi gözüküyor. Şunu da söylemek gerek: Türkiye, gerçekten enflasyonu düşürmek istemiyor. Toplumdan da bu yönde güçlü bir talep gelmiyor. 1970’lerden bu yana yüksek enflasyonla yaşamaya alışmış ve kendini koruma altına almış bir toplumsal yapımız var” dedi.

Kriz kahini: Dünyada artık orman kanunu geçerli

“Dünyada artık orman kanunu geçerli” diyen ekonomist Nouriel Roubini, “Küresel ekonomi kaosa doğru gidiyor. ABD ekonomisinin resesyona gireceğini düşünmüyorum. Aptal politikalar izlerseniz, piyasa sizi cezalandırır. Teknoloji, tarifelerden daha önemli. Beyaz Saray’a Mickey Mouse’u da koysanız fark etmez. ABD’de büyüme yüzde 2’den yüzde 4’lere çıkacak. Enflasyon artsa da Fed, faizi düşürmeyecek. Powell Trump’tan daha kuvvetli ama adım atmıyor” diye konuştu.

Kaynak URL