Yaşanan “Bir” Penceresinden; Kalan “Onbiri” Okumak..

Üçüncü yılına girilen pandemi konjonktürü’ nün gelişme ve (endemi’ye) dönüşüm sürecini, açık ve net biçimde görmemizi sağlayacak; “ modelleme ortaya koyma ehliyet ile kabiliyeti “ne, bu sene içinde de ulaşılamayacağı anlaşılmaktadır. Olağanüstü can kayıpları başta olmak üzere, bedeli ağır ödenmiş, ve fakat, kısıtlı ölçekteki Öğrenme Eğrisi ile küresel yaşama devam etmeye; Belirsizlik / Öngörülemezlik atmosferinin baskıcı havasını solumaya devam ediyoruz. Global tedarik sistemindeki gelişmelerden; mesela, perakende-turizm sektörlerinin seyirine kadar her ekonomik analiz ve okumanın, ancak ve sadece, “şarta bağlı” biçimde ortaya konulabilmesinin sıkıntılı ağırlığından, 2022 yılında da kurtulmanın mümkün olmadığı anlaşılıyor. Üstelik, pandemi şartlarının ortaya çıkardığı / tetiklediği / derinleştirdiği Küresel Eşitsizlikler, analiz ve okumalarımızda, EKO-POLİTİK Bütüncül Perspektifi’ nin temel alınması şartını, adeta zorunlu kılıyor:

İnsanlık tarihinin temel dinamiği olarak; “ enerji kaynaklarına hakimiyet “ eksenli vaziyet ediş ile pozisyon alışlar; Akdeniz( ve doğal parçası Karadeniz), Ukrayna, Güneydoğu Pasifik, Avrupa Birliği, NATO, aşıya erişim gibi platformlar üzerinden, “ eski usul ve ayan ile” zuhur ediyor. Pete Hopkirk’ in, klasik eseri; ‘ İstanbul’un Doğusu’ nda Bitmeyen Oyun ‘un yayımlanmasından seneler sonra bile, “aynı oyunların” gündemde kalacağı / tutulacağı anlaşılıyor. Öyle ki; Afrika kıtasında, eski klişeler yeniden gündeme geliyor; “ darbe sezonu açılmak suretiyle “, sadece birkaç hafta içinde, dört ülkede birden, askeri darbe gerçekleştiriliyor!. Bitmeyen oyun’ un “yeni!” sahnelerini önümüzdeki günlerde birlikte izleyeceğiz.

Öte yandan, ekonomik cephede, FED’ in, merakla beklenen ilk toplantı kararı; önümüzdeki günlerde ‘faiz arttırımı’ ile paralel ‘bütçe daraltma’ patikasına girişi işaret ediyor. Amerika’nın, benzer reflesyonist (genişletici) politikaları uyguladığı 2008 Krizi’ ndeki aynı taktik ile, “ doları anavatanına çağırma!” söylemini uygulamaya alacağı; “ doldur-boşalt taktiği “ andacında, fatura’ nın önemli kısmını; ‘dolar ihtiyaç ve iştahlısı’ ülkelere keseceği artık açıkça görülüyor. İşin sıkıntılı tarafı, bu klasmandaki ülkeler arasında Türkiye’nin de yer alması ve “ekonomik kırılganlık” dezavantajını bertaraf etmede; henüz alınacak çok mesafe; yapılması gereken sıkı reformlar ve sergilenmesi gereken somut kazanımların bulunmasıdır.

Senenin ilk enflasyon rakamları, 2022 senesinin; beklenen enflasyon düzeyinin gerçekleştirilmesi bakımından bir “ kayıp yıl “ olarak yaşanacağının kuvvetli sinyalini vermiş, “ tek haneli TÜFE” hedefi; aritmetik imkansızlık girdabından kurtulamaz iken, ortaya çıkan alt kırımların çalışılması da, sıkıntılı bir tabloya işaret etmiştir. Nitekim, senenin ikinci yarısından sonra ve kalan onbir ay boyunca hep gündemde kalacak bir “ Zirve Noktası “ tartışma ve spekülasyonlarından uzakta kalamayacağımız gibi, “ Beklenen Baz Etkisi “ nin devreye girişi de, ancak, dördüncü çeyrek aralığına ötelenmiş olmaktadır.

Hissedilen hayat pahalılığı’ nı daha yukarı-ağır noktalara çekecek bir “Kronik Yüksek(Hızlı) Enflasyon” devresine geçiş yaptığımız anlaşılıyor. Bu süreç, enflasyon ile mücadele bakımından daha farklı ve özgün reçetelerin devreye alınmasını gündeme getirmelidir. İşin esası, bir taraftan, “ günü kurtarıcı ve kolaylaştırıcı” politika ve araçları devreye sokar iken; orta- uzun vadeli SÜRDÜRÜLEBİLİR hedeflerin örselenmemesine özen gösterebilmekten geçer. “ Liralaşma” söyleminden neşet eden; ‘kur korumalı vadeli mevduat’, ‘YUVAM’ ve benzeri sunulmuş ve sunulacak tüm finansal enstrümanlar; sadece PALYATİF(GEÇİCİ) ARAÇ hükmünde olup, Sürdürülebilir Ekonomik Düzelme sağlamada yetersiz kalır; hatta, dikkatli olunmaz ise, “ters etki / zarar” faturasını ortaya çıkarırlar!

Korkarız ki; 2022 yılı, yeni riskleri üstlenme ve denemelere girişme bakımından “uygun bir dönem” olma vasfını taşımadığını ve “sürpriz çözümlere elverişli” bir vasat vadetmediğini şimdiden göstermiştir. Senenin kalan günlerinde, yola devam ederken izlenecek ana düstur; “ Geçmiş Derslerimizi Objektif ve Gerçekçi Çalışarak, (Dozu Kuvvetlendirilmiş) İhtiyatlı İyimserlik Çerçevesinde Sürdürülebilir Hedeflere Ulaşmak” şeklinde ifade edilmelidir.