Futbolun inatçı yıldızları!

Yasemin SALİH

Onlar tüm dünyada ‘erkek sporu’ denilen futbola gönül vermiş kadınlar. Mahalledeki maçlara alınmadılar, okul takımında beden eğitimi öğretmeninin “peki madem, gel” dedikten sonra bir küçük fırsat tanımasını dört gözle beklediler, bin bir güçlükle girdikleri altyapı takımlarında erkekler sahada antrenman yaparken kale arkasında kukalarla çalıştılar. Sonunda gerçek bir takıma girdiler ama kazandıklarıyla geçinemediler, futbolculuğu ikinci iş olarak yapmak zorunda kaldılar… İnatla hala çocuk yaşta gönül verdikleri bu sporu tam da hayal ettikleri gibi yeşil sahalarda sürdürmek için çalışıyorlar.

Kariyerleri boyunca onları zorlayan tek şey, futbol dünyasının onlara yeterince alan açmaması değildi; ciddi bir toplumsal dirençle de karşılaştılar. “Bacakların çarpık olur bırak bu sporu” diyenlere, “Evde çocuklarınla ilgilensene” diye ahkam kesenlere, “Başka meslek mi bulamadın” diye akıl satanlara direndiler. Öyle inatçılardı ki yeteneklerine gözlerini kapayanları dize getirdiler. Kadının fendi futbolda da sınırları zorladı elbette. Tüm dünyada yeşil sahalarda cinsiyet eşitliğinin sorgulanmasına neden oldu. FIFA’nın 2015’te Kanada’da düzenlediği Kadın Futbolu Sempozyumu’na katılan profesyonel kadınların yüzde 82’si, hemcinslerinin ayrımcılık nedeniyle futboldan uzaklaştığını düşündüğünü söyledi. Yüzde 43’ü de kendi kariyer yolculuklarında ayrımcılığa uğradığını dile getirdi. Sektör, cinsiyet eşitliği için farkındalık projeleri yapmaya başladı.

AMAÇLARI ROL MODEL OLMAK…

Türkiye’de de kadınların futbol tutkusu etkisini gösterdi. Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2019 verilerine göre Türkiye’de 5 binin üzerinde lisanslı kadın futbolcu var. Turkcell, geçen yıl 8 Mart’ta Türkiye Futbol Federasyonu işbirliğinde kadın futbolunu destekleme kararı aldıklarını açıkladı. Pandemi döneminde Turkcell Kadın Futbol Süper Ligi başladı. Turkcell Kurumsal İletişim Direktörü İsmail Özbayraktar, kadın futboluna destek verme kararından sonra yaşananlardan umutlu. “Bu sezon Beşiktaş’la birlikte Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor gibi büyük kulüplerimizin yanı sıra Türkiye’nin dört bir yanından kadın futbol takımlarının da bu ligde yer alması bizi son derece heyecanlandırıyor ve mutlu ediyor. Çünkü daha bir yıl olmadan, kadın futbolunda çok önemli bir gelişimin öncüsü olduk. Bu sene 24 takımın yer aldığı ligimizdeki bu güzel tablonun ortaya çıkmasına katkı sağlayan tüm kulüplerimize teşekkür ediyor ve başarılar diliyoruz” diyor.

24 takım, belki bir lig için az ama umut verici. Biz de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken Türkiye’nin dört büyük kulübünde top koşturan dört başarılı kadın futbolcuyla bir araya geldik. Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor kadın futbol takımlarının kaptanlarını İstanbul’da buluşturduk. Hikayeleri umut verici, mesajları net: “Bu yol sabır ve dayanıklılık istiyor. Amacımız bizden sonraki kızlara her açıdan rol model olmak.”

Fatma Kara Şahinbaş (Fenerbahçe): Almanya’da takımdaki tek kız bendim

Balıkesir’den Almanya’ya giden bir ailenin üçüncü kuşak temsilcisi Fatma Kara Şahinbaş. Futbol aşkı da Almanya’da ilkokulda başlamış. Hikayenin geri kalanını ondan dinleyelim: “Tenefüslerde hep futbol oynardım. Futbola ilgimi babama söyledim. Okul takımında oynamaya başladım. O sırada Djkherten takımının teknik direktörü babama gelip benim çok yetenekli olduğumu söylemiş. ‘Bu kızı altyapıya alalım’ demiş. Böylece sekiz yaşındayken futbol takımının altyapısına girdim. Takımdaki tek kız bendim. İki yıl boyunca böyle oynadım. 10 yaşındayken bir kadın futbol takımı beni altyapıya aldı. Bu şekilde sadece kızların olduğu bir takıma girdim. Gerçek bir kadın futbol takımının kırılımlarını burada gördüm.”

Fatma Kara Şahinbaş’ın Türkiye’ye gelmesi ise yine Alman antrenörü sayesinde olmuş. “Antrenörüm, Türkiye’deki federasyona yazı yazmış. Elimizde Türkiye kökenli böyle bir oyuncu var demiş. 17 yaşındaydım ve Türkiye Milli Takımı’nın kampına bu sayede çağrıldım” diyen Şahinbaş, Türkiye’de önce Trabzonspor’da top koşturdu. Arkasından İzlanda’da üç yıl oynadıktan sonra Fenerbahçe’den gelen teklifi değerlendirdiğini söyleyen futbolcu, Türkiye’de futbol oynamanın en güzel yanının taraftarların tutkusu hissetmek olduğunu anlatıyor. Diyor ki; “Keşke Türkiye’de büyük takımlar kadın futboluna daha önce yatırım yapsalardı. Avrupa’da kadın futbolcuya biraz daha alıştı toplum ama Türkiye’de ‘Her şey erkek futbolundaki gibi mi?’ diye soruyorlar. Ben artık daha da alışacaklarını düşünüyorum, bu zamandan sonra geri dönüşü yok.”

Şahinbaş’a göre kadın futbolcuların Türkiye’de yaşadığı zorluklardan biri sadece futbolla geçinememeleri. “Arkadaşlarımız hem çalışıyor hem de futbol kariyerlerini sürdürüyor. Bu zor oluyor. Mesaiden sonra antrenmana geliyorlar” diyen Fenerbahçe’nin kaptanı, futbolu seven kızlara şöyle sesleniyor: “Birçok zorlukla karşılaşıyorsunuz ama yeteneğiniz varsa, eğer çok seviyorsanız vazgeçmeyin. Futbolcu olun. Bizler size alan açacağız, örnek olacağız.

Başak Gündoğdu (Beşiktaş): Hem yapımcı hem forvet

Beşiktaş Kadın Futbol Takımı’nın kaptanı Başak Gündoğdu, ligin öne çıkan forvetlerinden. Her gün en az iki saat antrenman yapmasına, sıkı çalışmasına, yeşil sahalarda fırtına estirmesine bakmayın; o aynı zamanda bir film şirketinin yapımcısı. Yani hayatını sadece futbolla kazanmıyor. Kardeşinin yönetmen olduğu şirkette yapımcı olarak paralel bir kariyeri var.

Futbol yeteneği çocukluğundan bu yana önünde önemli fırsatlar yaratan, ligin şanslı isimlerinden biri Başak Gündoğdu. “Ben ilkokulu Beşiktaş Koleji’nde okudum. Arkasından Bilfen Koleji’nde liseyi bitirdim. Bahçeşehir Üniversitesi’nde de yazılım bölümünü tamamladım. Bunların hepsini futbol bursuyla başardım” diyen Gündoğdu, 10 yaşından bu yana futbol topunun peşinde.

Beşiktaş Koleji’nde her türlü spora yöneltildiklerini, futbol sevdasının ise iyi bir izleyici olan babasından geçtiğini söylüyor Gündoğdu. Öğretmenlerinin desteğiyle 14 yaşındayken futbol lisansı aldığını anlatan forvet, “Çok az kadın futbolcu vardı. O dönemde sanki benden başka bir kadın futbolcu olmayacak gibi geliyordu. Toplum baskısı ayrı bir sorundu. Çocukken özellikle bunu çok yaşadım. “Bacakların çarpık olur” diyenler de oldu, motivasyonumu düşürenler de. Ama bunların hiçbirini önemsemedim. . Şimdi biz bu algıyı yıktık. Artık küçük kızların örnek alabileceği kadın futbolcular var” diye özetliyor sahalardaki kadın futbolcu sürecini. Gündoğdu’ya göre kadın futbolundaki sorunlardan biri kazancın yeterli olmaması. Diyor ki; Birçok meslektaşım ikinci iş yapmak zorunda. Eşit ücret, eşit imkanlar çok önemli.”

Peki, neden futbolcu oldu? Büyük bir tutkuyla yanıt veriyor Gündoğdu: “Hayal ettiğim yerdeyim. Hayalim Beşiktaş’ta oynamaktı. Kalabalığa oynamak. Bu beni çok mutlu ediyor. Büyük zevk alarak maç izlediğim o sahaya ayak basmak en büyük hayalimdi. Elbette bir de gol anı var. O topu o üç direğin arasından geçirebilmek çok enteresan bir tatmin duygusu. Çünkü bütün emeği bunun için veriyorsunuz. Her türlü fedakarlığı bunun için yapıyorsunuz. Gol sonrasında tribünlerdeki coşkuyu takımınızla birlikte yaşamanız maddiyatla satın alamayacağınız bir duygu.”

Merak ettim; kadın futbol takımlarının soyunma odalarında nasıl bir hazırlık yapılıyor? Elbette krampon giymeleri kadın gibi hazırlanmalarına engel değil: “Her defasında büyük bir heyecan yaşanıyor. Sanırım biz soyunma odasında erkeklerden daha uzun zaman geçiriyoruz. Formanın düğmesinin kopmasına bile tahammül yok. Herkes sahaya jilet gibi çıkmak istiyor. Makyaj yapanlar oluyor. Ben hala her maç öncesinde çok heyecanlı oluyorum. Kazanıp dönünce müzik açılıyor, bir eğlence mutlaka yapılıyor. ”

Göknur Güleryüz (Trabzonspor): Sizin kale aynı büyüklükte mi?

Trabzonspor’un hem kaptanı hem de kalecisi olan Göknur Güleryüz, futbolu Anadolu’da yaşayan bir kadın. “Ben Hataylıyım. Anadolu’da bu işe başladım, Anadolu’da devam ediyorum. Bunun bir dezavantajı var; bizi görmeleri için çok fırsatımız olmuyor” diye anlatıyor yaşadıklarını. Çocukken mahallede futbol oynadığını söyleyen Güleryüz, erkeklerle maç yapmak istediğinde sadece kaleci olursa takıma kabul ediliyormuş. “Okul takımına da böyle aldılar. Takımın kalecisi sakatlandı, beni aldılar. Okul takip eden kulüpler varmış. Tavla Gençlik Spor beni altyapıya aldı. İlk transferim ise Trabzonspor oldu” diyor. Trabzonspor’da oynamak, Güleryüz’e göre bir futbolcu için avantajlı. Sebebini de şöyle açıklıyor: “Burası tam bir futbol şehri. Trabzon’da ‘futbolcuyum’ dediğinizde çok mutlu bakıyorlar. Kadın futbolcu olunca şaşırıyorlar ama yadırgamıyorlar. Bazen sahanın çapını soranlar oluyor. ‘Sizin kale aynı büyüklükte mi’ diyenler oluyor. Yine de AVM’de beni tanıyan hamile bir kadın, ‘İnşallah kızım senin gibi futbolcu olur’ deyince çok mutlu oldum.”

19 yaşındaki kaleci, bir yandan da üniversite sınavlarına hazırlanıyor. Kulübünün bu süreçte kendisini desteklediğini söyleyen Güleryüz, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde beden eğitimi öğretmenliği okumak istiyor.

Bir idolü var mı güzel kalecinin? “Evet elbette. İdolüm, Trabzonspor’un kalecisi Uğurcan Çakır. Onu önceden beri takip ediyorum. Onunla aynı formayı giymek bir onur. Hayalim ise Avrupa’da Juventus ve PSG takımlarında oynamak” diye yanıt veriyor Güleryüz.

Futbolcu olmak isteyen küçük kızlara karşı kendini sorumlu hissettiğini söyleyen Trabzonspor’un kalecisi, “Biz sonrakilere örnek olacak rol modelleriz. Bunun bilinciyle hareket etmemiz lazım. ” diyor

İsmigül Yalçıner (Galatasaray): Sahaya basınca yaşadığımı hissediyorum

Galatasaray Kadın Futbol Takımı’nın kaptanı İsmigül Yalçıner, Bulgaristan göçmeni bir ailenin kızı olarak dokuz yaşına kadar Konya’da yaşamış. O da kariyerine mahalle aralarında erkeklerle futbol oynayarak başlayanlardan… İstanbul’a geldikten sonra okuldaki futbol takımına girmiş ama kızların ayrı takımı olmadığından yine erkeklerle top koşturmuş. Hayatını değiştirenin ise milli sporculardan Ayfer Topluoğlu olduğunu söylüyor: “O dönemde Gürpınarspor’un altyapısını çalıştıran Ayfer Topluoğlu, kız futbol takımı kurmak istemiş ve ilanlar vermişti. Görünce heyecandan yerimde duramadım. Hemen başvurdum. Beni kabul ettiler, lisans çıkarmak istediler ama olmadı. Daha 11 yaşındaydım. Mahallede futbol okuluna giden erkek arkadaşlarım vardı. Bana nasıl antrenman yaptıklarını anlatırlardı. Ben de taşları huni gibi yerleştirip antrenman yapardım kendi kendime. Liseye gelince profesyonel altyapı fırsatlarını araştırdım internetten. Çapa Anadolu Lisesi’ne gidiyordum. Zeytinburnu’nda kadın futbol altyapısı vardı. Beni kabul ettiler. İlk lisansım oradan çıktı. İlk resmi maçımı da orada oynadım. 14 yaşındaydım. Daha sonra Kireçburnuspor beni transfer etti. Beş sezon oynadım. Ardından da Galatasaray’dan teklif geldi. Hayalim gerçekleşmişti.”

Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Antrenörlük Bölümü mezunu olan Yalçıner, zorluklar yaşadığını ancak her seferinde kendi kendini motive ettiğini söylüyor. Bu sabrın nedenini ise tutkuyla anlatıyor: “Kendimi en iyi hissettiğim yer, yaşadığımı anladığım yer yeşil sahalar. Oraya ayak bastığımda sanki gerçekten nefes alıyorum. İdolüm Barselona’lı Hollanda’nın milli kadın futbolcusu Lieke Martens. Benim de hayalim Avrupa’da oynamak. Bizden önce kadın futboluna gönül vermiş isimler, bize alan yarattı. Bizim jenerasyona da öncülük görevi düştü. Ne yazık ki hala kadın futbolunda altyapı ligi yok. İlk lig tecrübenizi A seviyesinde yaşıyorsunuz. Oysa çıtanın yukarı çıkabilmesi için mutlaka altyapı liglerinin kurulması gerekiyor. Çok daha küçük yaşlarda elit bir antrenman sistemi olmalı. Kulüplerin kadın futbol takımları kurmaları bizim için çok önemli bir gelişmeydi.”

Kaynak URL