Sanat ister istemez kanıma işledi

Aslı BARIŞ

Gate 27 üç buçuk yılı geride bıraktı… Platformun aldığı yoldan memnun musunuz?

Bugüne dek Yeniköy ve Ayvalık’taki konuk evlerimizde farklı disiplinlerde çalışan toplamda 50’den fazla konuk ağırladık. Pandemiye rağmen bu çok kısa sürede dokunduğumuz tüm sanatçı, araştırmacı, küratör, katılımcı ve izleyicilerin, oluşturduğumuz bu özgün ve fark yarattığını bizzat deneyimlediğimiz modeli benimsemesi, takdir etmesi ve içerisinde yer alma isteği ve heyecanları bizleri onore ediyor. Yaptığımız işbirliklerinde yerli ve uluslararası kurumlarla birlikte hareket ederek ağlarımızı genişletiyor, bu süreçte de öğrenmeye, gelişmeye devam ediyoruz. Marina Abramovic Enstitüsü, Huma Kabakçı’nın Londra’da kurduğu OpenSpace ve dünyanın en önemli konuk sanatçı programlarından Residency Unlimited bugüne dek işbirliği yaptığımız isimlerden. Ayrıca IPCM ve İKSV işbirliği kapsamında farklı disiplinlerden katılımcılarla sürdürülebilirliği ele aldığımız “Keşif Konuşmaları Serisi” düzenledik. Bir başka işbirliğimiz ise Türkiye’nin en önemli moda markalarından MACHKA’nın konuk sanatçılarımıza üretim desteği vermesiyle oldu. Önümüzdeki dönemde yine odaklandığımız konularda ortak projeler gerçekleştirebileceğimiz kurumlarla birlikte yol alacağız.

Gate 27 sürdürülebilirlik, ekoloji ve sanatı bir araya getiren bir oluşum… Sizce sanatta sürdürülebilirliğin karşılığı nedir?

Sürdürülebilirliğin klasik anlamdaki tanımı, üretimi ve üretim çeşitliliğini, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını da gözeterek devamlı kılabilmeyi içeriyor. Tabii bu kavramı yalnızca ekoloji alanında anlamak ve uygulamak büyük bir eksiklik yaratıyor, dolayısıyla mutlaka ekolojinin yanında ekonomik, sosyal ve dolayısıyla politik bakış açılarını da hesaba katmak gerekiyor.

Gate 27’nin sürdürülebilirlikle ilgili çalışmaları da çokkatmanlı diyebilirim; öncelikle bu konuya önem veren bir kurum olarak buradaki yaşantımızda sürdürülebilir alışkanlıklar edinmek, edindiklerimizi geliştirmek için çabalıyoruz. Özellikle Yeniköy’deki mekanımız yağmur sularının toplandığı, bir permakültür bahçesinin işlendiği, çevreci ürünlerin kullanıldığı örnek bir yere dönüştü. Diğer taraftan program dahilinde sürdürülebilirlik konusuna değen sanatçıları misafir ediyor, bu konuda değer yaratan kişilerle iletişim ve bilgi ağımızı genişletiyoruz. Bu kapsamda daha önce farklı alanlardan sürdürülebilirlik konusunda çalışan profesyonelleri sanatçılarla bir araya getirip bilgi paylaşımını teşvik ettik.

Gate 27’nin odaklandığı bir başka başlık olan yaratıcı-zanaatkar işbirlikleri de, aslında bir tarafıyla sürdürülebilirlik konusuyla dirsek teması içinde. İlk konuklarımızdan olan tasarımcı-sanatçı Bilal Yılmaz ile küratör Lydia Chatziiakavou’nun uzun zamandır üzerinde çalıştığı bu konuyu araştırdıkça aslında zanaatın yerel ekonomiyi güçlendiren, fazla tüketimi engelleyen yönünü, yenilikçi taraflarını ve yeni ağlar kurma potansiyelini gördük. İstanbul’un zengin zanaat kültürüne farklı bir gözden bakabilmeyi, sanatçı ve zanaat etkileşimi çerçevesinde her iki pratiğe de yeni katmanlar eklemeyi sağlayan yaratıcı yaklaşımları deneysel bir üretim alanı altında bir araya getiren bir program oluşturduk. Bilal’in sözlerini ödünç alırsam bu program zanaatı “miadını doldurmuş bir üretim formundan öte, yaratıcı aktörlerin fikirlerini gerçekleştirebileceği alternatif, sosyal ve sürdürülebilir bir üretim modelinin bir parçası olarak ele alıyor ve zanaatın gelecek ihtimallerini ve potansiyelini görünür kılmaya çalışıyor.

Gate 27, pandemi döneminden hemen önce hayata geçti, değil mi? Bu dönem sizi nasıl etkiledi?

Gate 27’nin ilk konuklarını ağırlamasından h emen b irkaç a y sonra başlayan ve işleyişimizi doğrudan etkileyen pandemiyle birlikte, Ayvalık yerleşkesi bizim için o dönemin gerektirdiği önlemler çerçevesinde işleyişimizi sürdürebileceğimiz bir kaçış noktası oldu. Bir zorunluluk dolayısıyla olsa da bugün Ayvalık programını iyi ki başlatmışız diye düşünüyorum, zira burası özellikle ekoloji üzerine kafa yoran, bölgenin yerel dokusuyla ilişki kuran, kariyerlerinde belli bir noktaya gelmiş ve projelerini inzivaya çekilerek derinleştirmek isteyen sanatçı ve araştırmacıların ağırlandığı özel bir yere dönüştü. Gate 27 Ayvalık her yıl Nisan-Aralık ayları arasında en fazla bir sanatçı ya da bir sanatçı ikilisini konuk ediyor.

Sabancı ailesi Türkiye’nin kültürel hayatına önemli katkıları olan bir aile. Diğer yandan da iş dünyasında çok otorite konumunda… Böyle bir aileye mensup biri olarak, sanata olan yönelimin çıkış noktası nedir?

Ailemin sanata olan ilgisi dolayısıyla sanatla çok küçük yaşta karşılaşmış oldum. Sanat ister istemez kanıma işledi. Farklı sanat dallarında üreten sanatçıları tanıma, sanat dünyasından isimlerle vakit geçirme şansına sahip oldum. Bunların yanında yine erken yaştan beri aldığım çeşitli eğitimler ve karşılaştığım kişi ve kurumlar kültür sanat alanında çalışma isteğimi artırdı. Bu alana elimdeki kaynaklarla nasıl bir katkıda bulunabilirim sorusunun cevabını ararken yakın çevremin ve profesyonellerin de aralarında olduğu pek çok kişiyle görüştüm. Sonunda sanat üretimine alan açmanın en iyi yol olduğuna karar verdim.

Uzun süredir tartışılan konularından biri sanatın bir yatırım aracı olarak görülüp görülmeyeceği… Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Sanatın bir yatırım aracı olarak değerlendirilmesi yeni bir konu değil. Kitlesel biçimde olmasa da uzun zamandan beri bir yatırım aracı olarak değerlendi, eserlerin üretimi ve onlara erişim arttıkça bu yatırım konusu kitlesel anlamda yaygınlaştı diye düşünüyorum. Açıkçası benim ilgimi çeken, sanatın ekonomik değeri değil, oluşum sürecinin düşünsel ve pratik tarafı. Belki sanatın bu yönünün bir gün yatırım aracı olarak görülüp görülmeyeceği etrafında bir tartışma daha ilginç olabilir.

Yeni neslin sanata olan yaklaşımı nedir sizce?

Yeni neslin sanata hatta zanaata olan ilgisi giderek artıyor gibi görünüyor; elde üretilen, doğa dostu her şey çok değerli. Diğer taraftan dijital üretimler de çok fazla ilgi görüyor ve tüketiliyor. Her iki durumda da birçok gencin sanata daha fazla yönelmesi oldukça umut verici. Yeni nesil sanatı hayatının her alanına yerleştirebiliyor. Bu akışkan yaklaşımlar olasılıkları hayallerimizin ötesine taşıyor.

Motto olan tavsiyeler nelerdir?

Birçok kişi için olduğu gibi beni ben yapan etkenlerin büyük bir kısmı ailemden bana aktarılan değerlerle ilgili. Onların sadece tavsiyeleri değil, yaşayış şekilleri de kendi yolculuğumda bana yol gösteriyor. Bu anlamda hayatı tutkuyla, sevgiyle ve adaletli bir bakış açısıyla yaşamayı tercih ettim. İnsanları anlama, empati kurma, yaşama büyük bir merakla bakabilme yetkinliklerimi ailemi gözlemleyerek aldığımı söyleyebilirim.

Kaynak URL