Özlem SARSIN
Deniz Ticaret Odası (DTO) İzmir Şube Başkanı Yusuf Öztürk, 2024 yılında dalgalı bir seyir izleyen navlun piyasalarının 2025’de jeopolitik gelişmeler ve ticaret savaşlarının yanı sıra, arz talep dengesizliği, iş gücü maliyetleri ve yeşil lojistik süreçleri gibi nedenlerle baskı altında kalacak gibi göründüğüne işaret ederek , “Büyük jeopolitik olaylar ve politika değişiklikleri 2025 yılının başlarında küresel deniz ticaretini önemli ölçüde de etkiliyor. Sektörümüz bu gelişmeleri takip ediyor. ABD’nin yeni gümrük tarifeleri ve devam eden Kızıldeniz güvenlik endişeleri diğer rotalarda dalgalanmalarda da etkiler yaratıyor.
Baltık Kuru Yük Endeksi’ndeki (BADI) düşüş trendinin devam edip etmeyeceğini küresel ekonomik koşulların gelişimine ve deniz taşımacılığı sektöründeki arz talep dengesinin nasıl şekilleneceğine bağlıdır. Sonuç olarak Baltık Kuru Yük Endeksi’ndeki düşüş Türkiye’nin ithalat ve ihracat maliyetlerinde avantaj sağlarken deniz taşımacılığında da karlılık baskısı yaratacaktır. Bu süreçte Türkiye’deki sektör paydaşlarının piyasa koşullarını yakından izleyerek stratejik planlamalarını yapmalarını, operasyonel maliyetlerini yönetmeleri ve dış ticarette rekabet avantajlarını değerlendirmeleri önemli” dedi.
“Tur tekneleri sayısı sınırlandırılmalı”
Konuşmasına İzmir’in taşımacılık sektörüne ilişkin değerlendirmeleriyle devam eden Öztürk, Bölgedeki günlük tur teknelerinde yığılma ve arz fazlası olduğu konusuna dikkat çekti. Öztürk, “Günlük tur ve dalış teknelerinde gereksiz bir yığılma inanılmaz bir arz var. Gerçek sektörü ve işi olmayan ama bir arayış içinde olan birçok girişimcinin en kısa yoldan yapabilecekleri bir iş gibi gördükleri, deniz turizmine ayak atmak, bir tekne alıp günlük tur teknesi veya dalış teknesi yapmak. Birçok teknemiz de yaşlı.
Standartların dışında olan tekneler çok ve birçoğu da sigorta yaptıramıyor. Seferihisar bölgesinde 70’ yakın tekne var. İnanılmaz bir rakam. O kadar turist ve günübirlikçi yok. Bu rakam inanılmaz rekabet de oluşturuyor. Fiyatlar yerin dibinde. Acaba bu sayının sınırlandırılabilmesi mümkün mü diye düşünüyoruz. O bölge pilot bölge olarak değerlendirilecek. Orada bir şeyler yapabilirsek Çeşme ve Didim’de de yapılandırmalar olabilir” diye konuştu.
“Alsancak Limanı 292 bin TEU elleçlemeye geriledi”
İzmir Alsancak Limanı’nın özelleştirilemediğini ve yabancı firma ile görüşmelerin sona erdiğini hatırlatan Öztürk, “Alsancak Limanı yıllık yaklaşık 292 bin TEU elleçlemeye geriledi. Yeni talipliler olursa ne ala. Devletin de bazı noktalarda işin içinde olması gerektiğini düşünüyoruz, özellikle limanlarda. Devlete ait son 2 liman kaldı. Bu limanlar gerçekten çok önemli. İzmir Limanı her gün kan kaybediyor. Tarife belirlemede devlet limanları önemli bir kriter, ucu açık bir durum yok. Devletin belirlediği rakamlara diğer limanlar kendini ayarlıyor.
Bu ihracat ve ithalatçılarımız açısından da önemli bir konu. O yüzden İzmir Limanı’nın şu anki durumu iyi devam etmiyor. Mersin Limanı 2007 yılında özelleştirildi bugün 1 milyon 889 bin TEU elleçliyor ve inanılmaz bir trafik söz konusu. Aliağa Limanlarında elleçleme miktarı 2 milyon TEU bandını geçti. Bu çok güzel bir gelişme. Denizcilik sektörü ülkemiz için önemli bir döviz girdisi olmasının yanında bütün sektörlere katkısı olan lokomotif sektör olma özelliğini her zaman korumuştur. Denizcilik bilinçli bir şekilde kullanıldığı zaman ülke gelirinin artışını sağlamaktadır” dedi.
“Kruvaziyere beklenti az”
Kruvaziyer turizminde de istenen rakamlara ulaşılamadığını ifade eden Öztürk, “Tüm Türkiye’ye gelen kruvaziyer yolcu sayısı 1 milyon 889 bin. Bu rakam 2 milyon 250 bin idi, eski günleri yakalayacağız. Bölgemizde Kuşadası, İzmir, Dikili, Çeşme’yi değerlendirdiğinizde Türkiye’nin kruvaziyer kümelenmesi bu noktada. Kuşadası 821 bin, İzmir 171 bin İstanbul 439 bin, Çeşme 53 bin. Bölgemizde bu yolcuları ağırladık. Kuşadası limanı bu konuda çok profesyonelleşti. Meryem Ana ve Efes çok önemli bu noktada. Yeni sezonda beklentilerimiz az ama eksik kalan yanlış giden noktaları düzeltmek için çaba içindeyiz” dedi.