Sanayide, ithal hammaddeye ek vergi uygulaması tartışılıyor

Nurdoğan ARSLAN ERGÜN

Küresel resesyon, enflasyon baskısı, finansa erişimdeki yüksek faiz sarmalı, işçilik maliyetleri gibi sorunların gölgesinde 2024’e başlayan imalat sanayi, hammaddeye erişimle ilgili sıkıntı yaşamak istemiyor. Özellikle ara malların önemli bir bölümünde dışa bağımlı olan sektörlerde, ithal hammaddelere uygulanan korumacılık tedbirlerinin esnetilmesi istenirken, bu durumdan üretim ve ihracatın zarar göreceğine işaret ediliyor.

Sanayiciler, “Ya ithal hammadde girişinin maliyeti ek vergilerde artırılmasın ya da yerli hammadde üretim yatırımları artırılsın” çağrısı yapıyor. Öte yandan tüm dünyada korumacılık önlemlerinin yaygınlaştığına dikkat çeken sanayiciler ise, enflasyonun altında kalan döviz kurunun ithalatı cazip kıldığı yorumunu yaparak, daha fazla ‘ek vergi’ uygulanmasını bekliyor. Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın daha önce yaptığı, “Sanayicimizi dampingli ürünlere karşı koruyacağız.

İhracatı artırıp ülkemize döviz kazandırmak için ithalatın dengeli bir şekilde yapılmasını sağlayacağız” açıklaması sonrasında atılan adımlarla ek vergi uygulamaları da hız kazandı. Türkiye halen petrol, kıymetli metaller ve madenler dışında kimya, plastik, demir-çelik, kağıt-karton ambalaj, metal ve madenden eşya, alüminyum, bakır gibi birçok ana sektörün üretiminde ara mal ithalatçısı konumunda.

2023’te ara mal ithalatı düştü

 2023 yılı toplamında 361.8 milyar dolarlık ithalatı bulunan Türkiye’nin ekonominin üretim ayağındaki ivmeyi gösteren hammadde (ara malı) ithalatı ise yüzde 10.7 düşüşle 261.2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Sadece aralık ayı ara mal ithalatı 19.9 milyar dolar olarak kayıtlara geçti.

Bu dönemde aramalı ithalatında yüzde 19.4 gibi hatırı sayılır bir düşüş dikkat çekti. Bazı sektör yetkilileri, bu tabloda imalat sanayi üretimindeki düşüşün etkisi kadar ara malı ithalatına dönük ek vergi uygulamalarının da payı olduğunu söylüyor. Sektör yetkilileri, korumacılık önlemleri nedeniyle ince kadın çorabı gibi bazı alanlarda üretimin durma noktasına geldiğine dikkat çekiyor.

Bu noktada üzerine ısrarla vurgu yapılan konu, iç pazarda üretilmeyen ve sanayicinin ana gereksinimi olan hammaddeye değil bitmiş ürünlere yönelik ‘korumacılık’ uygulanması. Kimi sektörlerin temsilcilerine göre ise, alınan her bir korumacılık önleme ihraç pazarlarından uzaklaşmaya yol açıyor. Çünkü o ülkeler de farklı ürün gruplarında korumacılığa gidiyor.

Maliyeti ek vergiler mi artırıyor?

Geçtiğimiz aylarda ipliklerde ilave vergi oranının yüzde 10’dan yüzde 13’e, kumaşlarda yüzde 20 olan oranın yüzde 27’ye çıkarılması hazır giyim sektöründen tepki almış ve maliyetlerin artacağı yönünde sesler yükselmişti.

Hammadde ithalatına getirilen ek vergilerin, sorunları zirveye taşıdığını söyleyen sektör temsilcileri, Türkiye’de üretilmeyen polyester kumaşlara, fonksiyonel ipliklere, 40 nm. üzerindeki pamuk ipliklere anti-damping konmasının mantıklı olmadığına dikkat çekmişti.

Türkiye hazır giyim sektörünün katma değerli üretim yapabilmesi için fonksiyonel iplik ve kumaşa ulaşabilmesi gerektiğini söyleyen Çorap Sanayicileri Derneği (ÇSD) Yönetim Kurulu eski başkanı ve Ultra Çorap AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Karaca, “Getirilen ek vergiler bize pahalıya patladı. Rakiplerimize göre hammaddeyi yüzde 40 daha pahalı alıyoruz. Elbette Türkiye’de üretilen katma değer yaratacak hammadde varsa korumacılık tedbirleri getirilsin. Dünya da bunu yapıyor.

Ama Türkiye’de üretilmeyen polyester, fonksiyonel ipliklere, kumaşlara anti-damping konması mantıklı değil” dedi. Marka olarak yüzde 100 ihracata çalışan Murat Çorap’ın Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ümit Özüren, “Tekstil ve iplik üreticilerimizin çok güçlü lobileri var. Kulis çalışmalarında çok başarılılar.

Aynı başarıyı üretimde verimlilik ve fiyatlandırma açısından da bekliyoruz. 20/1 pamuk ipliğinin Türkiye’de üretilmesinin bir anlamı yok. Bunun fiyatı her yerde aynı. Daha ince, daha yumuşak, daha parlak iplik yatırımları yerine sadece ciro yapmak, buradaki karlılığı da gümrük vergileriyle sağlamak bize kazandırmaz. Sadece koruma önlemleriyle kar etmeye çalışmak sürdürülebilir değil” diye konuştu.

“İhracatçının önünü tıkayan adımlar”

 Ticaret Bakanlığı’nın geçtiğimiz haftalarda yarı kimyasal odun selülozlu ondüle kağıdı, ikincil elyaf yüzey kağıtlar ve kartonlar gibi bazı kağıt ve kağıt hammaddeleri ithalatına dönük soruşturma başlattığını hatırlatan Kağıt Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği (KASAD) Başkanı Alican Duran, “Yurtiçinde iki tedarikçinin şikayeti üzerine kağıtta belirli hammadde grubu için soruşturma başlatıldı.

Yani içerideki üreticileri zorlayan özel bir durum var mı bilmiyoruz ama bu tip uygulamalar ihracatçının önünü tıkayacak adımlar. Bazı şirketleri korumak adına böyle adımlar atılıyorsa bu ambalaj sektörünün tamamına zarar verir.

İhracatçının ucuza hammadde alıp ihracatta rekabetçi olması ve pazarlarını kaybetmemesi lazım. Evet kağıt üreticilerimiz var ama biz ihtiyacımız olan hammaddenin tamamını iç pazardan tedarik edemiyoruz” yorumunu yaptı. Türkiye’nin yıllık 1 milyon ton üretim kapasitesiyle dünyada önemli bir noktada yer aldığını kaydeden Duran, 2023 yılında sektörün iç ve dış pazar toplamında yüzde 8 daraldığını, olası ek vergi uygulamalarıyla binlerce ihracatçının daha da zorlanacağını söyledi.

“Asıl olan katma değerli ürün satmak”

 Hammaddede dışa bağımlı çalışan ihracatçı sektörlerin önemli bir iddiası da ek vergi ve korumacılık önlemlerinin ihracat pazarlarına olumsuz yansıyacağı yönünde. Ambalaj ihracatı yapan yüzlerce firma olduğunu ve bunların tamamını tehlikeye atmayacak uygulamalar yapmak gerektiğini dile getiren KASAD Başkanı Duran, “Siz bu tip önlemler almaya başladığınızda karşı taraf da korumacılık tedbirleri alıyor.

Artık küresel dünyada bu tip uygulamalar doğru değil. Alınacak koruma önlemleri ambalaj ihracatına negatif yansımamalı. Biz koruma aldığımızda, ürün yani katma değerli ambalaj sattığımız ülke de tedbir alacak. Burada, katma değeri yaratan hammadde değil ambalaj. Tamam üretici de mağdur edilmesin ama asıl yüzlerce şirkete ateş edilmesin” diye konuştu.

“Korumacılık pazarları kaybettiriyor”

 “Ters korumacılıkla ana hammaddelerimize gümrük uygulanıyor” diyen ARMATÜR Derneği Başkanı Gökhan Turhan da atılan adımların ihracatçıya zarar vereceğini düşünen isimlerden biri. Turhan, “Yani birçok hammaddenin üzerinde gümrük vergisi var. Özellikle Türkiye’de üretilmeyen birçok hammaddemizi yurt dışından almak zorundayız.

Buraya vergi uygulamak yerine desteklenmemiz işleri daha da kolaylaştıracaktır. Bizim üzerimize dert ekleyecek değil, dertlerimizi alacak politikalara ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı. Kendi ürünleri üzerinde dahi ek bir vergi istemediklerini dile getiren Turhan, “Çünkü her bir ek vergi dünya pazarlarından uzaklaşmamıza neden oluyor. Yani sen buralarda bir şeyleri kısıtlıyorsun ona karşılık diğer ülkeler de sana başka ürün gruplarında başka sorunlar çıkartıyor” dedi.

Korumacılık tüm dünyada yaygınlaşıyor

Türkiye’deki işçilik maliyetlerinin yüksekliği ve düşük döviz kuru nedeniyle hammadde tedarikinde ithalatın cazip hale geldiğini söyleyen İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı ve Kipaş Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öksüz, “Türkiye’nin kendine yeter hammadde üretimi fazlasıyla var. Türk tekstil ve iplik sektörü ciddi yatırımların yapıldığı, büyük işletmelerin faaliyet gösterdiği bir sanayi kolu. Kağıtta da özellikle Avrupa’dan çok fazla ithalat var.

Maliyetler bizden düşük olduğu için Türkiye’ye dampingli ürün satıyorlar” dedi. Korumacılığın tüm dünyada yaygınlaştığını kaydeden Öksüz, “Özellikle Türkiye’de yeterli üretimi olan ürünlerin ithalatını frenlemek gerekiyor. Mesela Brezilya çok büyük bir pazar ama Türkiye’den 10 kat daha korumacı, çok ciddi vergiler var. Endonezya bile şimdi Türkiye’den gelen ipliğe ek vergi koydu. Herkesin kendi sanayisini korumaya yöneldiği bir süreçteyiz” vurgusu yaptı.

Kaynak URL