Zühre KURT
Müziğe olan tutkusu çocuk yaşta piyano dersleriyle başlayan Matteo Bocelli, 16-17 yaşlarında bu tutkusunun bir kariyere dönüşeceğini fark ediyor.
Müzikal yolculuğunun ilk konserini Roma’daki Kolezyum’da veren Matteo, 2018’de babası Andrea Bocelli ile birlikte seslendirdiği “Fall on Me” adlı düet ile ebeveyn-çocuk ilişkisini yansıtan duygusal bir eser olarak dünya çapında 400 milyon dinlenmeyi aşmış. Klasik müziğin yanı sıra Whitney Houston, Frank Sinatra gibi büyük isimleri dinleyerek büyüyen Matteo, gençlik yıllarında Ed Sheeran gibi modern pop ikonlarına hayranlık duymaya başlamış.
2020’de yayımladığı “Solo” adlı aşk şarkısıyla ise hem klasik aryalara hem de modern hitlere selam göndererek geniş bir dinleyici kitlesi kazandı. Piu Entertainment organizasyonu ile 17 Haziran 2025’te Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda konser verecek olan Matteo Bocelli genç yaşına rağmen dünyanın en büyük sahnelerinde yer alarak müzik yıldızlığını tatmış bir sanatçı.
Matteo Bocelli, 21. yüzyıl popunu klasik bir bakış açısıyla yeniden yorumlarken, dinleyicilerine hem ilham hem de huzur sunuyor. “Hayatta her son bir başlangıçtır” diyen Matteo Bocell, İstanbul konseri öncesinde sorularımızı yanıtladı:
Ailem hiçbir zaman müziği bir kariyer olarak zorlamadı
Bu Türkiye’deki ilk konseriniz olacak. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Ekibimle birlikte her turne için rotamızı belirlemek üzere çok yakın çalışıyorum. Türkiye’yi ilk solo turneme çıktığım 2023 yılından beri dahil etmeyi düşünüyorduk ancak şimdiye kadar lojistik açıdan uygun olmadı. Bu yüzden bu kez İstanbul’u ekleyebildiğimiz için çok mutluyum.
Müziğe başlamanızda babanızın etkisi oldu mu? Müzikal yolculuğunuz nasıl başladı?
Babam, sandığınız şekilde müziği kariyerim olarak seçmem konusunda doğrudan bir etkiye sahip olmadı. Aile işletmelerinin nesilden nesile aktarılmasını her zaman takdir ederdi ama kendi meslek seçimi nedeniyle bunu yapamayacağını biliyordu. Ailem hiçbir zaman müziği bir kariyer olarak zorlamadı. Bizim için müzik her zaman keyif almak içindi. Hepimiz piyano çalmayı öğrendik ve evde her zaman birinin piyano çaldığı bir ortam vardı.
Ancak bunun bir meslek haline geleceğine dair herhangi bir beklenti yoktu. Babam benim de şarkı söylemeye başlayacağımı hiç düşünmemişti. Bu, tamamen benim kendi keşfettiğim bir şey oldu. O, bizim gerçekten sevdiğimiz ve mutlu olacağımız bir şeyi seçmemizi istiyordu. Piyano benim ilk tutkumdu ve uzun süre yalnızca bu alanda bir kariyer yapabileceğimi düşündüm. Şarkı söyleme fikri çok daha sonra geldi, çünkü dürüst olmak gerekirse, babamın önünde şarkı söylemek konusunda çok gergindim. Sadece sesinin güzel olması değil, aynı zamanda mükemmel bir kulağa sahip olması da beni endişelendiriyordu. Hatalı bir notayı asla kaçırmaz!
Sanırım piyano dışında müzikal kariyerim, 2018 yılında babamın Si albümü için onunla birlikte kaydettiğim Fall On Me düetiyle başladı. İlginç bir hikâyesi var çünkü aslında o albümde yer almam hiç planlanmamıştı. Başlangıçta, bu yalnızca bir kişinin seslendireceği bir aşk şarkısı olarak yazılmıştı. Babam, şarkının kendi sesi için fazla pop tarzında olduğunu düşündü. Ama ben ona uygun hale getirebileceğimiz bir yol gördüm ve nasıl söylenebileceğini göstermek için bir demo kaydettim. Prodüktörü Bob Ezrin, bu demoyu dinlediğinde bana “Sen şarkıcı olmalısın, tam da bunu yapmalısın” dedi ve şarkıyı bir aşk düeti yerine baba-oğul düeti olarak yorumlama fikri ortaya çıktı. Bu kadar büyük bir başarı elde edeceğini hiç tahmin edemezdim. Albüm ABD ve İngiltere’de bir numaraya yükseldi ve her şey böyle başladı.
Bir gün stadyum turnesi yapmayı çok isterim
Gelecekteki hedefleriniz neler?
Şu an en büyük hedefim üzerinde çalıştığım ikinci albümümü tamamlamak ve yayınlamak. Los Angeles, Londra, Galler ve İtalya’da kayıt yapıyoruz. Gelecekteki hedeflerime gelince; bir gün stadyum turnesi yapmayı çok isterim. Şu ana kadar çok şanslıydım – her turnede sahne aldığım mekânlar biraz daha büyüyor. Belki bir gün bu hayalim gerçekleşir!
Zaman zaman babanızla sahnede düetler yaptınız. Bu sizin için nasıl bir duyguydu? Başka sanatçılarla da düet yaptınız mı?
Fall On Me’yi ilk kez New York’taki Madison Square Garden’da söylediğimizde inanılmaz bir his yaşadım. Seyircinin tepkisi karşısında çok duygulandığımı hatırlıyorum. 2024’te birkaç düet yaptım. İlki Falling Back, çok yetenekli Polonyalı sanatçı Sanah ile oldu. Onunla ABD turnemde birlikte sahne aldık çünkü harika bir iş birliği olmuştu. Daha sonra If I Knew adlı şarkım çıktı, bu da multi-platin sanatçı Sofia Carson ile yaptığımız bir düetti. Aslında bu şarkı ilk albümüm Matteo için yazılmış ve solo olarak planlanmıştı. Demoları dinlerken şarkının güçlü olduğunu biliyorduk ama eksik bir şey vardı. O eksik parça, Sofia oldu. Şarkıya dahil olduğunda her şey yerine oturdu. Onun sesiyle duyguların her tonunu yansıtabilmesi gerçekten inanılmaz.
Müziğim tek bir türe bağlı değil
Yarattığınız müziği nasıl tanımlarsınız? Size ilham veren şeyler neler?
Bu soruya cevap vermek zor çünkü müziğim ve ilham kaynaklarım tek bir türe bağlı değil. Canlı performanslarım çok farklı türleri içeriyor ve bunu hazirandaki konserimde de göreceksiniz. Pop var, opera var, klasik crossover dediğimiz türden eserler var, caz swing var. Sesimin ve kişiliğimin her yönünü keşfetmeyi seviyorum. Küçüklüğümden beri birçok farklı müzik türüne maruz kaldım – sadece babam değil, Elton John, Freddie Mercury, Motown müziği, daha sonra Ed Sheeran, Harry Styles… Kardeşim sürekli Metallica dinlerdi, bu yüzden çok farklı müzik türlerine karşı bir ilgim oluştu.
Müzik kariyerinizde en büyük dönüm noktası ne oldu?
Babamla yaptığım Fall On Me düeti benim için bir dönüm noktasıydı. Kendimi ilk kez bir sanatçı olarak dünyaya tanıttım ve gelen tepkiler muazzamdı. Bu deneyim, kendi müzikal yolumu çizerken klasik müzikten gelen köklerimi onurlandırmam için bana özgüven verdi.
Gelecekte farklı müzik türlerini denemeyi düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. Sanatçılar olarak hepimiz gelişiyoruz ve müziğim de doğal olarak değişecektir. Şu anda üzerinde çalıştığım albümde farklı bir tarz deniyorum. Sesimin yeni müzikal atmosferlere nasıl uyum sağladığını keşfetmeyi seviyorum.
Sahnedeyken en çok hangi duyguyu hissetmek sizi mutlu ediyor?
Neşe ve bağ kurma hissi. Sahnedeyken seyirciden gelen enerjiyi hissetmek inanılmaz bir duygu. Müziğim aracılığıyla duyguların paylaşılması benim için en tatmin edici şeylerden biri.
Düet yapmak için hayalinizdeki sanatçı kim?
Birçok isim var. Müziklerinde güçlü duygular taşıyan ya da eşsiz bir sesi ve hikâye anlatma yeteneği olan biriyle çalışmak harika olurdu. Adele, Lionel Richie veya Elton John gibi.
Türkiye’deki hayranlarınıza bir mesajınız var mı?
Bu yaz İstanbul’da Türk hayranlarımla buluşacağım için çok heyecanlıyım. Konsere gelmeyi düşünmenizi gerçekten çok isterim. Çok eğlenceli bir gece olacak, size bir parti vadediyorum ve bugüne kadar bana gösterdiğiniz sevgi ve destek için çok teşekkür ederim.