TÜGVA'nın "Filistin'de Çocuk Olmak" temalı resim yarışmasında ödüller sahiplerini buldu

İstanbul

Türkiye Gençlik Vakfının (TÜGVA) düzenlediği liseli gençlerin gözünden “Filistin’de Çocuk Olmak” konulu resim yarışmasının ödül töreni vakıf genel merkezinde yapıldı.

Törende konuşan Albayrak, şiddeti gittikçe artan İsrail zulmüne karşı Filistinli çocukların yaşadıkları acıyı, gösterdikleri onurlu direnci ölümsüzleştirmek için kalemlerine sarılan gençlerle bir arada olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Hikayeler üzerinden konuşmak istediğini belirten Albayrak, şunları kaydetti:

“Bugün hikayeler ortak anlam katmanlarına ulaştıklarında birbirimiz için daha anlaşılır hale gelir. Hayatında savaşın gölgesi üzerine hiç düşmemiş çocuklarla, bu gölgenin hiç çekilmediği çocukların yaşadığı dünyanın aynı dünya olduğuna inanmak elbette çok zor. Bir an, bir hikaye başlığına sadece ‘çocuk’ koyduğunuzda yazacağınız sonla, ‘Filistinli çocuk’ koyduğunuzda yazacağınız son arasındaki farkı düşünün. Veya dayanabiliyorsanız bir arama motoruna sadece ‘Filistinli çocuk’ yazın. Yalnız bu fark bile Filistin’de çocuk olmak üzerine bildiğimiz, kavradığımız hikayelerden uzaklaşmayı, empati ve vicdan yetilerimizi son haddine kadar zorlamayı gerektirecek göreceksiniz.”

Hikayeyi anlatırken gözleri doldu

Esra Albayrak, sayısız acı hikayenin arasından 14 yaşındaki Muhammed’in sadece 7 Ekim’den sonraki mücadelesini anlattığı yaklaşık 4 dakikalık öyküsünün, belki de bunlar içinde en ‘hafifi’ olduğunu söyledi.

Hikayeyi anlatırken gözleri dolan Albayrak, şunları söyledi:

“Gelin şimdi hep birlikte Filistinli bir çocuğun, öncesini bilmediğimiz o büyük dramının 7 Ekim’den sonraki boyutuna bakalım. Muhammed, annesinin 6 aylık kardeşi Tunlin’i emzirdikten sonra evden çıkıp bir daha dönemeyişinin ardından yanı başındaki evinin de bombalanmasıyla küçük kardeşini alarak kendilerine güvenli bir bölge aramaya başlar. Ardı ardına sığındığı hastane, okul gibi yerler de bombalanınca, herkes gibi Refah’ın yolunu tutar. Bu süre boyunca sokaklarda yatar, açlık ve soğuktan daha çok vurulmamak için çabalar. Annesinin şehit olmadan önce kardeşine nasıl baktığını zihninde canlandırmaya çalışır sonra. Kardeşinin ne zaman süt istediğini, ne zaman ve nasıl bezini değiştireceğini, ne zaman uyuyacağını, gördüklerinden yola çıkarak bir bir uygulamaya başlar. 14 yıllık hayatına sığdırdığı sorumluluk, çocukluk safhasını yaşamasına belki de hiç izin vermemişken, şimdi hem anne hem de baba olmak zorunda kalır. Muhammed, hayatının bu kesitini bizlere şöyle anlatır: ‘Evet, kardeşim beni yoruyor. Özellikle geceleri ağlayıp süt istiyor. Süt bulamazsam onunla oynayarak susturmaya çalışıyorum.’ Muhammed’in süt bulamadığında oyuna ne kadar dayandığını, kardeşinin nerede pes ederek uyuyakaldığını bilmiyoruz. Etrafında bebek sesine kulak kesilecek kadar kendi acısının ağırlığından başını kaldırabilen kaç yetişkin var, onu da bilmiyoruz. Muhammed’in hiç çocuk olamadığı ülkesinde zulmün, bugün onu nereye ve nasıl bir sürece taşıdığını da bilmiyoruz. Tek bildiğimiz Filistin’de binlerce çocuğun gündelik hayatının Muhammed kadar bile ‘şanslı’ olmadığı.”

Sıkışıp kaldığı arabada kendisine doğru yöneltilen tankı korku içinde sağlık görevlisine telefonda anlatan 6 yaşındaki Hind’in cennete ulaşan o hazin yolculuğuna da işaret eden Albayrak, “Daha 8 yaşını geçmeyen Filistinli bir çocuğun bombalanan evine yeniden dönüp molozlardan çadır kurarak oraya Filistin bayrağı çekeceğini haykırması, bu direnç öyküsünün yalnızca bir anı. 7 Ekim’e gelen süreçte, Fevzi El Cüneydi, Ahed Tamimi, Ahmet Manasra gibi İsrail’in karşısına korkusuzca dikilen bütün bu kahraman çocuklar, gençler yıllardır dinmeyen Filistin ağıtını dev bir özgürlük şarkısına çeviriyorlar adeta.” diye konuştu.

“Gazze insanlığın mayası”

Maya konusuna vurgu yapmak istediğini dile getiren Albayrak, “Yoğurdun mayası vardır. Maya ekşi ise yoğurt ekşi olur. Maya iyi ise yoğurt lezzetli olur. Gazze insanlığın mayası. İnsanın yeryüzündeki varlığına dair değerli ne varsa, yüzyıla yakındır mücadele içinde olgunlaşan Gazze insanının bugün gösterdiği tavırda görmek mümkün. Nedir insana dair değerler? İman, inanç, tevekkül, teslimiyet, merhamet, adalet, vicdan. Öldürüldüğünde anneciği ve babacığıyla gömülmek istediği için koluna tükenmez kalemle adını yazan Hamzalar, Fatımalar, insanlığın Yaratıcı’yla bağını kopardığında geldiği en çirkin hali bize gösteriyor.” ifadelerini kullandı.

Esra Albayrak, gençlere seslenmek istediğini vurgulayarak, “Bakın bugün uyanışın merkezi neresi? Uyanışın merkezi dünyanın en muteber üniversiteleri, en metropol şehirleri. Çok ilginç değil mi? 1917’de Balfour Deklarasyonu’nun yayınlandığı, ilk taslak planını gördüğümüz siyonizmin doğduğu İngiltere’nin en elit üniversitelerinde, Oxford ve Cambridge’de görüyoruz eylemleri. Ve çok kararlı eylemler. Sisteme dönük eleştiriler ve itirazlar.” dedi.

Gençlerin bu yüzden kendilerine güvenmeleri gerektiğine dikkati çeken Albayrak, “Ecdadınıza güvenin. Bizim medeniyetimiz, Alev Alatlı hocanın hep vurguladığı gibi, hiçbir ırka, millete soykırım gerçekleştirmemiş bir millet. O yüzden kendinize güvenin. Bizim hikayemizde böyle kirli bir sayfa yok. Eğer dünyada yeniden uyanış olacaksa, bu uyanış sizlerin emeğiyle olacak. Umudu kollayın. Tıpkı Gazze’nin güzel gözlü çocukları gibi kollayın. Çalınan annelerine, kardeşlerine, babalarına rağmen, çalınan evlerine, oyuncaklarına rağmen, çalınan okullarına, arkadaşlarına rağmen, çalınamayan denizin, güneşin, oksijenin sahibine sığınan Gazzeli çocukların umuduna sizler de sığının. Yarını göremeyebileceğinin idrakiyle sürekli anda kalan Gazze’nin güzel çocukları gibi anın kıymetini bilin. Yarının hesabı veya günün pişmanlıkları ile değil, anın size sunduğu imkanlarla ilgilenin.” değerlendirmesinde bulundu.

“Ya ben bir kişiyim ne olur ki’ demeyin”

Boykotun sürdürülmesi gerektiğine işaret eden Albayrak, sözlerine şöyle devam etti:

“Her ortamda söylüyorum. ‘Ya ben bir kişiyim, ne olur ki’ demeyin. Kelebek etkisi diye bir şey var, ben buna çok inanıyorum. Önce kendiniz için, sonra da yaşadığınız toplum için duruşunuzu kollamaya çalışın. En sevdiğimiz ayakkabıdan vazgeçebilmeliyiz. En sevdiğimiz kahveden içmeyebiliriz. En sevdiğimiz eşarbı takmayabiliriz. Inanın bundan daha değerli şeyler oluyor. Adaletsizliğin zehirli bir sarmaşık gibi sardığı bu dünyada bu sargıyı kesip atacak olanlar sizlersiniz.”

Albayrak, resim yarışmasına katılarak bir tavır alan gençlere teşekkür ederek, ”Sizler, ‘Ya ne olur ki’ dememiş, duygunuzu fırçanızla ortaya koymuşsunuz. Gösterdiğiniz irade için hepinize teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki bugün bir resim karesinde duygunuzla düşüncenizi birleştirdiğiniz gibi önümüzdeki on yıllarda da sizler dünyanın her bir köşesine adaleti, merhameti bizi insan yapan değerleri taşıyacaksınız.” dedi.

“İnanıyoruz ki bu gençlik konuşacak, gök kubbede hoş bir sada yayılacak”

TÜGVA Genel Başkanı İbrahim Beşinci de Filistin konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her gün haykırdığını, milletin de her gün sahada mücadele verdiğini vurguladı.

Beşinci, ”New York’tan tutun da Paris’e kadar eylemler gerçekleştiriliyor. Biz ise Türkiye’nin gençlik hareketi olarak, nasıl ki Ayasofya ibadete açıldı, buna şahitlik ettik, inşallah özgür Kudüs’te de hep birlikte namaz kılacağız. Kubbetüs Sahra’nın saflarını, Mescid-i Aksa’nın avlusunu, kadim Filistin sokaklarını doldurana kadar çalışacağız. İnanıyoruz ki bu gençlik konuşacak, gök kubbede hoş bir sada yayılacak, bu gençlik yazacak hakikati, tüm dünya okuyacak ve bu gençlik yürüyecek, bir sabah kardan aydınlık gelecek.” diye konuştu.

Törende yarışmada dereceye girenlere ödülleri, Esra Albayrak, Eyüpsultan Kaymakamı İhsan Kaya, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, TÜGVA Genel Başkanı Beşinci, TÜGVA Kültür Sanat Koordinatörü Güllü Buzunoğlu ve sanatçı Günseli Kato tarafından takdim edildi.

Dereceye giren resimlerin yer aldığı serginin açılışı da Albayrak ve protokol üyeleri tarafından yapıldı.

Kaynak URL