ALİ YILDIRIM

Otomotiv sektörü pandemiyle birlikte sert bir dönüşümün içine girdi. Yokluk döneminde markalar ellerinde ne varsa ortaya sürdü. Ve elektrikli araçlara da talep patlamış oldu. Çünkü tüketici ne bulursa onu aldı. Bu tablo iklim değişikliklerinde de dikkat çekmeye başlayınca, Avrupa sıfır emisyon döneminde vitesi yükseltti. Voltaj gittikçe arttı. Fabrikalar dönüşmeye başladı. Türkiye’de de her ne kadar elektrikli yatırımı somut olarak tam gerçekleşmemiş olsa da düşük vergi diliminde yer almaları Togg etkisiyle bu alana talebi arttırdı. Fakat son dönemde burada da fiyat artışları başladı. Avrupa verdiği teşviği kaldırdı. Elektrikli araç satışlarında büyüme hız kesti. Böylece fabrikalarda alternatif kapasite oluştu. Aynı zamanda markalar da karlılıktan dolayı elektrikli araç üretimine çok da sıcak bakmamaya başladı. Geçen hafta bir araya geldiğimiz Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) Başkanı Cengiz Eroldu da tam olarak bu konuya dikkati çekti. İstanbul’da gerçekleşen toplantıda konuşan Eroldu, “Markalar da yalnız elektrikli yapalım veya yalnız elektrikli hibrit yapalım politikalarından geri adım attılar. Yani otomotiv sanayicileri karlı alanlara yatırım yapmak zorunda. Yani kârsız alana yatırım yapmanın anlamı yok” dedi. 

 Herkes yeniden bir geri dönüşümün içinde

Elektrifikasyonla birlikte faz farklarının büyüyeceğini anlatan Cengiz Eroldu, faz farklarının yayılacağını göreceklerini ifade etti. Artık markaların yalnız elektrikli ve hibrit yapmak istemediklerini anlatan Eroldu, “Bu politika vardı ama artık geri adım atıldı. Şimdi bugün herkes aslında içten yanmalı motorları tutmaya çalışıyor. Her gün görüyoruz markaların yeni teknolojili benzinli motorları geliştirdiğini. O yüzden artık ürünler üçlü çıkıyor. İşin içinde muhakkak elektrikli var evet bu bir gerçek. Ama bunun yanında hibrit de olacak içten yanmalı (ICE) motorlar da olacak. Yani şimdi herkes buna dönmeye çalışıyor şu anda. Full elektrikli ve hibrit olanların yanına ICE’ı koyma yani benzinliyi koymaya çalıştığını görüyoruz. Yani bugün Türkiye pazarında bile markaların neredeyse birçoğunun üçlü opsiyonu var artık” ifadelerini kullandı. 

Kârlı alanlar içten yanmalılar

Türkiye’ye de değinen Eroldu, sadece hibrit motorlu araçlarda bir vergi avantajının olmadığını paylaştı. Bu yüzden müşterinin benzinli istediğini anlatan Eroldu şöyle devam etti: “Yani o fiyat farkını ödemek istemiyor. Ne oluyor ya firma yani hibrit ve benzinliyi yakın fiyatlara getirip kârından feragat ediyor satabilmek için yoksa benzinli satılıyor. Otomotiv sanayicileri karlı alanlara yatırım yapmak zorunda. Şu anda kârlı alanlar Avrupa’da da Türkiye’de de içten yanmalılar.”

Benzinli motorlar hibrit kadar çevreci yapılacak

“Bunun Avrupa’daki en yakın örneğini Renault’nun başında Luca de Meo da söyledi” diyen Eroldu, o sözleri hatırlatarak, “Diyor ki ‘söyleyin bize biz ne yapalım? Ya fabrikaları kapatalım, ya ICE satalım, çünkü biz ICE’dan para kazanıyoruz. Biz ICE satmaya devam edelim’ diyor adam doğal olarak. Yani bu her yerde aynı şey, çünkü hibritin müşteri gözünde bir değeri var mı? Bence yok. Yani içten yanmalıyla hibrit arasında büyük bir fiyat farkı var. Çünkü arabanın içine iki motor koyuyorsunuz, batarya koyuyorsunuz yani onların karşılığını almıyor ki müşteri yani sonuçta. Yani yakıt tasarruf olarak görmüyorlar.  Yani o açıdan da zaten müşterinin kabul etmesi lazım” dedi. Müşteriye bir şeyi zorla kabul ettirmenin mümkün olmadığını anlatan Eroldu, çevre için bunun önemli olduğuna da değindi. Eroldu şunu anlattı: “Tabii ki çevre de önemli ama ya biz benzinli motorları o kadar çevreci yapacağız ki yani hibrite yakın bir performans çıkaracak bunlar, o da bir çözüm olabilir. Belli markalar oraya doğru gidiyorlar sonuçta.”

Avrupa’daki atıl kapasite Türkiye için bir risk

Avrupa’da atıl bir kapasitenin oluştuğunu ve bunun Türkiye için risk olduğunu anlatan Cengiz Eroldu, belli markaların pazardaki arz artışlarını gördüklerini söyledi. Eroldu, fiyat rekabetinin arttığını ifade ederek, “Çünkü Avrupa’da satılmayan kapasite Türkiye’ye doğru gelmeye çalışıyor. Onların da kârları azalıyor. Yani bu böyle 5-10 sene sürdürebilecek bir hadise değil. Yani bir sene bunu yaparsın ikinci sene sen de gidip kapasiteni düzeltirsin. Kimse çünkü düşük kâr marjıyla çalışamaz, otomotivde yatırım yapman lazım çünkü. Tabii ki belli kapanmalar olacak Avrupa’da bunu göreceğiz yani sonuçta” açıklamasında bulundu. 

Biz durduğumuz zaman düşeriz

“Türkiye’de genelde bir olumsuzluk havası var” diyen Cengiz Eroldu, otomotiv sanayinin durma gibi bir şansının olmadığını vurguladı. “Biz durduğumuz zaman düşeriz” ifadelerini kullanan Eroldu sözlerini şöyle sürdürdü: “Yani bizim yatırım yapmamız lazım ve işi büyütme yönünde hareket etmemiz lazım. Bizim yaptığımızda o şu anda. Biz hepimiz yani bütün üyelerimiz olarak yatırım yapmaya işte Türkiye’ye yeni ürünler çekmeye çalışıyoruz, devam ediyoruz. B rakamlarımız da ortada sonuçta. 1,2 milyar dolar kim Türkiye’de yatırım yaptı ki yani hangi sanayide hangi sektörde bu boyutta yatırım var veya işte son 10 yılda 10 milyar dolar yatırım yapıldı. Bu yatırımların da önümüzdeki yıllarda devam ettiğini göreceğiz. Özellikle eğer bu iki yeni oyuncunun da bir an önce fabrikalarını yapıp oyuna girmeleri bu rakamları daha da büyütecek ve Türk otomotiv sanayinin Türk ekonomisinden aldığı, bugün ihracattan 16 pay alıyorsak bunun ileride 20’lerin üzerine çıktığını falan göreceğiz yani yakın zamanda. Olumsuz bir gelecek görmüyorum.” 

Bizim pazarımız Avrupa ABD işi bizi etkilemez

Son dönemde ABD’de yaşanan gelişmeler üzerine de konuşan Cengiz Eroldu, “Bizim pazarımız Avrupa olduğu için biz Avrupa müşterisine yönelik ürün yapmaya devam edeceğiz. Günün sonunda ürün satıyoruz. Yani sattığımız ürünleri de biz az evvel de konuştuk hem Türkiye pazarına hem Afrika- Ortadoğu pazarlarına hem de batı Avrupa pazarına yönelik ürün yapan aslında çoklu pazarlara cevap vermeye çalışan bir sanayiyiz. Yani ama bizim yaptığımız ihracatın yüzde yetmişi batı Avrupa. Hani o açıdan biz gene batı Avrupa’ya uygun ürün yapmaya devam edeceğiz. Orada bir sorun olmaz. Teknik mevzuatımızda da Avrupa Birliği’ni birebir takip ediyoruz Türkiye olarak. Otomotiv sanayini etkileyen bir konu olmaz burada” dedi.

ABD’ye traktör gönderirsek avantajlı oluruz

Rekabetçilik alanında göreceli bir avantajın da olduğunu aktaran Cengiz Eroldu, “Tabi bunlar otobüsler, traktörler ve kamyonlar gibi. Şimdi kamyon ve otobüste tabii Amerika çok spesifik bir pazar. Oradaki ürünler de farklı bize göre ama mesela traktör pazarı bir fırsat olabilir burada. Eğer şimdi mesela Avrupa’dan ABD’ye traktör varsa giden Türkiye’den göndermek avantajlı olabilir. İşte Çin’den giden traktör varsa şimdi, gönderemeyeceği için o zaman Türkiye avantajlı olabilir. Komponentlerde Türkiye avantajlı olabilir ama yani sonuçta bizim ihracatımızın yüzde 4’ü. Hani bunu iki katına çıkardık yüzde 8 oluyor yani etkisi çok büyük değil demek istediğim şey de yani” dedi.

Yeni fabrikalarla kapasite 3 milyona yaklaşacak

Otomotiv sanayisinde önemli yatırımların gündeme geldiğini ifade eden Cengiz Eroldu, bunun olumlu yansımalarını bu sene içinde göreceklerini anlattı. Bunun kapasitelere de etkisi olacğaını aktaran Eroldu, “2.2 milyonun üzerine 175 bin adedi Togg, bu iki yeni fabrikanın da (BYD ve Chery) 150 biner veya 200 biner olduğunu varsayarsak da 300-400 bin daha ilave gelecek bunun üzerine, bu da demekki bizi 2.7-2.8 milyon gibi çok ciddi bir kurulu kapasiteye götürecek. Tabi hedefimiz de bu kurulu kapasiteyi ne kadar doldurabiliriz. Çünkü gerçekten de otomotiv sanayisinin Türkiye rakamlarında, ekonomisinde çok ciddi bir payı var” diye konuştu. 

Kamyonda kapasite kötüleşti bu iyi bir sinyal değil

İç pazardaki yerli payının geçen sene rakamlarına paralel devam ettiğine dikkat çeken Cengiz Erdoldu, şunları anlattı: “Kapasite kullanımımız da mart ayında yüzde 70, ilk 3 ayda ise yüzde 65 mertebesinde. Dolayısıyla kötüleşmiyor, sabit bir şekilde devam ediyor ama burda tabi özellikle kamyon ve traktör gruplarında kapasite kullanımının kötüleştiğini görüyoruz. Kamyonda yüzde 78’den yüzde 47’ye ki bu ağırlıklı olarak ihracat pazarları. Bu da iyi bir sinyal değil aslında yani Avrupa’da da işlerin iyi gitmediğinin öncü bir göstergesi. Keza yine traktörde hem ihracatta hem iç pazarda daralma olduğunu görüyoruz. Burda da özellikle Türkiye pazarında tabi bir miktar finansmana erişimin geçmiş seneye göre kötüleşmesinin etkisi olduğunu da söylemem lazım.”

Kaynak URL