Gelibolu’da şehit kanıyla destan yazıldı

Nilgün ÖZDEMİR

Birinci dünya savaşı sırasında Osmanlı ordusunun 108 yıl önce dünyanın en güçlü donanmalarına geçit vermeyerek yazdığı Çanakkale Geçilmez destanı tüm yurtta anılacak. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve şehitlerimizi anacağımız bu kutlu günde Türk milletinin destansı zaferi gözler önüne seriliyor.

Bundan tam 108 yıl önce Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti cephelerinden Çanakkale’de kazanılamaz denen bir savaş; Mustafa Kemal önderliğinde, azmin ve inancın zaferiyle taçlandı. 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nde Mehmetçik, dev donanmasıyla Gelibolu’ya hücum eden itilaf devletlerine karşı olağanüstü bir başarıyı ortaya koyarak, unutulmaz bir destanı Türk halkına hediye etti.

Çanakkale hem kazanan hem de kaybeden için pahalıya mal olan bir savaştı. 490 bine yakın askerle gelen itilaf devletleri, 300 binden fazla zayiat verdi. Buna karşılık Osmanlı tarafının 315 bin askerinin 250 bini ana yurdunu korurken şehit oldu.

Çanakkale bir “Anıtcephe” olarak hafızalara kazındı Kahraman Türk ordusunun Çanakkale Cephesi’nde verdiği mücadele yalnızca Türk tarihinin değil bütün dünya tarihinin akışını etkileyecek derecedeydi. Bu cephede alınan galibiyet dünya ülkelerinin güç dengelerini değiştirirken, yüce Türk milletinin belirleyici ve yönlendirici gücünü bir kere daha gözler önüne serdi. Çanakkale Cephesi’nin Anadolu halkına verdiği azim, umut ve kararlılık, Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini de ateşledi.

Çanakkale, Türk ulusunun bağımsızlık ve hürriyet söz konusu olduğunda ne denli kararlı ve kahraman olduğunu sonsuza dek anımsatacak bir “anıtcephe” olarak hafızalara kazındı. Türk ordusu üstün muharebe taktiklerini, silah gücü bakımından çok üstün bir güce karşı ustalıkla kullanma başarısını Çanakkale’de gösterdi.

Bununla beraber dünya harp tarihi, Çanakkale’de Türk askerinin insancıllığını savaş alanlarında bile yitirmediğine, düşmanına dahi merhamet gösterebildiğine şahit oldu. Her siperde ayrı bir destan başlatan askerlerimiz, düşmana karşı verdiği mukaddes mücadeleyi zaferle sonuçlandırdığında, dünya tarihinin zirve sayfalarına da “Çanakkale Geçilemez!” ilkesini bir daha silinmemek üzere yazdırdı.

Çanakkale savaşı, Türk tarihine altın harflerle yazıldı

Çanakkale Cephesi, dünya diplomasisinin kasvetli bulutlarla kaplandığı 1900’lü yılların başlarında patlak veren I. Dünya Savaşı’nın bir cephesi olarak açıldı. Jeopolitik konumuyla büyük önem taşıyan Çanakkale Boğazı, en az kendisi kadar önemli başka birçok noktaya erişim sağlayabilecek bir kapı gibiydi.

Bir yıl kadar devam eden ve bir savaştan çok daha fazla anlam içeren bu dönüm noktasını kahramanlar Türk tarihine altın harflerle yazdı. Çanakkale savaşı, 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleri olarak tarihe geçti.

İtilaf Devletleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmeyi istiyorlardı. Böylelikle Rusya ile güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolunun açılması hedefleniyordu.

Başkent İstanbul’u zapt etmek suretiyle Almanya’nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletleri’ni zayıflatma amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı seçildi. Ancak saldırıları başarısız oldu ve düşman geri çekilmek zorunda kaldı. Kara ve deniz savaşı sonucunda iki taraf da çok ağır kayıplar verdi.

Birleşik Krallık Savaş Konseyi sekreteri Albay Hankey Winston Churchill’in de desteğiyle, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı’nın donanmayla geçilerek İstanbul’un işgalini öngören bir planı savaş konseyine sundu.

Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu ve Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz’a geniş çaplı saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı. Özellikle 19 Şubat 1915 ve 25 Şubat 1915 bombardımanları sonucu Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Çobanlı giriş tabyalarının geri hatta çekilmesi emrini uygulattı. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konuldu.

Donanmanın birçok büyük gemisinin batması sonucu düşman geri çekilmek zorunda kaldı. Başarılı bir kara harekatı yapılmadan denizden Çanakkale’yi geçmenin imkansız olduğu anlaşılmıştı.

Çanakkale’de destan yazıldı

Deniz harekatıyla İstanbul’a ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekatıyla Çanakkale Boğazı’ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirildi. Bu plan çerçevesinde hazırlanan Britanya ve Fransa kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası’nın güneyinde beş noktada karaya çıkarıldı.

Britanya ve Fransa çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası’nı işgalde başarılı olamadılar.

Bunun üzerine sahildeki kuvvetler takviye edilmek için Arıburnu’nun kuzeyinde Suvla Koyu’na 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle bir üçüncü çıkarma yapıldı. Ancak 9 Ağustos’ta Kurmay Albay Mustafa Kemal’in Birinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen karşı taarruzunda İngiliz Komutanlığı ihtiyat tümenini ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı ancak başarabilmiştir.

Mustafa Kemal ertesi gün Kocaçimentepe-Conk Bayırı hattında yeni bir karşı taarruz gerçekleştirdi. Bu hattaki Anzak birlikleri de geri atıldı. Britanya ve Anzak kuvvetlerinin İkinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruzları ise Osmanlı savunmasını aşamadı. Tüm bu gelişmelerin sonrasında İngiliz, Anzak ve Fransız kuvvetleri Gelibolu Yarımadasını 1915 yılı Aralık ayı içinde tahliye etti.

108’inci yıla özel bir çalışma

DÜNYA olarak, okurlarımıza Çanakkale Zaferi’nin 108’inci yılı dolayısıyla özel bir dosya hazırladık. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Semizoğlu, Çanakkale Zaferi ile ilgili duygularını DÜNYA okurlarıyla paylaştı. İş dünyasının değerli temsilcileri de Çanakkale Zaferi’ni kutlarken, bölge ekonomisiyle ilgili bilgileri paylaştı.

Sayısız kahramanlar düşman zırhlılarını boğaza gömdü

Nusret Mayın Gemisi, Seyit Onbaşı ve vatana göğsünü siper eden sayısız kahramanlar gönüllere taht kurdu…

Tarih daha önce böyle bir zafer yazmamıştı. 18 Mart 1915’te dev zırhlılar, birer birer Çanakkale Boğazı’nın sularına gömüldü. Olayların akışını değiştiren zafere giden yol hiç şüphesiz ki çetindi. İtilaf devletlerinin hedefinde İstanbul vardı. Bunun için de önce Çanakkale’yi geçmeleri gerekiyordu. 8 Mart sabahı da büyük deniz harekatı başladı.

Gemilerinin ilerleyişine, Kumkale ve Seddülbahir’deki bataryalar karşılık verdi. Ancak yeterli olmadı. İlerleyen dev zırhlılara merkez tabyalardaki Türk topçuları cehennemi yaşattı. 18 Mart günü Çanakkale Boğazı’nın savunulmasında topçu atışları da tarihin akışını değiştirdi.

Önemli görev üstlenen Mecidiye Tabyası’nın tüm personeli, Seyit Onbaşı’nın şahsında anıtlaştı. 215 kiloluk bombayı sırtlayarak topa taşıyan Seyit Onbaşı, düşman zırhlısını Boğaz’a gömdü. Son darbe Nusret Mayın Gemisi’nden geldi. İtilaf devletlerinin savaş gemileri topçu atışından kaçarken, Nusret’in döşediği mayınlara yakalandı. 7 Mart’ı 8 Mart’a bağlayan gece Nusret Mayın Gemisi, Boğaz’ın karanlık sularında tarih yazdı. O gece Nusret’in döşediği mayınlar 18 Mart günü itilaf devletleri donanmasına büyük bir yenilgi yaşattı.

Kaynak URL