Ankara
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Türkgün Gazetesi’nde yayımlanan yazısında, İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik yolsuzluk ve terör soruşturmalarının ardından sokağa çıkılması yönündeki çağrılara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bahçeli, “Türk siyasetinde samimiyet ve dürüstlük tercih değil zorunluluktur, zira anayasa ve kanunlar bunu vazetmekte, siyasetin doğası kucaklayıcı bir üslubu gerekli kılmaktadır. CHP’nin yürüttüğü siyaset ise çatışmadan beslenen, halka tepeden bakan, onu ıslah etmeye çalışan, milli iradeyi yok sayan seçkinci bir anlayıştır.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye tehlikeli bir sürece sokulmaya çalışılıyor”
CHP’nin son günlerde sokak çağrıları başlattığını ve bazı televizyon kanallarının yorumcuları tarafından da bu çağrıların desteklendiğini belirten Bahçeli, bu çağrılarla Türkiye’nin çok tehlikeli bir sürece sokulmaya çalışıldığını kaydetti.
Bahçeli, “CHP ve yandaşlarının toplumu isyana çağırması, siyasi ahlaktan uzak, hem toplumun huzurunu hem de demokrasiyi tehdit eden bir aymazlıktır.” değerlendirmesinde bulundu.
CHP’nin söylemlerinin toplumsal gerilimi ve kutuplaşmayı tırmandırdığı, kin ve nefret dilinin yaygınlaşmasına yol açtığı görüşünü aktaran Bahçeli, “Bu söylemler toplumsal gerilimi ve kutuplaşmayı tırmandırırken, kin ve nefret dilinin yaygınlaşmasına yol açmakta, ülkemizin birliğine kastetmektedir. Daha da üzücü hatta utanç verici olan ise bazı medya yorumcularının bu sorumsuz söylemleri desteklemesi ve körüklemesidir.” açıklamasını yaptı.
Medya
Bahçeli, medya yorumcularının, toplumu bilgilendirme ve bilinçlendirme görevlerini yerine getirirken büyük bir sorumluluk içinde hareket etmelerinin meslek ilkelerinin gereği olduğunu ifade etti.
Söz ve yorum özgürlüğünün demokratik bir hak olduğunu anımsatan Bahçeli, bu özgürlüğün kamu düzenini bozacak, halkı isyana teşvik edecek şekilde kullanılmasının asla kabul edilemeyeceğini vurguladı.
Bahçeli, “Medya kuruluşlarının imkanlarını kamuoyunu yanlış yönlendirecek şekilde kullanmaları önlenmelidir. Peşinen söylemek gerekir ki, toplumu yönlendirme gücü olan medyanın sadece basın özgürlüğüyle izah edilemeyecek nitelikteki yıkıcı yayınlar yapmasının önüne geçilmesi şarttır.” ifadelerini kullandı.
Siyasi partilerin ve televizyonların, toplumu sokağa çağırışının toplumsal düzeni tehdit eden sonuçlara yol açabileceğine değinen Bahçeli, “Tarihte birçok örnek, bu tür eylemlerin genellikle provokasyonlar veya kontrolsüz grupların müdahaleleri sonucu çatışmalara dönüştüğünü göstermektedir.” değerlendirmesini yaptı.
“Sokaklar çare değildir”
Türkiye’de sokak olayları yaşandığını ve geçmişin acı tecrübelerinin henüz unutulmadığını vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Yaşanan sokak olaylarının sosyal maliyeti hem devrimciler hem de ülkücüler açısından çok yüksek oldu. Bunların sonucunda Türkiye’ye ödetilen ekonomik, sosyal ve siyasi bedel milletimizin hafıza kayıtlarındadır. O sebeple sokaklar çare değildir. Şayet sokağa davet edilenlerin karşısına 15 Temmuz’da olduğu gibi başkaları dikilirse kaçınılmaz çatışma nasıl önlenecek, olayların önüne nasıl geçilecektir?
Sokak çağrısı yapan provokatörler acaba o vakit ortada bulunacaklar mı yoksa çoktan ülkeyi terk etmiş mi olacaklar. Bunlar, aynı zamanda da Türkiye’de tek adam rejimi olduğuyla yatıp kalkanlardır. Rejim değişti yalanını söylemeye devam edenlerdir. Demokratik seçimleri, milli iradeyi yok sayanlardır. Milletin desteğini almaya çalışmak yerine sokaklardan hareketle antidemokratik süreçlerden medet umanlardır. Bu amaçla her türlü tahrik, istismar ve yalandan çekinmeyenlerdir. Hatırlatmak isterim. Tek adam olan yerde seçim olmaz. Demokrasiden eser bulunmaz. Milletin yüzde 52’sinin oyunu alarak seçilen Cumhurbaşkanı, tek adam olarak ifade edilemez.”
“Antidemokratik eylemler”
“CHP’nin seçim başarısızlığını gizlemek için hükümet sistemini günah keçisi ilan etmekten vazgeçmediğini” kaydeden Bahçeli, şu değerlendirmede bulundu:
“Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar olamadığı, iktidarı sandıkta kazanamadığı her dönemde antidemokratik yöntemlere başvurmaktan, kardeşliği hedef almaktan, milli birliği yaralamaktan geri durmadığı siyasi tarihimizin gerçeğidir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin takip ettiği siyaset bugün de Türk milletinin egemenlik ve tarihsel haklarıyla temelden ve bütünüyle çatışan bir siyasete dönüşmüştür. Tüm siyasi partiler gibi CHP’nin de millete yönelik projelerle seçim kazanmak için çalışmak yerine kullandığı antidemokratik dil ve eylemleri kabul görmeyecek, buna yeltenenlere millet bedelini ödetecektir. Milliyetçi Hareket Partisi tarihimizin en büyük ihanetlerinden olan 15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminin öncesinde FETÖ’nün devleti ele geçirme hedefini nasıl herkesten önce fark etmiş ve uyarılarda bulunmuş ise aynı öngörüyle sokak çağrılarının doğuracağı sonuçları da bilerek CHP’yi bir kez daha uyarmaktadır.”
Demokrasi dışı arayışlara girişenlerin bedelini ödemeye de hazır olması gerektiğini ifade eden Bahçeli, milli birliğin güçlendirilmesine ve terörsüz Türkiye’nin inşa edilmesine provokasyonlarla mani olma arzusunda olanların kaybedeceği değerlendirmesini yaptı.
Bahçeli, “Terör, sabotaj, provokasyon, isyan ve benzeri düşünce sahipleri emellerine ulaşamayacak, Türkiye’nin huzur iklimini bozmak isteyenler asla başaramayacaktır. Türkiye’nin yükselişine kimse mani olamayacak, Türk ve Türkiye Yüzyılı adım adım inşa edilecektir. Bunun için Türkiye’nin önemli bir şansı olarak gördüğümüz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ve Cumhur İttifakına inançla sahip çıkıyoruz. Erol Güngör’ün ‘Türk halkının kararlarına güvenmek gerekir; çünkü Türk halkı tarihte hiçbir zaman yanlış bir karar vermemiştir’ ifadesinden ilhamla, Türk milletinin ferasetine güveniyor, basiret ve karakterinin yüksek, iradesinin sağlam, verdiği kararların da doğru olduğuna inanıyoruz.” ifadelerini kullandı.