Başak Nur GÖKÇAM
Dünyanın bilinen en büyük lityum yatağı olan Bolivya’daki Salar de Uyuni,’deki atık suyun ilk kez kapsamlı kimyasal analizi gerçekleştirildi. And platosu üzerinde bulunan ve binlerce mil karelik alana yayılan bu saklı hazinenin, yenilenebilir enerji sektörü için potansiyel olarak önemli bir kaynak olacağı düşünülüyor.
Duke Üniversitesi Çevre Okulu tarafından yapılan araştırmada, lityum açısından zengin tuzlu su incelendi. Environmental Science & Technology Letters’da yayınlanan araştırma ile lityum madenciliğinin potansiyel çevre sağlığı etkilerinin anlaşılması amaçlanıyor.
Lityum çıkarımında ön aşamada olunan Salar de Uyuni’de yapılan incelemeler, tuz yataklarındaki lityum tuzlu sularının uzun vadeli madenciliğinin yeraltı su seviyelerinin düşmesine ve toprağın çökmesine veya batmasına neden olabileceğini gösterdi. Duke Üniversitesi Çevre Okulu’nun Nicholas Çevre Kalitesi Kürsüsü Başkanı Avner Vengosh, bu tür etkilerin Salar de Uyuni’deki lityum madenciliğinin geleceğini etkileyebileceğinin uyarısını yaptı.
Yenilenebilir enerji sektörü için de kritik öneme sahip olan lityum, enerji güvenliğinin geleceği olduğunu düşündüklerinin altını çizen Vengosh, “Lityumun enerji güvenliğinin geleceği olduğunu düşünüyoruz, bu nedenle sürdürülebilir kalkınma ve tedarikleri garanti altına almak için onu farklı açılardan analiz etmeye çalışıyoruz” diye konuştu.
Yapılan analizlerde, lityum tuzlu suyuna maruz kalan insanlarda ve vahşi yaşamda da bazı sağlık sorunlarının olabileceğine vurgu yapıldı. Bunun nedeni suda toksik bir metal olan arsenik gibi eser elementlerin varlığı idi. Maden sahasından alınan örneklerede pompalanan doğal tuzlu su, sekiz buharlaştırma havuzundan alınan tuzlu su ve lityum işleme tesisinden gelen atık su yer aldı.
Doğal tuzlu su örneklerinde ekip, arsenik seviyelerini milyonda 1 ila 9 parça arasında ve nispeten nötr asitlikte ölçtü. Buna karşılık, buharlaşma havuzu tuzlu suyu daha yoğun hale geldikçe giderek daha asidik hale geldi.
İncelemelerde arsenik seviyelerinin göletten gölete de önemli ölçüde arttığı gözlemlendi. Örneğin, son gölette arsenik seviyelerinin milyonda yaklaşık 50 parça olduğu ortaya çıktı. Bu miktar; ABD Çevre Koruma Ajansı tarafından ekolojik olarak kabul edilebilir olarak kabul edilen ölçütten yaklaşık bin 400 kat daha yüksek.
Benzerine rastlanmadı
Konuya ilişkin açıklamada bulunan Vengosh, “Bu arsenik seviyesi aşırı yüksek. Grubum dünyanın her yerinde çalıştı. Afrika, Avrupa, Vietnam, Hindistan… Ve sanırım hiç bu seviyede arsenik ölçmedik” dedi.
Araştırmacılar, buharlaşma havuzlarından çevredeki tuz gölüne tuzlu suyun sızması veya kasıtlı olarak boşaltılması yaban hayatını olumsuz etkileyebileceğinin altını çizerken, Nicholas Okulu’nda Dünya ve İklim Bilimleri Bölümü doktora öğrencisi Gordon Williams da, “Biyolojik birikim riski var. Kimyasallar zamanla organizmalarda birikerek potansiyel olarak zararlı sonuçlar doğurabilir” diye ekledi.
Doğru madencilik arazi çökmesini engelleyebilir
Kullanılmış tuzlu suyun (yani lityum çıkarıldıktan sonra kalan tuzlu su) veya lityum işlemeden kaynaklanan atık suyun alınmasının ve lityum yatağına geri enjekte edilmesinin olası sonuçlarını araştıran ekip, lityum madenciliği endüstrisinin bu yaklaşımların arazi çökmesini önleyebileceğini belirtti.
Çevresel etkiler daha fazla araştırılmalı
Ekip, toprak çökmesini önlemenin olası bir çözümünün, doğal tuzlu suyla kimyasal bir denge elde etmek için kullanılmış tuzlu suyu atık suyla dikkatlice karıştırmak olduğunu belirttiler. Ancak, gelecekteki çalışmaların bu stratejinin çevresel etkilerini daha fazla araştırması gerektiğini eklediler.
Tuzlu suyun lityumu nasıl beslediği araştırılıyor
Yapılan analizlerden elde edilen sonuçlara göre tuzlu suyun lityum yatağını beslediğini söyleyen Nicholas Okulu’nda Dünya ve İklim Bilimleri Bölümü doktora öğrencisi Gordon Williams, “Lityumun bu tuzlu sularda neden zenginleştiğini anlamak için bir jeokimyasal model oluşturuyoruz. Kaynak nedir? Ve bu yoğunlaşmaya neden olan mekanizma nedir?” dedi.