Buğday unu, makarna, bitkisel yağlar, bisküvi ile şekerli ve kakaolu ürünler başta olmak üzere temel gıda ürünlerini kapsayan hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektörünün üç aylık ihracatı 3,2 milyar dolar olarak açıklandı. İhracatını bu dönemde yüzde 3,9 artırmayı başaran hububatçılar, tarımsal üretim grubu içinde yer alan bitkisel ürünler alanındaki ihracat paylarını yüzde 50,5’a taşıdı.
İlk çeyrekte ABD’ye gerçekleştirilen hububat ihracatının geçen yıla göre yüzde 20 artışla 200 milyon dolara yaklaştığına ve hububat sektörünün ABD pazarında Türkiye’nin en büyük 6 ihracatçısından biri olduğuna dikkat çeken TİM Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Tiryakioğlu şunları ifade etti: “ABD’nin yeni gümrük politikası AB’ye yüzde 20, Hindistan’a yüzde 26 gibi yüksek tarife uygularken, Türkiye’nin göreceli bir tarife avantajına sahip olması bu pazara olan ilgimizi artırdı.
ABD’li tüketicilerin sağlıklı ürünler talep etmeleri, glutensiz mutfağın yükselişi, vegan beslenme eğilimleri ve fonksiyonel gıdalara yöneliminin Türk tarımsal ürünleri için fırsat penceresi açtığına inanıyorum. Ancak ABD yalnızca devasa hacmiyle değil, karmaşık dağıtım yapısı, tüketici hassasiyetleri ve yüksek rekabet düzeyiyle de öne çıkan bir ülke. Bu pazardaki payımızı artırabilmek için raflara girmenin yetmediğini, rafta kalabilmek gerektiğini biliyoruz. Bu da markalaşma, ürün tasarımı, ambalaj ve fiyat gibi unsurlarda her zamankinden daha stratejik davranmayı zorunlu kılıyor.”
ABD’nin dağıtım kanallarının büyük ölçüde toptancıların kontrolünde olduğuna ve bu firmaların ürünleri doğrudan satmak yerine, brokerlar ve alt dağıtıcılar üzerinden piyasaya sunduklarına dikkat çeken Tiryakioğlu şunları söyledi: “İhraç edilen ürünlerin pazara girişi, birkaç konteyner mal göndermekten çok daha karmaşık bir süreci gerektiriyor. Dağıtım ağında yer bulmak ve özellikle etnik market sınırlarını aşmak için yeni stratejiler geliştirmeliyiz.
Tüketici tercihlerindeki değişimlere adapte olamayan rakip markalar raflardan silinirken, ürünlerimizin pazara uygunluğu, ambalaj dili ve pazarlama dili ile daha etkin olmalıyız. Bu noktada ABD’deki fuarlara katılım yalnızca tanıtım değil, sistemin içine girmek için de önemli araçlar. Yaz aylarında New York’ta katılacağımız Summer Fancy Food Show gibi organizasyonları, dağıtım zincirlerinin diğer halkalarıyla bağlantı kurmak adına kritik temas noktaları olarak kullanacağız.”
“Buğday unu ihracatında hedef 3,5 milyon ton”
İlk çeyrekte 605 bin ton seviyesinde gerçekleşen buğday unu ihracatının, buğday ithalatı sınırlamalarının sonlanmasıyla beraber yıl sonunda yeniden 3,5 milyon ton seviyesini aşmasını beklediklerini belirten Ahmet Tiryakioğlu şunları söyledi: “Dünyanın en fazla buğday unu ihraç eden ülkesi olarak uyguladığımız tarımsal stratejiler, küresel emtia pazarındaki fiyatları doğrudan etkiliyor.
Geçtiğimiz yıl haziran ayından bu yana farklı kotalarla uygulanan buğday ithalatı kısıtlamaları neticesinde, buğday unu ihracatımız önceki yıla göre 600 bin ton kadar gerilemişti. Dünyadaki buğday fiyatlarının ton başına 250 dolar gibi daha uygun bir seviyede seyrettiği bu dönemde, iç piyasadan temin edilen hammadde ihracattaki rekabet avantajımızı da olumsuz etkilemişti. Aradan geçen 9 aylık dönemde, kur artışının da etkisiyle iç ve dış piyasa arasındaki fark bir miktar azaldı. Rusya’nın buğday arzındaki düşüşün hammadde fiyatlarında neden olduğu artış da Trump’ın uyguladığı tarifelerin yol açtığı dalgalanmayla bir ölçüde dengelendi. Son dönemde güçlü ticari ilişkiler geliştirdiğimiz Suriye başta olmak üzere, talebin yoğunlaştığı bölgelere un ihracatımız hızlı şekilde artacaktır.