Kilit anahtarımız dış aklı iyi kullanmak

●Alim Bey, sizi tanıyarak başlasak…

1971 yılında Denizli’nin Acıpayam ilçesinin Yazır kasabasında doğdum. İlkokulu orada okuduktan sonra yatılı okulu kazandım. Yatılı okul benim hayatımda önemli bir yer ifade eder. Çünkü hayatı çok hızlı, henüz 10 yaşında öğrenmeye başladım. Ardından Denizli Lisesi’nde devam etti eğitimim. Orada önemli bir kırılma anı var. “Akıllı çocuk, tıp okusun” şeklinde yetiştirilenlerdendim. Bir yaz tatilinde Almanya’dan amcamın oğlu tuşları bile dokunmatik bir Sinclair ZX 1k’lık bir bilgisayar getirdi. Televizyona bağlıyordunuz, kitabı vardı, oyunları kendiniz yazıyordunuz. Onu görünce büyülendim. Son sene tıptan mühendisliğe döndüm. 85’te bilgisayarcı olmaya karar verdim. 86’da 15 yaşında Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünü kazandım. Mezun olduğumda 20 yaşındaydım. Arkadaşlarım İstanbul’da işe başlarken ben üçte bir maaşla İzmir’de işe girdim. Mühendis olarak tek gözlü olduğumu düşündüğümden ikinci gözü edinmek açısından işletme masteri yaptım. Sonrasında İngiltere’de AIESEC stajı yaptım. Döndüğümde 94 krizi sebebiyle bütün bilgisayarcılar gibi ben de askere gittim çünkü neredeyse bütün projeler iptal olmuştu. Askerlik bitince Ankara’da kaldım. Kardeşim ODTÜ elektriği bitirmişti. Bitirme projesinde görmüş olduğu bir konuyu, yani bilgisayar üzerinde haritanın çizilebildiği, yönetilebildiği bir teknolojiyi geliştirmek üzere Başarsoft’u kurduk. Kardeşimin ODTÜ çevre mühendisliğinden bir arkadaşı da ekibimize dahil oldu. Aynı yıl evlendim de. 97 yılı hayatımın önemli dönüm noktalarından birisidir.

RAKİBİN DE İYİSİ ÖNEMLİ

● Başarsoft’un ilk zamanlarına dönersek…

Bir Egeli, iki ODTÜ’lü olarak Ankara’da kurduk şirketi. Birikimimiz yoktu. Bir arkadaşımızın emlak ofisinin arka odasını şirket merkezi olarak seçtik. Emlak ofisinin adı Başar Emlak idi. Başarsoft ismi oradan geliyor. Telefonları Başar Emlak değil de Başar diye açmaya başladı.

Burada bir anımızı anlatayım. Şirketimiz henüz çok küçüktü, kendi yağımızda kavruluyorduk. 98 yılında İstanbul’a bilişim fuarına gitmeye karar verdik. Şirketimiz Ankara’daydı, İstanbul’a geldik. Arabamız yoktu, otobüsle bilişim fuarına gittik. Dönüşte her yer ana baba günü olunca otobüslerde yer bulamadık. Kardeşim Tuncay ile bir yere kadar otostop yapıp sonra tekrar otobüse bineriz diye düşündük. Bindiğimiz arabada sohbete başladık, tanışma faslına gelince ortalık birden sessizleşti. Meğer araçtaki Selçuk ve Ufuk, rakibimiz İnfotech’in sahipleriymiş. İnanılmaz bir tesadüf. Şimdi iyi bir dostluğumuz var. Uzun süre rekabet ettik ama çok iyi insanlar. Rakibin de iyisi önemli. Etik rakiplerdendi, etik olmayan çok rakip var piyasada. Biz şu an İnfotech’ten daha büyük bir şirket durumundayız. Kuruluş yerimizin bunda etkisi büyük. Hem tedarikçiye hem müşteriye yakın olmalısınız. Harita işi yaptığımız için hem tedarikçimiz hem de müşterimiz konumundaki kamu kurumlarına yakın olarak işe başladık. Sonra İstanbul ofisini açtık ve büyüdük.

● Başarsoft’un kırılma anlarından birini anlatabilir misiniz?

1998 yılında yabancı menşeli MapInfo yazılımının Türkiye temsilcisiydik. Onun üzerinde teknoloji geliştiriyorduk. Uygulamalar onun üzerinde çalışıyor yani. O yıl MapInfo’nun bayilerini topladığı bir konferansa gittim. Tüm Avrupa bölgesindeki ve Orta Doğu-Kuzey Afrika’daki partnerlar geldi. Orada Fas Rabat’tan gelen Hasan Tazı ismindeki bir partner dedi ki, “Arkadaşlar siz bakmayın Almanların İngilizlerin dediğine. Sizin bölgenizde harita yoktur. Kamu kurumlarının haritaları çok eskidir, bölük pörçüktür. Siz kendi haritalarınızı üretmeye başlayın.” Konferans dönüşü ortaklara “Biz yazılım şirketi olarak kurulduk ama harita üretmeye başlamalıyız.” dedim. Böylece turistik harita, imar haritası, plan ne varsa toplayıp onların üzerinden kendi haritalarımızı çizmeye başladık. Yani o konferansta birisi bize harita dediği için biz Antep’teki 112’ye de, Ankara’daki polise de araçlarını haritada görebilmelerini sağlayan altyapıyı geliştirdik. Yurt dışı öngörülerden ve başkalarının tecrübelerinden faydalandık, dış aklı iyi kullanabildiğimizi düşünüyoruz.

9 YIL BOYUNCA TÜRK TELEKOM’UN KAPISINI ÇALDIK

● En önemli müşterilerinizden birisi Türk Telekom. Onlarla çalışmaya nasıl başladınız?

Hatırlayın, yıllar önce bir kurum kazmayı vurduğunda ya su patlardı ya da elektrik veya telefonunuz kesilirdi. Biz o sorunu gördüğümüz için stratejik alan olarak altyapıyı seçtik. Şu an Türkiye’de de hemen hemen bütün altyapı şirketlerinde Başarsoft vardır zaten. Bu alanda çalışırken ilk aklınıza gelen müşteri kim olacak? 97’de şirketi kurduk, 98’de Türk Telekom’un kapısını çaldık. Gittik anlattık, bakın kutular, dolaplar, kablolar şöyle olacak, böyle olacak. 9 yıl boyunca düzenli biçimde gidip anlattık ve hiç gocunmadık. Müşteride yetki o bölümden başka bölüme geçti, bir zaman geldi işi il müdürlüğü devraldı, sonra genel müdürlüğe devredildi vs. ama biz hep anlattık. Özelleştirme olduktan sonra 2007 yılında projeyi bize verdiler. Şimdi Türk Telekom’un bütün CBS altyapısı Başarsoft’undur. Taşınacaksanız, gideceğiniz adreste internet hızı nedir diye sorduğunuz ekran Başarsoft’un ekranıdır. Bir ara Türk Telekom’un CBS’sini onlardan daha iyi bildiğimizi söyleyebiliriz. Özelleştirmeden sonra ekipler çok değişmişti, ‘bir Başarsoft’a sorun onlar daha iyi biliyorlar’ diyorlardı.

● Sahaya ne zaman çıktınız?

98’de başladığımız harita üretimi hep ofisteydi. 2006’ya kadar hep ofiste çalıştık. Uydu görüntülerini kullandığımız için sahaya çıkmadık. Seneler sonra Vodafone geldi Türkiye’ye. Telsim’i satın alırken müşteriye demo yapmak istiyorlardı. Oksijen’i alacaklardı. Demo yapacakları harita yoktu. Neyi demo edecekler? GPS yok… Cep telefonundan kestirmeden en yakın eczaneye yönlendirilmek istiyorlar. En yakın taksi durağından taksi çağırmak istiyorlar. Bu haritalar yoktu, bunları biz üretmeye başladık. Vodafone bize kaynak sağladı, beş arabayla Türkiye’yi gezmeye başladık ve 2006 sonunda haritayı ürettik. Bir sene süresince 18 büyük ili gezdik ve yaklaşık 40 kategoride veri topladık. AVM, hastane, karakol, taksi durakları, eczane vs. Şimdi 400’den fazla kategoride ve köylere kadar veri topluyoruz.

GOOGLE ÇALIŞIYORSA YANDEX DE ÇALIŞIR

● Navigasyon haritaları işine nasıl girdiniz?

2006 yılının sonunda Amerika’da tanıştığım birisi bana dedi ki, “Google, Türkiye haritası arıyor, sende de var, konuşur musun?” Olur dedim. Google İstanbul’a gelmek istedi. İstanbul’da bir ofisimiz var, iki oda bir salon. Bir odasında ben kalıyorum Ankara’dan geldiğimde, küçücük bir yer. Dedim ki bunlar burayı görünce bu işi bize hayatta vermez. Neyse 35-40 yaş aralığında iki kişi geldi. “Şu var mı?” ‘Var.’ “Bunu nasıl yapacaksın?” ‘Böyle.’ Dediler ki tamam biz seninle çalışacağız. Diğer randevularını da iptal ettiler. Bizi yemeğe götür bile demediler. Biz ağırlamaya alışmışız. Etik açısından bir numaralar. Neyse çalışmaya başladık. Ekranın altında Başarsoft yazısı çıkıyordu ve o bizim yıllarca en büyük reklamımız oldu. Biz o gün anlamamıştık. Daha fazla para vermeleri için pazarlık etmiş, yazmasa da olur, paraya daha çok ihtiyacımız var diye düşünmüştük. Ancak iyi ki böyle olmuş. O anlaşma bize uluslararası bilinirlik kazandırdı. 2013 yılında Yandex geldi. İstanbul’da daha büyük, daha güzel bir ofisimiz vardı artık. Dedim ki “Google çalışıyorsa Yandex de çalışır.” Çalışmadılar. (Gülüyor) Ruslar farklıymış meğer. Onlar gittiler, büyük firmayla anlaştılar ama iki yıl sonra da geri geldiler. Anlaştıkları şirket bizim kadar hızlı güncellemeler yapamadığı için oradan vazgeçtiler ve bizimle çalışmaya başladılar.

En az 5 milyon dolar kaybettik

● Pahalı bir tecrübeniz oldu mu?

Navigasyon harita işlerine başlamadan önce 2004 yılında ofiste çizdiğimiz haritaları bizim ortakların ODTÜ’den bir arkadaşı gelip istedi. Navigasyon işine gireceğini söyledi. “Siz yeter ki bana alttaki haritayı verin.” dedi. Biz de “Sen navigasyon sektörünü al, biz diğer alanları yönetiriz. Gelecekteki gelirinin yüzde 20’sini bize ver, böylece başta para harcama.” dedik. Anlaştık, başladık. NavTürk diye bir firma kuruldu. NavTürk hızlı bir büyümeye girince bu arkadaş sözünü unuttu. Yüzde 20’yi vermedi bize. Verecek gibi de görünmüyordu. Sözleşme de yapmamıştık arkadaşımız diye. 2007 yılında biz de navigasyon işine girince bize mahkeme celbi geldi, haritalarımı çaldınız diye. 7 yıl sürdü mahkeme. En az 5 milyon dolar kaybettik. En güvendiğiniz kişi bile olsa iş belli bir büyüklükteyse, stratejik bir işse, mutlaka ve mutlaka sözleşme yapın. Sonra ne mi oldu? NavTürk battı gitti. Çünkü haritayı biz üretiyorduk, onun ürettiği haritaların sürdürülebilir olmadığını pazar gördü ve kaybolup gittiler.

Amerikalı bizi doğru partner adayı olarak gördü

Şirketimiz büyüdü ama biz ortaklar olarak 97- 98’deki ruhu hiçbir zaman kaybetmedik. 2018 yılında Amerika’da ürettiğimiz elektrik şebeke yazılımlarıyla ilgili bir fuara katıldık. Boş bir stant kiralayabilmiştik. Fuar çok pahalı olduğundan Walmart’tan masa, sandalye aldık. Buradan götürdüğümüz çıktıları standın duvarlarına astık. Airbnb’de kaldığımız evdeki televizyonu oraya taşıdık. Yan stantta bizi gören birisi bizim çalışmamızı ilgiyle izlemiş ve tanışmak istediğini söyledi. İşin sahibi olduğumuzu öğrenince daha da şaşırdı. Şu an Amerika’daki partnerimiz o. İş ortaklığı haline geldi ve müşterilerine bizim yazılımları satmaya başladı. Biz de onun yazılımlarını haritalandırdık. Araya pandemi girdi. İş çok büyümedi ama şimdi tekrar hareketlendi. Oradaki o samimiyeti, ellerini çamura sokmayı görünce Amerikalı bizi doğru bir partner adayı olarak görmüş oldu.

Kaynak URL