Türkiye’nin, karbon nötr yatırımları yönetilebilir

Mehmet KAYA

Dünya Bankası, Türkiye’nin sürdürülebilir bir net karbon sıfır kalkınma için 2040 yılına kadar toplam 165 milyar dolar yatırıma ihtiyaç olduğunu, bu yatırımlar yapıldığı takdirde ekonomik kazancın ise 146 milyar dolara kadar çıkacağını açıkladı. Dünya Bankası Ülke İklim ve Kalkınma Raporu adı altında tüm ülkeler için rapor hazırlayacağını duyurdu. Dünyada ilk rapor Türkiye için hazırlandı ve yayınlandı. Raporun tanıtımı Ankara’da gerçekleştirildi. Rapor, GSYH’nin yüzde 1’i kadar olan yatırım ihtiyacının yönetilebilir, 2053 net karbon sıfır ülke olma taahhüdünün de gerçekleştirilebilir olduğunu savunuyor.

Raporda, Türkiye’nin gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında net karbon sıfır hedefl eri doğrultusundaki olası gelişmeler ve iklim değişikliği karşısında kırılgan durumda olduğu gösterildi. Tarım-orman-balıkçılık, sıcak gün sayısındaki artış, varlıklar için yıllık risk, refah için risk, zorunlu göç, iklim değişikliğine maruz nüfus olarak belirlenen risk unsurlarında, varlık riski dışındaki tüm kalemlerde Türkiye yüksek riskli olarak görüldü.

Rapor genel olarak, “Dayanıklı (sürdürülebilir) ve net sıfır emisyonlu kalkınma yolu (RNZP) olarak adlandırılan bir dizi tespit ve politika önerileri ve öncelikleri konu ediniyor. Türkiye’nin mevcut durumdaki kırılganlıkları arasında en önemli unsurlardan birinin doğalgazda yüzde 99, petrolde yüzde 93’e kadar çıkan ithalat bağımlılığı olduğu belirtilerek, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği alanında yapılacak yatırımların ithalat bağımlılığını ve dış fiyata bağlı kırılganlıkları önleyeceğine işaret edildi. Bu kapsamda Türkiye’nin bütün alanlarda yapacağı RNZP yönlü yatırımlar sonucunda 15 milyar doları 2022–30 arasında olmak üzere 2022-2040 arasında toplam 146 milyar dolar kazanç sağlayabileceği vurgulandı.

Atılması gereken adımların çerçevesi çizildi

Raporda Türkiye’nin net karbon sıfır yolunda atması gereken adımların genel çerçevesi, dayanıklılığı ve uyumu güçlendirmek için, tüm ekonomi genelinde uygulanacak bir stratejiyi destekleyecek sosyoekonomik ortam oluşturulması şeklinde tanımlandı. Bunun için bilgi, teknoloji, finansman, özel sektörün uyumunun desteklenmesi, kritik kamu varlık ve hizmetleri ile tarımın güçlendirilmesi, arazi kullanımı, su kaynakları yönetimi finansal dayanıklılık (sigorta, sosyal koruma, afet riskine karşı koruma, bunların mali politikalarla bütünleştirilmesi) çerçeve olarak çizildi. Raporda, Türkiye için eylem alanları 6 başlık altında özetlendi. Bunlar, enerji, finansman, enerji verimliliği, orman yönetimi, kentsel yapı ve sosyal alan politikası olarak sıralandı. Politika öncelikleri olarak ise; enerji, istihdam, sanayi, ulaştırma ve orman olarak sıralandı.

Rapora göre, Türkiye’nin kömüre dayalı santral yatırımlarını durdurması gerekiyor. Bir kömür santralinin verimli ömrü 30 yıl olduğu için, 2040’ta enerjide net karbon sıfır hedefine ulaşabilmek için zaten kömürden vazgeçilmek zorunda kalınacak. Yenilenebilir enerjinin ana enerji kaynağı haline gelmesi gerekiyor. Rüzgar ve güneş kaynaklı enerjinin 2040’ta toplam tüketimin yüzde 60’ı olması gerektiği hesaplandı.

Türkiye’nin 2030’a kadar güneş ve rüzgar enerjisi yatırımlarını sürdürmesi, en az 10 GW depolama kapasitesine ulaşması, ulaştırmada elektrikli araç ve otobüslerin yüzde 12’den yüzde 19’a çıkarılması gerektiği vurgulandı. Konutlarda dönüşüm ve konut enerji verimliliğinin A sınıfına yükseltilmesinin büyük bir mali imkan doğuracağı anlatıldı.

Türkiye’nin politik öncelikleri

Enerjide dönüşüm: Yenilenebilir enerjiye geçilmeli ve kömür santralleri durdurulmalı.

Destekleyici makroekonomik finansal ortam: Karbon salımını artırıcı sektörlere kredinin durdurulması. Enerji verimliliği: En ucuz ve katkı potansiyeli en yüksek alan bu olmasına rağmen gözden kaçırılmaktadır.

Sürdürülebilir orman yönetimi: Karbon miktarını azaltan en önemli unsur durumundadır. Orman varlığı artırılmalıdır.

Kentsel yapı: Büyümenin sürdürülebilir olması için kentlerin yeniden yapılandırılması, karbon salımını azaltıcı şekilde çözümler üretilmelidir.

Sosyal alan: Dönüşüm sürecinde kayba uğrayacak her kesime uyum sağlayıcı programlar yapılmalıdır. Adil bir geçiş için kimsenin geride bırakılmaması gerekir.

Kaynak URL