Kalıplar yıkılmalı

Didem ERYAR ÜNLÜ – Yasemin SALİH

Rakamlar çoğu zaman insanlara sıkıcı gelir. Fakat var olanı göz önüne sermek açısından en etkili araçtır da. Mesela ne diyor rakamlar? Twentify araştırması erkeklerin yüzde 44’ünün kadın-erkek meslekleri diye bir ayrımın olması gerektiğini düşündüğünü gösteriyor. Tüm unvanlarda erkek çalışanların kadınlardan daha fazla ücretlendirildiğini gösteren Mercer Türkiye araştırmasından da bir örnek verelim.

Araştırmaya göre; genel müdür pozisyonundaki kadın çalışanların piyasanın yüzde 22 altında, erkek çalışanların ise piyasanın yüzde 9 üzerinde konumlandırıldığı görülüyor. Bununla da kalmıyor, genel müdür/CEO düzeyindeki kadınlara, erkeklere göre yaklaşık yüzde 30 daha az ödeme yapıldığı belirtiliyor.

Oysa bir ülkenin ekonomik gelişmişlik düzeyini artırması ve bunu sürdürülebilir kılmasının en önemli adımlarından biridir kadınların iş gücüne katılımı. İşte tam da bu nedenle kadın-erkek eşitliği ve kadınların iş gücüne katılımı adına atılacak tüm adımlar, yapılacak tüm farkındalık çalışmalarının değeri çok büyük. Bu anlamda önemli çalışmalardan birine de gazetemiz DÜNYA imza attı. 3 Mart’ta Koç Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KOÇ-KAM) stratejik ortaklığında düzenlenen Türkiye’nin Lider Kadınları Paneli’nde kadınların ekonomiye nasıl güç katacağı ve sürdürülebilir kalkınmada kadının rolünün ne olması gerektiğini yine kadınlardan dinledik.

Ardından Türkiye’nin ekonomisine yön veren kadın liderler DÜNYA yazı işleri masasında bir araya gelerek DÜNYA’nın kadın çalışanları ile birlikte 8 Mart manşetini attılar. Hafta olarak bize de, iş dünyamızın etkili kadın liderlerinden iş dünyasında kadın olmayı, iş-yaşam dengesini nasıl kurduklarını ve kadınlar adına yaptıkları kurumsal çalışmaları dinleyip sizlerle paylaşmak düştü. Geleceğin kadın liderlerine ilham olsun diye…

Kendinize limit koymayın

Philip Morris Türkiye Genel Müdürü Filiz Yavuz Diren, PMI’ın benzer büyüklükteki pazarları içerisinde globalde bu unvanı taşıyan beş kadından biri. Endüstri mühendisi olan Diren, “Sınıfta kadınlar yüzde 50’ydi ama hepimiz devam etmedik. Kadınların önce kendi önyargılarını kırmaları gerek” diyor.

Klişelerden kurtulmak”; başkaldıran, savaşçı hatta biraz da romantik bir dilek. Ancak yapmak, söylemek kadar kolay değil. Kişileri ve kurumları klişeleri kırmak kararında en çok cesaretlendiren ise iyi örnekler. Her yıl olduğu gibi bu 8 Mart’ta da klişeleri kırma, önyargıları yıkma sözleri verildi. İyi niyetle verilen bu sözleri yerine getiren iyi örnekleri yazmak da biz gazetecilere düştü. İşte bu hikayenin kahramanı, bahsettiğim o iyi örneklerden biri. Filiz Yavuz Diren, Türkiye’nin mühendis kızlarından biri olarak kariyerinde hiç de kolay olmayan bir yolculuktan zaferle çıkmış bir isim. Tütün piyasasında klişeleri kırarak 2018 yılında Philip Morris Türkiye Genel Müdürü unvanını aldı.

Her hikaye, kahramanının dilinde tat verir derler. Filiz Yavuz Diren şöyle anlatıyor hikayesini: “Endüstri mühendisliği okurken sınıfın yüzde 50’si kadındı. Ancak sonra hepimiz aynı şekilde devam etmedik. Evlilik, doğum bunlar yolun bir yerinde önünüzde engel yaratıyor. Ben de üç çocuk annesi olarak bu yolda ilerledim. Bu sektörde satış direktörü olarak çoğunlukla masanın etrafındaki tek kadındım. Bu yolda gördüm ki kendi bariyerlerimizi bazen kendi önyargılarımızla kuruyoruz. Bunları önce kendimiz yıkmalıyız. Limitleri kaldırmalıyız. Tüm mühendis kızlara, tüm kadınlara mesajım şu olur; kendinize limit koymayın.”

PANDEMİ KADINLARIN OMZUNDAKİ YÜKÜ ARTIRDI

Araştırmalar, COVID-19 pandemisinin, kadınlara daha zalim davrandığını gösteriyor. Bunun nedeni uzaktan çalışmayla birlikte evde bakım sorumluluğunun yine klişeler gereği kadın çalışanları etkilemesi. Filiz Yavuz Diren ve ekibi bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğini düşünerek harekete geçmişler. Çünkü PM Türkiye’de ciddi bir kadın etkisi söz konusu. İcranın yüzde 50’sinin kadın olduğunu söyleyen Diren, “Biz beş yıl önce bu seviyeye ulaştık. Müdür pozisyonunda yüzde 40 kadınlar yer alıyor. İşe alırken son eleme listesinde adayların yarısının kadın olması bizim için önemli. Bunu sadece cinsiyet eşitliği değil, tüm kapsayıcılık ve çeşitlilik felsefesini dikkate alarak uyguluyoruz. Bizim için doğal bir süreç, elimizdeki bir taslağı hayata geçirmiyoruz. Artık doğal sistemimizde bu uygulama var. Bu nedenle uzaktan çalışma sürecinde ‘Ofise istediğinizde gelebilirsiniz’ dedik. ‘Smart Work’ adında esnek ve uzaktan çalışma modelini Eylül 2021’de devreye aldık” diyor.

‘MERAK ETME GEÇECEK’

Filiz Yavuz Diren’e göre iş hayatında, özellikle de karar alma mekanizmalarında daha çok kadın görmek için eşit işe alım ve eşit fırsat gerekiyor. Bu konuda PMI’da gerekli adımların uzun süre önce atıldığını söyleyen Diren, bundan sonraki aşamada kadınların da birbirlerini desteklemesinin önemine dikkat çekiyor. Bunun ne kadar etkili olduğunu kendisi de deneyimlemiş: “Hassas dönemlerde küçük bir destek unutulmaz oluyor. İlk doğumumdan sonra işe döndüğüm ilk gün koridorda daha deneyimli bir kadın yöneticimize rastladım. Elimi tuttu ve ‘Merak etme, geçecek’ dedi. Bu anı hayatım boyunca unutmadım. Kadınların kadınlara mentorluk yapması, destek olmaları sanıldığından daha olumlu etkiler bırakıyor.”

20 BİN KADIN BAKKALA KULAK VERDİK!

Kariyer savaşı sadece plazalarda verilmiyor. Sahada da meydanı boş bırakmamak lazım. Sahada kendilerini daha farklı sorumlulukların beklediğini söyleyen Filiz Yavuz Diren, çalışmalarını bakkallar ve çiftçiler olarak iki ayaklı detaylandırıyor. Toplamda 150 bin bakkalla çalışıyor PMI.

Diren, “Bu alanı da dijital dünyaya hazırlamak için eğitimlere 2019 yılında başladık. 20 bine yakın kadın bakkal var. Bu kadınlar için ne yapabiliriz diye düşündük, onlara sorduk. ‘Gece geç saatlerde çalıştığımızda güvenlik endişemiz oluyor’ dediler. Onlara panik butonu hediye ettik. Bizim sektörde sahada kadın olmak önemlidir” diyor.

Diren’in PMI Türkiye yönetiminde gururla söylediği kadın temsiliyet oranı saha için geçerli değil. Halen sahadaki çalışanların yüzde 15’inin kadın olduğunu belirten Filiz Yavuz Diren, sözü kalıplara getiriyor:

“Ne yazık ki bu pozisyonlar için elimize CV gelmiyor. Kadınların iş hayatında ilerlemesinde kendi kafalarındaki bariyerler de engel yaratıyor. Kalıplar yıkılmalı. Bu yüzden dijitalleşmeyi büyük fırsat olarak görüyorum.”

100 binleri aşan tedarikçi ile çalıştıklarını belirterek, “50 bin çiftçiden tütün alıyoruz. Kadın çiftçilerimiz için projelerimiz var. İyi tarım eğitimleri veriyoruz, farklı ürünlere ilişkin de eğitimlerimiz oldu. Bu sayede kadın çiftçilere ek gelir sağlayacak alanlarda da donanımlı olmalarını hedefliyoruz” diyor.

“Hayat kurtaran ürünlerde öne çıkan bir şirket haline gelmek istiyorum”

Bilimsel üretim yeteneği genlerinde olan kimyager Zeynep Atabay zamanının büyük bölümünü laboratuvarında geçiriyor, “Bir yanım maceracı; Camel Trophy’de erkekleri de geçip ilk üçe girmişliğim var, 12 yaşından beri Orient Express ile yelken yarışlarına katılıyorum. Rekabeti, yarışı seviyorum. Çocuklarım da öyle yetişiyor” diyor.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında eczacı Kemalettin Atabay, büyük bir cesaret gösterip Şark Merkez Ecza Deposu’nu devralır. Savaştan sonra üretim yeteneğini tesis yatırımıyla büyütmek ister ve 1955’te Tophane İlaç Fabrikası’nda beşeri ilaç üretmeye başlar. Kemalettin Bey vefat edince Almanya’da eğitim gören oğlu Bülent Atabay hemen Türkiye’ye döner. Şirketi kimya alanında büyütmek için kolları sıvar. Acıbadem, Gebze fabrikaları arka arkaya kurulur… Şirket artık parasetamol bazlı ağrı kesici ile pazarda artık önemli bir yer bulmuştur kendine. Piyasadaki markaları neredeyse ağrı kesiciyle aynı anlamda kullanılır hale gelmiştir.

Bülent Atabay’ın iki kızı da eczane, ilaç, kimya disiplininin içine doğmuştur. Üretimin içinde büyürler. Evin büyük kızı Zeynep Atabay da çocukluğundan bu yana ilgi duyduğu kimya alanında eğitim görmek için İngiltere’ye gider. Nottingham Üniversitesi’nde eğitimini tamamlar tamamlamaz Türkiye’ye döner. Atabay İlaç’ın laboratuvarlarındaki havayı içine çekmek, üretmek, araştırmak onun hayat biçimidir. Kız kardeşi Ayşe Atabay da üniversite eğitimini tamamlar tamamlamaz aile şirketinde babasıyla birlikte çalışmayı seçer.

Zeynep Atabay ile bugün biyoteknoljik ilaçta iddiaları olan, COVID-19 için aşı ve ilaç geliştirme çalışmaları yapan Atabay İlaç’ta kadınların etkisini, bilim kadını olmanın inceliklerini konuştuk…

Aile şirketinde çalışmak bir kader mi?

Ben bu sürecin içine doğdum. Bilimsel üretim yapma hayaliyle kimya eğitimi aldım. Ben aile şirketini kader gibi değil de şans olarak gördüm. Çünkü hayalimdeki bilimsel üretim fırsatını arayacağım bir şirket bulmak zorunda değildim. İngiltere’den dönünce hemen işe başladım. Nispeten daha alt kademeden işe girdim. Babam şirketin kimya alanında büyümesi için adımlar atmış, ben de biyoteknoloji alanındaki açılımına imza atmak istiyorum.

Rekabetçi biri misiniz?

Elbette. Rekabetçi bir yapım var. 90’larda macera yarışlarına katılıyordum. Yarışı, rekabeti severim. Camel Trophy yarışlarında ilk üçe kalmışlığım var. 12 yaşından bu yana yelken yarışlarına katılıyorum. Bunu hala yapıyorum. Yarışmak ruhuma işlemiş. Şimdi çocuklarımda da aynı ruh var. Onları yelkende değil kayakta bu ruhu yaşatıyor.

İngiltere’den döndüğünüzde şirketin durumu neydi?

İngiltere’de 88-91 yıllarında öğrencilik yaptım. Döndüğüm yıllar, şirketin çok aktif olduğu dönemdi. Parasetamol tabanlı bir ağrı kesici üretiyorduk. Pazarda çok iyi durumdaydı bu marka. Ben de hemen mutfağa girdim. Hammadde üretiminde yer aldım. Önemli işbirlikleri yaptık. Kardeşim Ayşe de satış ve pazarlama alanında şirketi önemli yerlere taşıdı.

Peki siz kız kardeşler olarak şirkete geldikten sonra neler yaptınız? Nasıl bir fark yarattınız?

Son beş yıldır biyoteknoloji konusunda aktif çalışıyoruz. Artık biyoteknolojik ilaçlar daha fazla gündemde. Ama zamana ihtiyaç var. Sanırım bizim şirkete getirdiğimiz açılım bu oldu. Ayşe de satış süreçlerini modernleştirdi vepazarlamada daha açık fikirli, çevik davranabiliyor. Elbette parasetamol türevi ilaçlarımız şirketimizin amiral gemileri. Hammadde üretimi yapıyor ve ihraç ediyoruz. Bir anlamda halkın ilacını üretiyoruz. Antibiyotikler, antiviraller ürün gamımızda daha öne çıkıyor.

Şimdi şirketin rotası değişecek mi?

Mikrobiyal üretim teknolojisini sahiplendik. Burada bakterilerle üretim yapıyorsunuz, bakteriye üretim yaptırıyorsunuz. Bir yandan da COVID aşısıyla ilgili de projelerimiz var. iki fabrikamızda yenilikçi çalışmalar yürütüyoruz. Acıbadem ve Gebze’deki tesislerde hummalı bir çalışma var. Biyoteknolojik ilaç çalışmaları Gebze’de devam ediyor.

Kadınlarla yola devam eden bir ilaç şirketi hem çalışanlar hem de müşteriler nezdinde nasıl karşılanıyor?

Babam bizden önce de kadınlarla çalışmış. Sağ kolu pozisyonunda genellikle kadın yöneticiler yer almış. O nedenle kadınların yeteneklerine, potansiyeline inanan bir insan. Bu başarının değerini biliyor. Biyoteknolojik ilaç geliştirme işini de bilim kadınlarıyla başlattık. Marmara Üniversitesi ve İTÜ’den üç değerli hocamızla TÜBİTAK kapsamında proje aldık. Aslında şu anda biyokimya alanında çok sayıda bilim kadını var. Ve aktif çalışıyorlar. Biyoteknolojiyi kadınlar aktif hale getiriyor diyebilirim. Bizim de Atabay olarak kadın gücümüz, doğaya yakın olmamızdan geliyor. Kadınlar doğanın kıymetini daha iyi biliyor, doğanın gücüne inanıyor. Bu konuda daha hassas ve daha düşünceliyiz. Atabay’da da kadınlar, gerek işe alımlarda gerekse yönetimde öne çıktı.

Sizi bu yolculukta en çok kimler destekledi? Rol modelleriniz var mıydı?

En büyük destekçim babam Bülent Atabay. Ayşe Atabay ve eşim Doğan Taşkent. Yönetim kurulunda annem Elizabeth Atabay da var. Biz güçlü babaya alışık kızlarız. Annem Alman. Doğu Almanya’dan gelmiş, savaş görmüş, bizlere ayrı bir disiplin getiriyor. Ayrıca çok tecrübeli ve Babamla 40 sene çalışmış bir İcra Kurulumuz var. Bu bilgi, tecrübe ve yenilikçi yaklaşımla fark yaratabileceğimize inanıyorum.

Sizin hayallerinizde neler var?

Zeynep eşittir Şirket. Çok yönlü ürün, hammadde geliştiren, derinden ve büyük çapta üretim yapan bir Atabay İlaç ve Kimyahayatına devam etsin istiyorum. Babam kimya ile şirketi büyüttü biz de biyoteknolojik ilacı bu hikayeye eklemek istiyoruz. Türkiye’nin ithal ettiği ürünleri geliştirebilen firma olmak istiyoruz.

Neler yapıyorsunuz bunun için?

Üniversite sanayi işbirliklerimizi artırdık. Yeni nesil olarak bilimle, üniversitelerle daha açık ilişkiler kuruyoruz. Çünkü biyoteknolojide ancak hep birlikte olursak başarı sağlayabiliriz. Ben hayat kurtaran ürünlerde öne çıkan bir şirket haline gelmek istiyorum. Bunun da ötesine geçerek bu ürünleri erişilebilir hale getiren süreçte yer almak istiyorum.

Ev hayatı, annelik nasıl gidiyor?

Hedeflerim için uzun çalışma saatlerim var. Çocuklarım da bu duruma alıştılar. “Zaten anne dediğin çalışır” diye biliyorlar. Bence çalışan annelerin çocukları daha güçlü oluyor. Yalnız başlarına çözüm geliştirmeyi öğreniyorlar.

Yatırımını kadınlarla büyütecek!

Araç kiralama sektöründeki az sayıda kadın liderden biri Nora Karakaş. 20 yıl önce iki arkadaşı ile kurduğu şirketi Escar’ı geçen temmuzda halka açarak bir ilke imza attı. Şimdi de yeni yatırımı ikinci el araç şirketini kadınlarla büyütmeye hazırlanıyor.

Bu; kendine güvenen, cesur, çalışkan bir kadının hikayesi. Hani bazı insanlar vardır; bulundukları yerlerde dikkat çekerler; insanları çabuk etkilerler; dışarıdan bakanlar bunu fark edip “Onda herkes bir şey görüyor” der… Öyle biri Nora Karakaş. Ortağı olduğu şirketi Escar, geçen yıl bir önceki döneme göre karını üç kat artırarak çok dikkat çekmişti. Ondan önce de araç kiralama sektörünün ilk halka açılan şirketi olarak konuşulmuştu Escar.

BİR İFLAS VE GÜÇLÜ ANNE

Nora Karakaş, hikayesine “Varlıklı bir çocukluğum oldu ama babam iflas edince her şey değişti. Annem ev hanımıydı, bir gün kız kardeşimle beni karşısına aldı ve dedi ki; ‘Artık ben de çalışmalıyım.’ Bir mağazada işe girdi, sonra o mağazayı satın aldı. Bugün 75 yaşında ve hala işinin başında” sözleriyle başlıyor. Onu, iş hayatına iten motivasyonu bir çırpıda özetlemiş oluyor böylece. Nora Karakaş’ın babası daha sonra işlerini yeniden toparlıyor ama artık çalışmanın, üretmenin tadını alan annesi yeniden ev hanımı olmuyor. Nora Karakaş, öğrencilik yıllarına denk gelen bu süreçte anneyi de örnek alarak iş aramaya başladığını anlatıyor. “Hrant Dink’in Beyaz Adam Yayınevi’nde kitap sattım. Sonra global bir sigorta şirketine girdim. Hayat sigortaları satmaya başladım. Çok güzel bir referans zinciri yakaladım” diyen Karakaş’ı araç kiralama sektörüne taşıyan da o referans zinciri olmuş.

Hikaye Nora Karakaş’ın araç kiralama şirketi Budget’in tepe yöneticisine hayat sigortası satmasıyla başlıyor.Bu satış, Karakaş’ın önünde yeni bir yol açıyor. Nasıl mı? “Budget’in yöneticisi bir süre sonra bana iş teklif etti ama daha öğrenci olduğum için tam zamanlı bir iş istemedim. Onlar da bana yurtdışında özel bir iş kolu var, orada yarı zamanlı çalışabilirsin dediler. Tamam dedim. Ancak iş düşündüğümden daha geniş çaplıydı. Hollanda’da bir fırsat çıkınca altı aylığına oraya gittim. O dönemde pazarda az sayıda araç kiralama şirketi vardı. Sonra bir ekip kuruldu, yatırım yapıldı. 2000 yılında 2000 aracı yönetiyordum. Arkasından kriz geldi. Firmamız da küçülme kararı aldı.”

KRİZİ FIRSATA ÇEVİRENLER…

2000’lerin krizi ve küçülme, Nora Karakaş için yeni bir fırsat yaratıyor. Uzun süredir kendisine ortak iş yapalım diye baskı kuran arkadaşları Azur ve Daryo Kebudi’yi bu kez o arayıp, “Hadi yapalım şu işi” diyor Karakaş.

Üç arkadaş, üniversiteden bu yana hayal ettikleriaraç kiralama şirketini kurmaya karar veriyorlar vermesine de sermaye yok. Kebudi kardeşler, “Babama soralım” deyince Antakya’daki Efrayim Bey’in kapısını çalıyorlar. Tecrübeli bir ticaret erbabı olan Efrayim Bey önce temkinli yaklaşıyor. “Araştırayım” diyor. Sektörden görüştüğü bir tepe yöneticiye araç kiralama şirketi kursam mı diye danıştığında, “Sana bir isim söyleyeyim onunla bu işe girersen biz de destekleriz” yanıtını alınca, gençlere dönüp “peki” diyor. Elbette o yöneticinin verdiği ismi söylemeye gerek yok. Nora Karakaş, “Müthiş bir titizlikle hizmet veriyorduk. Genç yaşımıza rağmen 2 bin aracı yönetiyorduk. Sektörde benim zaten ismimi biliyorlardı. O nedenle kolay yol aldık” diye açıklıyor durumu.

Üç arkadaş Escar’ı kurduktan sonra uzun süren uykusuz geceler geçiriyorlar. Karakaş, “Bende zaten bir müşteri portföyü vardı. Daryo ve Azur’un da ticaretteki tecrübeleri çok iyiydi. Üç arkadaş çok uyumlu çalıştık. İyi işler yaptık, çok iyi hizmet verdik. Uykusuzluğumuza değdi. Ucuz bir şirket hiç olmadık. Amacımız hep en iyi hizmeti veren şirket olmaktı. Her zaman piramidin tepesiyle çalıştık ve orada rakibimiz olmadı” diyor.

SEKTÖRDE CİNSİYET EŞİTLİĞİ KARNESİ NASIL?

Araç kiralama, erkek egemen bir sektör. Uzun yıllar boyu tüm seyahatlerde tek kadın olduğunun altını çizen Nora Karakaş, şu anda da sektörde üç kadın yönetici bulunduğunu anlatıyor. Peki Escar’da durum nasıl? Karakaş’ın yanıtı net: “Benim tercihim genellikle kadınları ön plana çıkarmak. Bizim çok ciddi bir şoför kadromuz var. Teknik ekip var. Şu anda hiç kadın şoför yok. Yurtdışında araç kiralama işinde kadın şoförler görüyorsunuz ama Türkiye’de yok. Başvuran da yok. Bunu değiştirmek istiyorum. İTO’da meslek komitesi başkan yardımcısıyım. Ticaret Odası’nın da desteğiyle bir akademi hazırlığımız var. Sekiz kişilik bir grup oluşturduk. Müfredata girecek programı hazırlıyoruz. Meslek liselerinde araç kiralama eğitimleri vereceğiz. Sonra bu gençleri işe alacağız.”

KADIN ARAÇ EKSPERTİZLERİ GELİYOR!

Escar temmuz ayında halka açıldı. 2021 sonu itibarıyla şirketin karlılığını üç kat artırdıklarını söyleyen Nora Karakaş, pandemiye rağmen gidişattan memnun. “Sektörün karlılıkta en iyi üç şirketinden biriyiz” diyor.

Peki şimdi hayalinde ne var? Öncelikle Escar Akademi’yi kurmak istiyor Karakaş. “Çünkü burada müthiş bir bilgi ve deneyim depolanmış durumda. Bunları gençlere aktarmak istiyoruz. Müşterilerimizin yüzde 90’ı yabancı, yüzde 60’ı ise 10 yıldan daha uzun süredir bizimle çalışıyor. Kaliteli hizmet deneyimini, başta kadınlar olmak üzere gençlere aktarmak istiyoruz” diyor.

Asıl büyük proje ise yolda. Hayalin ötesine geçilmiş. Bir teknoloji startup yatırımı planladıklarını anlatan Karakaş, halen çalışmaları süren “varmıartıran. com” adındaki girişimde kadınlara çok güveniyor.

İşte planı: “Biz Escar olarak bugüne kadar kendi araçlarımızı ikinci el galerilere veriyorduk. Bundan sonra C2C platformunda bu işi kendimiz yapacağız. Aracı alıp, nihai kullanıcıya satacağız. Ekspertiz konusunda işbirliklerimiz de olacak. Türkiye’nin her noktasına ekspertiz merkezleri kuruyoruz. Ekspertiz noktalarında kadınlar çalışacak. Bu kadınlara eğitim vereceğiz.

Kaynak URL