Dilberay’ın bilinmeyen dünyasına yolculuk

Selenay YAĞCI

Hafızalara kazınan sesi, kaderine inat sürekli gülümseyen yüzüyle Dilberay’ın hayatı beyaz perdede seyircisini bekliyor. Film bir müzisyenin hikayesi olmanın dışında kendi hayatının iplerini eline almak isteyen bir kadının bir başarı hikayesi aynı zamanda… Kahramanmaraş’ta sekiz çocuklu, fakir bir ailenin kızı olarak, çadırda başladığı hayatına birçok üzüntü ve hüzün sığdırmış Dilberay…

Şarkı söylediği için dayak yedi, işkence çekti ama o, yaşadığı bütün acılara inat, hep şarkı söyleyerek çıkmış düştüğü dipsiz kuyulardan. Çocuk yaşta söylediği türkülerle TRT sınavını kazanmış; bambaşka bir sanat hayatı olabilecekken, bir an evvel gazinolarda sahneye çıkmak zorunda kalmış ve Dilber Babuş’tan Dilberay’a geçiş böylece başlamış. Kadının ezilmişliğinin, erkek tarafından kadına yüklenen anlam ve anlamsızlığın ön plana çıkarıldığı film 2019’da 63 yaşında aramızdan ayrılan Dilberay’ın hiç bilinmeyen dünyasına bir yolculuk… Bir kadının hayatının iplerini eline alana kadar geçen çok sancılı zamanlarını anlatıyor. Senaryosunu Nalan Merter Savaş ve Kamuran Süner’in kaleme alındığı filmde, sanatçı Dilberay’ı Büşra Pekin canlandırıyor. Büşra Pekin, filmde solistin şarkılarının da sesi oluyor. Acılı bir hayatı olduğunu bilseniz de izleyince adeta üst üste tokat yemiş gibi hissettiğiniz filmde, görüntü yönetmeni olarak Jean Paul Seresine, kurgu yönetmeni olarak Mustafa Presheva ve Müzik Direktörü olarak İskender Paydaş’ın imzası bulunuyor.  ‘Müslüm Baba’ başarısı ile hatırladığımız Ketche olarak bildiğimiz Hakan Kırkavaç, yönetmen koltuğunda oturuyor.   Filmde bir müzisyenin hayatından ziyade bir kadının var olma mücadelesini anlatmak istediklerini söyleyen Ketche ile filmi konuştuk.

Dilberay’ın hikayesini anlatmak nasıl bir his oldu?

Biz müzisyen kimliğinden önce kadın olarak yaşadığı zorlukları anlatmak istedik. Kadın hakları tarafı daha ağır filmde. Kadın olarak hak arayışı, geldiği hayattan bir tek sesiyle güç bulması beni çeken tarafıydı. Filmde de müzik aksından çok, hak arayışı ve kadın hakları aksının daha çok işlendiğini göreceksiniz. Genel olarak baktığımızda ‘Dilberay iyi bir müzisyen, filmini çekeyim’ diye yola çıkmadım. Ama tabi ki ses verdiği şarkıların filme etkisi çok büyük.

Ağırlıklı olarak komedi oynayan Büşra Pekin’i dramda oynatma fikri nasıl çıktı peki?

Bence oyuncunun komedyeni, dramcısı yok. İyi oyuncu, iyi oyuncudur. Drama da yapar, komedi de yapar. Oyuncuların tutturduğu bir yol vardır; kimi dramadır, kimi komedidir. Bazıları orada kalma inadını gösterebilirler ama ben Büşra Pekin’i uzun yıllardır tanıyorum. Konservatuvarlı olduğu biliyorum. Evet çekleri hep komediye kestiğini biliyordum ama ben ters köşe yaparsak da ilginç ve güzel olacağını düşünüyordum. Büşra, için de iyi bir kamçılama yolu… Belki komedi filmi yapsaydı daha az ön hazırlık yapardı. Drama filmi yaptığımız için şiveciler, şarkıcılar, fonetikçiler ile çok çalıştı. Yeni bir alan olduğu için drama filmi belki de o yüzden çok çalıştı. Bunun da bizim filme yararı var. Teknik olarak bakacak olursak ilk sahneyi çekerken… Komedi, grotesque (grotesk)  dediğimiz bir teknikle oynanan bir daldır. Biraz abartılı biraz hızlı oynarsınız. Bunu durdurmak için bir-iki saat uğraştık. Ama o da profesyonel olduğu için ilk sahneyi, ilk çekim gününü aşan bir durum olmadı. 

Filmde müzikle hikâyenin örtüştüğü yerler neler?

Müzikal yolculukta, müzik yoluyla kadın olmaya çalışan bir karakter Dilberay. Müzik hep var. Onun prodüktörü Kemal Arapoğlu ile çalıştık. Gazino ve pavyonlarda söylediği hitlerin ne olduğunu kendisinden öğrendik. Mesela filmdeki ‘Noldu Kardaş’ bizim bulduğumuz bir şarkıydı. Ama şarkı biraz hızlıydı. Hem sahneye uygun olsun hem de Dilberay’ın bir söylemi olsun diye yavaşlattık. Tek oynadığımız şarkı o oldu. Diğer şarkılar filme hizmet etse de ziyade kronolojik anlamda tutmuyor. O hakkımızı ‘Noldu Kardaş’ta kullandık. 

En zorlayıcı kısımlar nereler oldu?

Zorlayıcı kısım bu gerçek hayat hikayelerinde aldığınız sorumluluk oluyor. Daha çok araştırıyorsunuz, daha çok çalışıyorsunuz. Bizim filmimiz de artı olarak çekiminin zorlayıcı durumu pandemik şartlardı. Pandemi kapanmalarından dolayı yurtdışından peruk getiremedik, makyaj için ürünler gelmesi gerekiyordu, gelemedi. Fotokopi bile çektirmemiz gerekse valilikten izin alıp fotokopici için test yaptırmak gerekiyordu. Pandemik şart daha çok zorladı.

Müzisyen hikayesi anlatmanın zorlukları var mı?

Aslında oyuncu için var. Müzik çalışmak zorunda kalıyor. Gitarist ise gitar çalışıyor, solistlik yapacaksa uzun aylar boyunca şan dersleri alıyor. Bizim için de ön hazırlıkta daha uzun, daha çok düşünecek vakit demek. Ben müzisyenlerle çok takılmış bir yönetmenim. Eski ev arkadaşlarımın hepsi rockçı, popçu star oldular. O yüzden müziğe yabancı değilim.  Bu nedenle müzisyen filmi gelince daha çok mutlu oluyorum. Bildiğim yerden geliyor.

Dilberay’ın bilmediğimiz dünyasında neler keşfediyoruz?

Dilberay, 50’li yaşlarının ortasında daha mavra şarkılarla özellikle ‘tavukları pişirmişem’ ile gündeme gelip, meşhur olmuş bir sanatçı. 80’li yılların başında gazinoda assolist olarak çıkarak başlıyor. Zorlu hayatında ise en önemli kahramanlardan biri kayınvalidesi…

Filminin son hâli, hayal ettiğiniz gibi mi?

Burada Da Vinci’nin bir lafını hatırlatmak isterim: “Bitmiş sanat eseri yoktur, terk edilmiş sanat eseri vardır” der. Resim olsun, heykel olsun örgü bile görseniz ne kadar vakit harcarsanız o kadar güzel oluyor. Kendi özelimde çektiğim filmlerle hava atmayı becerebilen bir yönetmen değilim. Filmin iyi olup olmadığının takdiri her zaman seyircidedir.

İzleyicilerin filmden özellikle hangi duygular içinde ayrılmasını umuyorsunuz?

Bazı bölgelerde gelenek haline gelen psikolojik ve fiziksel şiddete durdurmak için adım atmaya çalıştık. Erkeklere biraz yaptıklarının dışarıdan nasıl göründüğünü anlatmaya çalıştık. Bunu da bir sanatçının hayatı üzerinden anlatmaya çalıştık. Filmdeki mesajımız; kadınların biraz sesi olmaya çalışmak. Filmi izleyenler arasında kadına yönelik şidde uygulayan erkekler varsa, belki yapmamaya teşvik etmek…Dilberay’ın zor bir hikayesi var. Hep erkekler onu bir yere itmişler. Etrafımızda da bugün hala böyle erkekler var. Seyredenleri belki farklı davranmaya iter bi film, ne güzel olur. 

Kaynak URL