BM kararlarının yaptırım gücü var mı?

Istanbul

Thierry Tardy, 25 Temmuz 2023’te Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda kabul edilen kutsal kitaplara yönelik şiddeti uluslararası hukukun ihlali olarak tanıyan ve bu tür eylemleri şiddetle kınayan karar tasarısının ardından BM’nin bu tarz kararlarının etkili olup olmadığını AA Analiz için kaleme aldı.

***

25 Temmuz 2023’te BM Genel Kurulu “Nefret Söylemine Karşı Dinler ve Kültürlerarası Diyalog ve Hoşgörünün Teşvik Edilmesi” başlıklı kararı kabul ederek dinle bağlantılı bir dizi şiddet ve nefret eylemini listeledi ve kınadı. Metinde özellikle “Dinleri veya inançları temelinde kişilere yönelik her türlü şiddet eyleminin yanı sıra dini sembollerine, kutsal kitaplarına, evlerine, iş yerlerine, mülklerine, okullarına, kültür merkezlerine veya ibadet yerlerine yönelik bu tür eylemler ile uluslararası hukuka aykırı olarak dini mekanlara, alanlara ve türbelere yönelik her türlü saldırı şiddetle kınanmaktadır.” ifadesi yer alıyor.

Bu metin, temmuz ayı başlarında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi (BMİHK) tarafından kabul edilen ve “Devletlere, dini nefret eylemlerinin ve savunuculuğunun önlenmesi ve kovuşturulmasını engelleyebilecek boşlukları tespit etmek amacıyla ulusal yasalarını, politikalarını ve kanun uygulama çerçevelerini incelemeleri çağrısında bulunan” benzer bir metnin ardından yayınlandı.

Her iki metinde de kutsal kitaplardan bahsedilmesi, yakın zamanda bazı Avrupa devletlerinde Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına ve bunun Müslüman ülkelerde protestolara yol açmasına atıfta bulunuyor. BM Genel Kurulu’ndaki karar oy birliğiyle kabul edildi. Ancak, BMİHK’daki karar tüm Avrupa devletlerinin metne karşı oy kullanmasına rağmen kabul edildi. Bu anlaşmazlığın temelinde bazı şiddet eylemlerinin yorumlanması yatıyor. İslam İşbirliği Teşkilatına (İİT) üye Müslüman devletler Kur’an-ı Kerim yakma gibi eylemlerin suç sayılması gerektiğini savunurken, Avrupa devletleri düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını öne sürüyor. Müslüman devletler, Avrupa’da suç sayılmayan bu şiddet ve nefret eylemlerini açıkça kınıyorlar. Aslında çoğu Batı ülkesinde dine hakaret yasaları bulunmuyor. Dolayısıyla Avrupa’ya göre, kutsal bir kitabın yakılması esefle karşılanacak ve gerçekten de bir nefret eylemi teşkil edecek olsa da herhangi bir uluslararası hukuki belgenin ya da uluslararası insan hakları hukukunun ihlali anlamına gelmiyor.

Bununla birlikte her iki metin de devletlerin yukarıda bahsi geçen şiddet eylemlerinin yarattığı durumları ele alması gerektiği konusunda oldukça güçlü. Peki pratikte bu ne anlama geliyor?

BM Genel Kurulu kararlarının kapsamı

BM Genel Kurulu 193 devletten oluşuyor. Bu kurul BM’nin en kapsamlı diplomatik ve siyasi organı. Görevi ise çok taraflı diplomasi için bir forum işlevi görmek. Bunu yaparken devletlerin uluslararası davranış, ilke ve standartlarını tanımlayan ve karar adı verilen metinleri kabul ediyor. BM Genel Kurulu bu haliyle BM’nin en bilinen temsili organıdır ancak en güçlüsü değildir. BM’de esas üç, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Çin, Fransa, Birleşik Krallık ve Rusya olmak üzere 5’i daimi ya da seçilmemiş ve 10’u daimi olmayan ya da seçilmiş olmak üzere 15 üyeden oluşan BM Güvenlik Konseyi’ndedir (BMGK). BMGK’nin temel görevi uluslararası barış ve güvenliğin korunmasıdır. BMGK aynı zamanda kararlar da kabul eder, ancak Güvenlik Konseyi kararlarıyla Genel Kurul kararları arasındaki temel fark, Güvenlik Konseyi kararlarının yasal olarak bağlayıcı olmasına karşın Genel Kurul kararlarının bağlayıcı olmamasıdır.

Uygulamada bu, BM Genel Kurulu veya BMİHK metinlerinin uluslararası hukukun yetkili kaynakları olarak kabul edilemeyeceği anlamına geliyor. Bu metinlerin siyasi bir ağırlık taşıdığı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Ancak bunlara uymayan devletlere karşı herhangi bir yaptırım için yasal bir temel oluşturmaz.

BM Genel Kurulu ve BMİHK kararları bir şeyleri değiştirecek mi?

Kutsal kitaplar da dahil olmak üzere dini sembollere yönelik şiddet eylemleriyle ilgili son BM Genel Kurulu kararı söz konusu olduğunda, metnin yaratması beklenen etki muhtemelen sınırlı olacaktır. Daha önce de belirtildiği üzere, bu konu yasal standartlar veya sonuçlardan ziyade ilkelerle ilgilidir. İslamofobi ile mücadele edilmesi gerektiğine atıfta bulunan devletlere karşı demokratik sistemlerin temel özgürlüklerini öne süren diğer devletlerin tutumu de göz önünde bulundurulduğunda BM Genel Kurulu kararının BM veya alt organları tarafından herhangi bir pratik eyleme yol açması pek olası değil.

Bu durum karardan daha pratik sonuçlar bekleyenler için elbette bir hayal kırıklığı yaratıyor. Kutsal bir kitabın yakılması BM metninin öne sürdüğü gibi uluslararası hukukun ihlaliyle eşdeğer tutulacaksa, bunun bir tür yaptırıma yol açması gerektiği düşünülüyor. Ancak devletlerin iç hukukları BM Genel Kurulu kararlarına göre belirlenmediği için BM metni bu güce sahip değil. Bu arada bu hiyerarşinin örgütteki yerleri veya siyasi sistemlerinin doğası ne olursa olsun tüm BM üyesi devletler tarafından kabul edildiğini unutmamak gerekir.

BM Genel Kurulu kararlarının örneğin azınlık hakları konusunda Avrupa dışındaki hiçbir soruna çözüm üretmediği pek çok durumdan söz etmek mümkün. Ancak bu, BMGK metinlerinin hiçbir rol oynamadığı anlamına gelmez. Devletler topluluğu arasındaki uzlaşmanın ifadesi olarak önemli bir siyasi ve diplomatik işleve sahip. Nitekim bu metinler uluslararası davranış ilke ve standartlarını ortaya koyuyor ve bu kadar titizlikle müzakere edilmeleri de siyasi önemlerinin bir göstergesi. Kutsal kitaplara karşı işlenen nefret suçlarıyla mücadele kapsamında kısa bir süre önce kabul edilen kararlar, BM tarafından desteklenen uzun vadeli dinler ve kültürler arası diyaloğun bir parçası ve tartışmasız önem taşıyor. Çok taraflı diplomasinin bir ifadesi olarak kabul edilen kararlar bu diyaloğu güçlendirmeyi amaçlıyor ve bunun her zamankinden daha gerekli olduğu bir dünyada bir uzlaşı sağlamayı hedefliyor.

[Thierry Tardy, European College’da misafir profesördür.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Kaynak URL