Konsoloslukların kapanması: Batının yeni 'algı operasyonu'

İsveç’te Kuran-ı Kerim’e karşı provokasyonla başlayan süreç özellikle Türkiye’de giderek daha farklı bir hal almaya başladı. İsveç’in ardından Hollanda’da da benzer bir eylemin yapılması ve Norveç’te Kuran’ı Kerim’i hedef alacak bir eylemin planlanması sadece Müslüman toplumlarda değil aklı selim herkeste tepkiyle karşılandı.

Türk Büyükelçiliği önünde kutsal kitabımızı yakan Danimarkalı Rasmus Paludan, olaydan sonra çok ciddi ölüm tehditleri aldığını iddia etti. Terör örgütü DEAŞ da bu olayın ardından kendisine bağlı örgüt üyelerine ‘eylem yapılması’ talimatı verdi.

[Kuran-ı Kerim’e yönelik alçakça saldırısının ardından Paludan hakkında soruşturma başlatılmıştı.]

Bu olayla birlikte Türkiye’de temsilcilikleri bulunan Almanya, Fransa, ABD, Hollanda, İngiltere, Kanada ve İsviçre’nin aralarında bulunduğu bazı ülkeler İstanbul’daki başkonsolosluklarını ‘olası terör saldırısı’ tehlikesiyle ikinci bir duyuruya kadar kapattı.

Peki, bu rutin bir durum mu? Avrupalı ülkeler neden bu kararı aldı, söz konusu yerler ne kadar süreyle kapalı kalacak? Terör saldırı ihtimali hangi bilgi notu üzerinden değerlendiriyor? Tüm bu soruların yanıtını Bursa Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Burak Darıcılı ile konuştuk.

Interpol, aranan suçlular ya da olası terör tehditleriyle ilgili dünyanın dört bir yanıyla bilgi paylaşıyor.

[Interpol, aranan suçlular ya da olası terör tehditleriyle ilgili dünyanın dört bir yanıyla bilgi paylaşıyor.]

Kapanmaların nedeni Interpol’ün bilgi notu olabilir

Konsoloslukların kapanması sürecinde en merak edilen konuların başında hiç şüphesiz ‘Neden?’ sorusu yatıyor. Normalde ilgili ülkenin istihbarat kurumları da söz konusu temsilciliklerle ilgili çok ciddi bir güvenlik süreci yürütüyor.

Büyükelçilik ya da konsolosluk binaları ve burada görevli üst düzey isimler Türk güvenlik güçleri tarafından korunuyor. Herhangi bir terör tehdidi istihbar edildiğinde hızlı bir şekilde o ülkenin ilgili kurumlarıyla da paylaşılıyor.

Bu kez de benzer bir süreç işleyip işlemediğini merak ediyoruz. Doç. Dr. Ali Burak Darıcılı, söz konusu kapanmaların Interpol kaynaklı bir bilgi notuna dayandığı bilgisini paylaşılıyor. Genelde Interpol’ün sıklıkla bu tür uyarıları ilgili ülkelere yapıldığını anlatıyor. Ancak son dönemlerde ilk kez böylesine ‘koordineli’ bir tepki verildiğinin de özellikle altını çiziyor.

Konsoloslukların kapanması: Batı’nın yeni 'algı operasyonu'

DEAŞ’ın ‘Türkiye’de eylem yapın’ çağrısı yok

Bu noktada Darıcılı çok ilginç bir detaya daha dikkat çekiyor. İsveç’te kutsal kitaba yönelik saygısızlığın ardından DEAŞ’ın eylem talimatını verdiğini ancak bunun ‘Türkiye’de yapın’ şeklinde olmadığını söylüyor.

Meseleyi biraz daha açmasını istediğimizde ise “Evet eylem talimatı var ama bu dünyanın her yerinde olabilir. Viyana’da da olabilir, Fransa’da da… Başka bir yerde de. Hristiyanlara yönelik bir eylem çağrısı var ancak belirtilen bir konum yok” diyor.

“Sistematik bir algı operasyonu yürütülüyor”

Doç. Dr. Darıcılı’ya göre bu tür terör tehditleriyle aslında sıkça yaşanıyor. Ancak bu kez diğer süreçlerden farklı olarak art arda alınan kararlar var. Bu durumu ‘sistematik bir algı operasyonu’ olarak yorumluyor ve devam ediyor:

“Türkiye’yi zor durumda bırakmak isteyen bir kara propaganda süreci yaşanıyor. Temel mesele Türkiye’nin ‘güvenli bir ülke olmadığı’ tezinin yanı sıra DEAŞ’ın eylemlerine sahne olabileceği algısını yaratmak. Bunu kasten yapıyorlar ve bu nedenle hemen her gün bir ülke aynı kararı alıp konuyu sürekli sıcak tutuyorlar.

Burada söz konusu ülkeler sadece Türk vatandaşlarına değil kendi vatandaşlarına da ciddi sıkıntılar yaşatıyor aslında. İşlemler askıya alındığında o ülkenin vatandaşı olan öğrenci de mağdur oluyor işadamı da. Bu nedenle ben bunun geçici olduğunu ve çok zaman geçmeden söz konusu temsilciliklerin yeniden açılacağını düşünüyorum.”

Türkiye, Ankara'daki Gar saldırısı da dahil olmak üzere DEAŞ'ın en çok terör eylemi yaptığı ülkelerden biri. Foto: AA

[Türkiye, Ankara’daki Gar saldırısı da dahil olmak üzere DEAŞ’ın en çok terör eylemi yaptığı ülkelerden biri. Foto: AA]

Batılı ülkeler FETÖ ve PKK iftirasının peşine takılıyor

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun söz konusu sürece dair ‘Türkiye’ye karşı psikolojik harp uygulanıyor’ cümlesini hatırlatıyoruz Doç. Dr. Darıcılı’ya. “Kesinlikle hemfikirim” diyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Psikolojik harp var çünkü süreç tedbirin ötesinde bir hale dönüştü. Türkiye güvensiz bir ülke değil. Hele de DEAŞ ile irtibatlandırılacak bir ülke asla değil. Bu algıyı FETÖ ve PKK yayıyor. Batılı ülkeler de bu iftiranın peşine takılıyor.

DEAŞ ile en büyük mücadeleyi yapan ülke Türkiye. Onlarla ordusu üzerinden savaşan tek ülke Türkiye. En büyük zararı veren Türkiye. Ancak suçlanan yine Türkiye. Siz tüm bunları bir kenara bırakır ve büyükelçilikleriniz, konsolosluklarınız üzerinden böylesine saçma bir argümana sığınırsanız kimse sizi ciddiye almaz.”

Kaynak URL