Ekonomide cinsiyet eşitliği için alınacak mesafe var

İstihdamda sayıları erkeklerin yarısından az, kadın-erkek arasında yöneticilik düzeyinde bile ücret makası bulunuyor. İş yaşamındaki kadın derneği temsilcileri, sendikalar ve araştırma şirketlerinin ortaya koyduğu tablo iş hayatında cinsiyet eşitliği konusunda küresel olarak da yerel olarak da daha çok mesafe katedilmesi gerektiğini gözler önüne seriyor.

OLCAY BÜYÜKTAŞ

Dünyanın dört bir yanında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle birçok alanda eşitlik taleplerinin dile getirilirken iş hayatında kadınların yaşadıkları da gündemin ilk sıralarına yerleşti.

Toplumsal ve iş yaşamındaki kadın derneği temsilcileri, sendikalar ve araştırma şirketlerinin ortaya koyduğu tablo iş hayatında cinsiyet eşitliği bağlamında küresel ve yerel olarak daha çok mesafe katedilmesi gerektiğini ortaya çıkarıyor.

Dünya Kadınlar Günü, 8 Mart 1857’de, Amerika Birleşik Devletleri’nde daha iyi çalışma koşulları talep eden kadın çalışanların kapatıldıkları fabrikada çıkan yangında hayatını kaybettiği acı olayın anması olarak hayata geçti.

Uzun yıllar Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanan 8 Mart, Birleşmiş Milletler tarafından 1977 yılında Dünya Kadınlar Günü olarak tanımlandı. O günden bu yana 8 Mart dünyada kadınların toplumsal yaşamdaki konumlarına ilişkin konuların gündeme getirildiği bir gün olarak öne çıktı.

Bu konular arasında ana başlıklardan biri de ekonomide kadının yeri oldu.

Girişimci kadın oranı yüzde 14

Bloomberg HT kadın derneği temsilcileri, sendikacılar ve araştırmacılarla kadının iş hayatındaki yerini masaya yatırdı.

Konuya ilişkin Bloomberg HT’nin sorularını yanıtlayan KAGİDER (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği) Başkanı Emine Erdem, “Geçen yılın son çeyreği için açıklanan TÜİK İşgücü İstatistikleri’ne göre, 1 milyon 329 bin işverenin sadece 190 bini kadın. Yani, bugün kadın girişimci oranı yüzde 14 seviyesinde. Ne yazık ki kadın girişimciliği ülkemizde yeterli düzeyde değil” diye konuştu.

Erdem KAGİDER’in kadın girişimciliğinin yaygınlaşması için 20 yıldır çalıştığını belirtti. Verilere göre kadın girişimcilerin artması kadın istihdamını da destekliyor. Buna göre bir kadın girişimci ilk beş kişiye kadar yanında istihdam ettiklerini de kadınlardan tercih ediyor.

Pandemi kadın girişimciliğini artırdı

Pandeminin yaşattığı onca zorluğun yanında kadın girişimciliğinin artışına da ciddi bir etkisi olduğunu, KAGİDER kurulduğunda Türkiye’de kadın girimcilik oranının yüzde 4, şimdi ise yüzde 14 olduğunu dile getiren Erdem, yüzde 3’lük artışın pandemi sürecinde yaşadığını hatırlarak, “Çünkü kadınlar aile bütçesine katkıda bulunmak için küresel salgına rağmen dinamizmi ve direnci ile potansiyelini ortaya koydu” ifadelerini kullandı.

Son yıllarda gerek yarışmalar gerek farklı insiyatifler ile kadın girişimcilerin daha çok görünür olduklarını bunun da diğer kadınları cesaretlendiğini aktaran Erdem, “15 senedir yürüttüğümüz Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışmasını örnek gösterebilirim. 2007 yılında yarışmanın ilk senesinde 103 başvuru alırken bu sene itibarı ile 42 bin başvuruya ulaştık” diye konuştu.

Kadınların eşit katılımı 13 trilyon dolarlık potansiyel sunuyor

UNESCO TMK Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İhtisas Komitesi Üyesi de olan Erdem, McKinsey araştırma şirketinin 2020 yılında yayınlanan raporuna göre kadın girişimcilerin ekonomiye eşit dahil olmasının sağlanması durumunda 2030 yılına kadar küresel ekonomiye 13 trilyon dolar ekleme olanağı olduğunu ancak bu konuda hiçbir şey yapılmazsa küresel ekonominin 1 trilyon dolar azalacağını dile getirdi.

Ücret makası sürüyor

İstihdam oranlarına ilişkin TÜİK’in üçüncü çeyrek verilerine göre yüzde 63’e karşı yüzde 28,2 ile erkeklerin yarısından az olan kadınlar, küresel insan kaynakları ve yönetim danışmanlığı firması Mercer’in verilerine göre, yönetici konumu ve alınan ücretler açısından da ciddi bir eşitsizlikle karşı karşıya.

Verilere göre Genel müdür pozisyonundaki kadınlar piyasanın yüzde 22 altında konumlandırılıyor. Genel Müdür/CEO düzeyindeki kadınlara, erkeklerden yaklaşık yüzde 30 daha az ödeme yapılıyor.

“Yönetim kurulu üyelerinin sadece yüzde 16,7’si kadın”

Yönetim Kurullarında Kadın Derneği Başkanı Hande Yaşargil konu hakkında şunları ifade ediyor: Bu konuda ülkemizde rakamlar iç açıcı değil. Türkiye’de nüfusun yüzde 50’si kadın. Nüfusun ve yeteneğin yüzde 50’si kadınsa, üst karar mercilerinde kadının varlığı da yüzde 50 olmalı.

Türkiye İstatistik Kurumu’na göre milletvekillerinin yüzde 17,3’ü kadın. Cinsiyet eşitliğinin en kritik mecralarından biri olan eğitim öğretime baktığımızda ise YÖK’ün 2021 verilerine göre profesörlerin yüzde 32,5’i kadın, bu oranın ise sadece yüzde 3,94’ü rektör. Daha vahim oranlar vermek isterim. 992 Belediye Başkanı’nın 21’i yani yüzde 2’si, 50 bin 278 muhtarın 86’sı yani yüzde 0,1’i kadın. Son olarak ise sadece bir kadın valimiz olduğunu belirtmek isterim.

Sabancı Üniversitesi 2021 raporundan verilerine göre bugün; Borsaya kote şirketlerin yönetim kurulu üyelerinin sadece yüzde 16,7’si kadın.

Avrupa’ya baktığımızda yönetim kurullarında kadın oranı ülkemize göre daha yüksek. Örneğin Fransa ve İtalya, kota uygulaması desteği ile oranlarını yüzde 40’ın üzerine çıkararak anlamlı bir noktaya getirdi.

Yönetim kurullarında kota uygulaması

“Kota uygulaması olmamasına rağmen hükümetin yönlendirmesi ve hedef göstermesiyle kritik eşik diye tanımladığımız yüzde 30’un üzerini gören İsveç ve İngiltere de güzel örnekler. Avrupa kota ve belli yasal düzenlemeler ile sistematik bir çözüm bularak oranlarda önemli ölçüde yol kat etti. Bizim de savunduğumuz ana fikir, tam da buradan tetikleniyor; kota ya da ülkenin dinamikleri gözetilerek bir düzenleme yapılması şart. Ancak bu konu bireylerin ve kurumların kendi inisiyatifine bırakılmamalı. Çünkü sorun bireyde değil, sistemde. Çözüm de sistemde aranmalı. Kotayı, sistemi düzeltmek için bir müdahale olarak görüyorum. Bugün halka açık şirketlere uygulanan yüzde 30 Bağımsız Yönetim Kulu Üyesi kotasından mutsuz muyuz? Eğer bekleseydik şirketler ihtiyaç olarak hissedip bu orana ulaşır mıydı? Bu nedenle sistematik müdahale şart diyoruz. Bir başka deyişle ifade edeyim; yüzde 30 kadın kotasını değil yüzde 70 erkek çıtasını savunuyorum. Toplumsal ve kurumsal sistemlerin uzun geçmişlerine dayalı anlayışı değiştirmek kolay ve kendiliğinden olmuyor. Maalesef pek çok kurum kültürü de bunu destekliyor. Her seviye ve her roldeki kadınlar, kırık basamaklar ve cam tavanlar ile yaşıyor.

Kadın ile erkek arasındaki istihdam farkının yüzde 25 düşürülmesi hedefi

Uluslararası Kadın Konfederasyonu (IWF) Yönetim Kurulu Başkanı ve W20 Kurucu Başkanı Dr. Gülden Türktan, 2014 yılında G20 ülkelerinin kadının işgücüne daha fazla dahil edilmesi için bir bildiriye imza attığını hatırlatarak “Ülkeler, sadece kendi bulundukları pozisyondan farkı yüzde 25 azaltsınlar diye imza atıldı. 25-25 denilen bu ilke ile 2025 yılına kadar kadın ile erkek arasındaki istihdam farkını yüzde 25 düşürme hedefi kondu” dedi.

Türktan, Türkiye’nin bu hedefin oldukça altında olduğunun altını çizdi.

Türktan, Türkiye’de aile içi ücretsiz işlerde kadınların erkeklerin 3,5 katı çalıştığını sosyal normların da kadını ev işine ittiğini hatırlatarak, toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda, “Kadının önünde sadece cesaret engeli yok. Daha derin engeller de var. OECD 2020 raporunda Türkiye için kadının çalışmasını önündeki yasal engelleri kaldırın, iş görüşmelerinde ve terfi zamanı kadına aile planları hakkında soru sorulmasını önleyin” dedi.

“Genç kadınlarda geniş tanımlı işsizlik yüzde 51’i aştı”

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Arzu Çerkezoğlu, kadınların yaşam koşullarına ilişkin durumu değerlendirdi.

Çerkezoğlu pandemi koşullarıyla birlikte kadınların toplumsal cinsiyet rollerine geri dönmek zorunda kaldığına dikkat çekti.

DİSK’e bağlı Genel İş Sendikası Emek Araştırma Dairesi’nin Kadın Emeği raporlarına göre ülkede, her 100 kadından 17’si kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda. Genç kadınlarda geniş tanımlı işsizlik yüzde 51’i aşmış durumda.

Rapora göre 13 milyon 300 bin kadın ev işleri ve bakım sorumlulukları nedeniyle çalışma hayatına katılamıyor. Toplamda 1 milyon 533 bin kadın yarı zamanlı çalışırken yarı zamanlı çalışanların yüzde 73’ü de kayıt dışı çalıştırılıyor.

OECD ülkeleri ortalamasında istihdamda cinsiyet açığı yüzde 14,5, AB ülkeleri ortalamasında yüzde 10 iken Türkiye’de yüzde 35’in üzerinde. Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranı, AB ve OECD ülkelerinin altında.

Sendikalaşma oranı daha az

Türkiye’de kadınlar, erkeklere göre yüzde 27 oranında daha az kazanıyor. Ücretli ve maaşlı çalışan kadın ve erkekler arasında yüzde 17,6’lık ücret eşitsizliği görülüyor. Yevmiyeli çalışan erkekler, yevmiyeli çalışan kadınlara göre yüzde 83,8 daha fazla kazanırken ücretli çalışan babalarla ücretli çalışan annelerin ortalama ücret farkı ise yüzde 19.

Kadın işçilerin sendikalaşma oranı yüzde 10 iken erkeklerin yüzde 15,7. Kadınlar, cinsiyete dayalı işbölümü nedeniyle bazı sektörler ve işkollarında yoğunlaşıyor. Kadınların en çok sendikalı olduğu işkolu yüzde 24,6 oranında sağlık ve sosyal hizmetler. İkinci sırada yüzde 21,4 oranında ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar işkolu geliyor. Üçüncü sırada ise yüzde 16,4 oranında kadın işçi sayısının diğer işkollarına göre daha az olduğu genel işler işkolu geliyor.

Kaynak URL