Makine ihracatı ilk yarıda 12,5 milyar dolara yükseldi

ANKARA(DÜNYA) – 2022 yılının ilk yarısında makine ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7.9 oranında artarak 12,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Türkiye’nin aylık bazda en fazla ihracat yaptığı ülkeler Almanya ve ABD olurken, Haziran ayında üçüncü sırayı alan Rusya’ya yapılan makine ihracatı yüzde 50’den fazla artarak 100 milyon doları geçti.

Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, Türkiye’nin Uzak Doğu ülkelerinden gelen makinelere, bu yıl her ay 150 milyon dolar daha fazla ödediğini belirterek, “Bu bölgeden makine ithalatı aynı hızda sürerse, Doğu ülkelerine yıl sonunda ödeyeceğimiz tutar 10 milyar doları aşacak. NASA’nın James Webb Uzay Teleskobu’nu yapmak için harcadığı parayı, Türkiye her yıl Uzak Doğu makineleri için harcıyor” dedi.

Karavelioğlu, Türkiye’nin makine ihracatında yerli katma değer oranı en yüksek ülkelerden biri olduğunu belirterek, “ Yani dolardan çok, TL’ye ihtiyacımız var. Bu sebeple sektörümüz için 1 Euro’nun kaç Dolar olduğundan çok, kaç TL olduğu önemlidir. Döviz kurlarının TL karşısında doğal seviyelerinde oluşması bu süreçte denge yaratıcı bir unsur olabilir” değerlendirmesi yaptı.

“Resesyon ihtimali bizi düşündürüyor”

ABD’nin ardından AB’nin de sıkılaşma politikasına geçmesiyle birlikte Batı’daki makine ve teçhizat yatırımları önemli ölçüde yavaşlayabileceğini kaydeden Karavelioğlu, “ Ana pazarlarımızda resesyon ihtimali bizi düşündürüyor. Diğer yandan, üretimin coğrafya değişikliğiyle görülür hale gelip, pandemi sürecindeki güçlü ve güvenilir duruşumuzla artan ilginin, sürdürülebilirlik yatırımlarıyla zirve yapacağı yönündeki umudumuzu hâlâ koruyoruz. İhracat artış hızımız yüzde 10 üzerinde tutunabilirse, seneyi bu yılki hedefimiz olan 27 milyar dolara yakın bir yerde kapatabileceğiz” dedi.

Karavelioğlu, enerji dönüşümünün bütün ülkelerde üretim ölçekleri üzerinde ciddi bir tehdit unsuru olduğunu, ham ve yardımcı madde maliyetlerinden başlayarak genel imalat sanayiinin faaliyet yapısını derinden etkileyebileceğini belirterek, şunları söyledi:

“Resesyon korkusu arz talep dengesizliği ile oluşan spekülatif ortamı yatıştıran bir etki ortaya koysa da küresel siyasi belirsizliklerin körüklediği stoklu çalışma mecburiyeti ortadan kalkacak gibi görünmüyor. Üretimi son iki yılda üst üste yüzde 9 ve yüzde 32 artan makine sektörümüz artık çok daha rekabetçi fakat çok daha fazla işletme sermayesine ihtiyaç duyuyor. Büyümüş ölçekleri muhafaza etmek için dış pazarların yavaşladığı dönemlerde içeride daha fazla iş yapmak mecburiyetindeyiz. Türkiye’nin makine ve teçhizat yatırımlarında son iki yılda üst üste elde edilen yüzde 21 ve yüzde 24’lük fevkalade artışların tekrarlanması zor ama ihracat eksenli bir büyüme politikası güttüğümüze göre, üretim yatırımlarını anti-enflasyonist tedbirlere rağmen sürdürmenin yollarını da bulmalıyız. Genel imalat sanayii yatırımlarının genelde uzun vadeli yabancı ve hatta dış kaynakla finanse ediliyor olması yatırım iştahını çok çabuk etkileyecektir. Hal böyleyken kendi paramızı kendi makinelerimize yatırmanın yöntemlerini geliştirmek çok da zor olmamalıdır.”

“1 Euronun kaç dolar olduğundan çok, kaç TL olduğu önemli”

MAİB Başkanı Karavelioğlu, dolar ve euro paritesinin eşitlenmesine ilişkin yaptığı değerlendirmede, makina sektörünün ihracatının yüzde 70’ini euro ile, ithalatının yüzde 70’ini ise dolarla yaptığını hatırtalarak, “Euro kazanıp dolar harcıyor olmak parite zayıfladıkça elbette aleyhte bir durumdur ve sürmesi halinde bizim gibi bütün sektörlerimizin de dolar bazında koydukları yıllık ihracat hedeflerini revize etmeleri gerekecektir. Türkiye makine ihracatında yerli katma değer oranı en yüksek ülkelerden biri. OECD verilerine göre, yerli katma değer oranı yüzde 76 ile Almanya ile aynı düzeyde. Yani dolardan çok, TL’ye ihtiyacımız var. Bu sebeple sektörümüz için 1 euronun kaç dolar olduğundan çok, kaç TL olduğu önemlidir. Bizim istikrarlı ihracat artışına ihtiyacımız var ve paritenin neredeyse eşitlendiği ve resesyon kaygılarının zirve yaptığı bu süreçte, döviz kurlarının TL karşısında doğal seviyelerinde oluşmasının denge yaratıcı bir unsur olabileceğine inanıyoruz” dedi.

“Uzay teleskobu parasına Uzak Doğu makineleri”

Temel hedefi cari fazla vererek kalıcı istikrarın sağlanması olan yeni ekonomi modelini sürdürülebilir kılacak ana unsurun döviz dengesi olduğunu vurgulayan Karavelioğlu, yılın ilk yarısında dış ticaret açığının beklenmedik seviyelere yükseldiğine dikkat çekerek şunları söyledi:

“Bu açıkta yüksek enerji ve emtia fiyatlarının etkisi büyük oldu ama sanayimizin makine ithalatındaki artışın da olumsuz etkisi var. Son 12 ayda yabancı makinelere ödediğimiz para 35 milyar doları buldu. Türkiye, Uzak Doğu ülkelerinden gelen makinelere, bu yıl her ay 150 milyon dolar daha fazla ödedi. Bu bölgeden makine ithalatı aynı hızda sürerse, Doğu ülkelerine yıl sonunda ödeyeceğimiz tutar 10 milyar doları aşacak. NASA’nın James Webb Uzay Teleskobu’nu yapmak için harcadığı parayı, Türkiye her yıl Uzak Doğu makineleri için harcıyor. Döviz dengesi, sürdürülebilirlik ve ömür boyu maliyetler açısından riskli bulduğumuz bu konuda, kamunun, makine kullanıcılarının ve makine imalatçılarımızın ortak bir strateji kurgulamak zorunda olduğuna inanıyoruz.”

Kaynak URL