Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Türkiye'ye yönelen tüm tehditleri bertaraf etme azim, kararlılık ve kudretine sahibiz

TBMM

Yılmaz, TBMM Genel Kurulunda, 2024 yılı bütçesinin tümü üzerinde hükümet adına konuşma yaptı.

  • 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi TBMM Genel Kurulunda kabul edildi

Bütçeye dair konuşması öncesinde, son terör saldırılarına ve Türkiye’nin terörle mücadelesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yılmaz, terörün demokrasinin, kalkınmanın ve insanlığın düşmanı olduğunu vurgulayarak, terörün olduğu yerde temel hak ve hürriyetlerden, sosyal refah, insan huzuru ve mutluluğundan bahsedilemeyeceğini söyledi.

Yılmaz, devlet kavramının, meşru cebir tekelini elinde bulunduran bir insan topluluğu olarak tarif edildiğini belirterek, “Her kim ki terör adı altında, mafya adı altında, çete adı altında hangi isimle olursa olsun hukuktan kaynağını almayan, meşru olmayan bir şekilde şiddeti, terörü kullanıyorsa hiçbir şekilde hukukla, demokrasiyle bunların bağdaştırılması mümkün değildir.” diye konuştu.

Bütün bu değerler çerçevesinde PKK, DEAŞ, FETÖ ve diğer tüm terör örgütlerini lanetlediğini dile getiren Yılmaz, “Bu vesileyle bir kez daha aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, yararlarımıza acil şifalar diliyor, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı ve sabırlar temenni ediyorum.” ifadesini kullandı.

Cevdet Yılmaz, 22 ve 23 Aralık’ta 12 Mehmetçiğin şehit olduğunu, 13 Mehmetçiğin ise yaralandığını hatırlattı, terör örgütü unsurlarıyla girilen çatışmaların nasıl gerçekleştiğine ilişkin bilgi verdi, şehit askerlerin isimlerini okudu ve yaralı askerlere şifa diledi.

Şehit Piyade Sözleşmeli Er Emre Taşkın ile köken olarak hemşehri olduklarını dile getiren Yılmaz, şöyle konuştu:

“Bingöl’ün Karlıova ilçesinden ailesiyle, babasıyla, amcasıyla dün ve bugün konuştuk. Malatya ilinde ikamet ediyorlar ve Malatya’da defnedilecek. Hepsine bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Tek ailelerle konuştuğunuz zaman o acıyı bir kez daha yüreğinizde hissediyorsunuz. Emre Taşkın şehidimizin, anne babası umredeyken bu hadise cereyan ediyor ve yarıda kesip dönmek zorunda kalıyorlar. Çok metanetli bir aile. Bu vesileyle şehit ailelerimize en derin saygılarımızı sunuyoruz, sabır niyaz ediyoruz. Şehit ailelerimizin her zaman yanında olduk, yanında olmaya devam edeceğiz.”

“Çok boyutlu bir güvenlik anlayışı benimsedik”

Yılmaz, Peygamber ocağı Türk ordusunun ve fedakar Mehmetçiğin, ülkenin ve milletin güvenliği için daima göreve hazır olduğunu, Türk bayrağının mavi göklerde özgürce dalgalanması için göğüslerini siper ettiğini vurgulayarak, “Ölürsem şehit, kalırsam gazi anlayışı içinde vatan aşkıyla canlarını, millet sevdasıyla yarınlarını feda eden kahraman şehitlerimiz şanlı ve şerefli tarihimizin en müstesna sayfalarında yerlerini almıştır. Bugün acımız gerçekten çok büyük ancak kararlılığımız acımızdan da daha büyük. ” sözlerini kullandı.

Şehitlerin acısı henüz tazeyken, bazı çevrelerin “Türkiye’nin o bölgelerde ne işi var” söylemlerine şahit olduklarını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:

“Bunu daha iyi anlayabilmek için sizi bölücü terör örgütünün Suriye’de, Irak’ta, kısaca bölgede yaşanan iktidar boşluğundan faydalanarak saldırılarını arttırdığı 2015 yılına geri götürmek isterim. Hatırlanacağı üzere 2015’ten itibaren yurt içinde çok çeşitli illerimizde ‘çukur hadisesi’ dediğimiz hadiseler yaşandı. PKK, KCK, YPG terör örgütü saldırılarına muhatap kaldık. Yine bu dönemde hükümranlık yeteneğinden yoksun Irak ve Suriye sınırlarının kontrolden uzak olması nedeniyle oluşan hassasiyet terör örgütü PKK, PYD, YPG ve onun destekçileri tarafından tam anlamıyla istismar edilmeye başlanmıştı. Bu açıdan baktığımızda işte tam da yanı başımızda teröristlerin böyle yuvalanması karşısında seyirci kalamazdık. O günlerdeki saldırılarla ilgili ve kayıplarımızla ilgili birçok istatistik var, rakam var ama zaman açısından girmek istemiyorum. Bir hafızamızı yoklarsak o günlerde neler yaşadığımızı hep birlikte hatırlarız. Sınırlarımızın ve vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak, yapılan hainliklere bedelini ödetmek, bölücülere gereken cevabı vermek için çok boyutlu bir güvenlik anlayışı benimsedik.”

Yılmaz, bu kapsamda 2016’dan itibaren stratejik bir öngörüyle, terörle mücadelede kapsamlı bir konsept değişikliğine gittiklerini, sınırların güvenliğini sağlama ve terörü kaynağında yok etme stratejisini uygulamaya başladıklarını, bölücü terör örgütünün, sınırların güneyinde bir terör koridoru oluşturma hedefini sırasıyla Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı hareketlerini icra ederek engellediklerini söyledi.

Kurgulanan tuzağı bozduklarını, oynanmaya çalışılan oyuna karşı kendi hamlelerini yaparak tarihi birtakım inisiyatifleri gerçekleştirdiklerini ifade eden Yılmaz, Irak’ın kuzeyinde de sınırların ve halkın güvenliğini sağlamak için icra edilen Pençe operasyonlarıyla girilemez denilen bölgelere girerek terör kamplarını yerle bir ettiklerini kaydetti.

“Şehitlerimizin kanı yerde bırakılmamıştır”

Bu operasyonlarla terör örgütünün hareket kabiliyetinin kısıtlandığını, Irak sınırının kontrolü ve emniyetini tamamıyla sınır ötesinden sağladıklarını belirten Yılmaz, böylece sınırların içindeki huzuru ve güveni pekiştirdiklerini anlattı.

Yılmaz, Türkiye’nin bölgedeki varlığının, terör örgütünün yok edilmesi ve bir daha tehdit oluşturmaması esasına dayalı olarak sürdürüldüğünü, teröristle mücadele operasyonlarının uluslararası hukuka uygun, meşru müdafaa kapsamında, komşu ülkelerin egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygılı, sadece terörist unsurlar hedef alınarak yapıldığını ve yapılmaya devam edildiğini kaydetti.

Türkiye’nin hiç kimsenin toprağında gözü olmadığını ama hiçbir gücün de başka topraklar üzerinden Türkiye’ye yönelik operasyonlar yapmasına müsaade etmediklerini ve etmeyeceklerini vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu:

“Hareket alanı kısıtlanan ve mağaralarda, sığınaklarda sıkışıp kalan terör örgütünün, son 2 gündeki saldırıları Irak’ın kuzeyinde alan hakimiyetini kaybedip nafile çırpındığının göstergesidir. Bu saldırılar, aynı zamanda teröristlerin üstlendikleri tüm bölgelerin kaybına karşı kendi taraftarlarına sözde bir mesaj verme gayretidir. Nitekim sözde elebaşlarının itiraflarıyla, kendi aralarında ve yayın organlarındaki demeçlerinden örgüte katılım oranının azaldığı, firar sayısının arttığı, gelir kaynaklarının azaldığı ve başta erzak temini olmak üzere lojistik hususlarda sıkıntı yaşadıkları tespit edilmiştir. Tüm bunlar bu eli kanlı örgütün içinde olduğu gerçek durumu göstermektedir. Irak’ın kuzeyinden son gelen haberler karşısında yüreklerimiz parçalandı ve büyük üzüntü yaşadık. Acımız terörle mücadelede sarsılmaz irademizi ve kararlılığımızı perçinlemekte, daha da arttırmaktadır. Bu saldırılar sonrası Irak ve Suriye kuzeyindeki terör yuvalarına karadan ve havadan yapılan operasyonlarla, çok sayıda hedef vurulmuş ilk belirlemelere göre 30 terörist etkisiz hale getirilerek şehitlerimizin kanı yerde bırakılmamıştır.”

“Türkiye Yüzyılı terörsüz bir yüzyıl olacaktır”

Aciz kalan teröristler için artık hiçbir yerin güvenli olmadığını ve nerede bir terörist varsa oranın hedef olacağını vurgulayan Yılmaz, teröristler kimden destek alırsa alsın operasyonların artan bir şiddette ve yoğun bir tempoda aralıksız devam edeceğini, mücadelelerinin sadece terör ve teröristle olduğunu kaydetti.

Yılmaz, Türkiye’nin, bölgedeki istikrarsızlığın en temel nedeni ve kaynağı olan PKK, PYD, YPG, SDG gibi terör örgütleriyle mücadele ettiğine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu kapsamda bir hususun altını özellikle çizmek isterim. Hain örgütü ve bu örgütü destekleyenleri, himaye edenleri de gayet iyi biliyoruz. Son dönemde bu örgüte verilen desteklerin arttığını da görüyoruz. Örgütün zayıfladığını gören hamileri, bu durumu değiştirmek için bir gayret içine girmişler gibi görünüyor. Bunun sebebinin de bölücü örgütün tükenmekte olmasından kaynaklı olduğu aşikardır. Burada bir kez daha ifade etmek istiyorum ki hangi ülke ne destek verirse versin, ister içeriden ister dışarıdan olsun, Türkiye’ye yönelen tüm tehditleri bertaraf etme azim, kararlılık ve kudretine sahibiz. Vatandaşlarımızın geleceğe huzurla bakması, her türlü hak ve menfaatlerini tam güvende hissetmesi Türkiye Yüzyılının temel esaslarından biridir. Türkiye Yüzyılı terörsüz bir yüzyıl olacaktır. Türkiye Yüzyılı milletimizin huzur içinde yaşayacağı bir yüzyıl olacaktır. Aziz vatanımızın ve asil milletimizin güvenlik ve huzuru için 40 yıldır milletimizin başına musallat olan terörü bitirmekte, halkımızı terör belasından kurtarmakta kararlıyız. Bu çerçevede; tehdidi kaynağında yok etme, olay sonrası değil kesintisiz operasyon, yerli ve milli kaynaklarla yüksek beşeri ve teknik kapasite kullanımı, teröre ve terörizme karşı topyekun mücadele gibi dört temel unsur üzerine inşa edilen güvenlik konseptimizi uygulamayı sürdüreceğiz.”

“85 milyon bu ortak bildiriye gönülden imza atmıştır”

Yılmaz, bu mücadelede Türk milletinin duaları ve desteklerini her daim yanlarında hissettiklerini, teröristlerin sözcülüğünü yapan içeride ve dışarıdaki şer odaklarının propagandalarına asla itibar etmediklerini dile getirerek, “Cumhur İttifakı olarak dün olduğu gibi bugün de ülkemizi terör maşasıyla hizaya sokmak niyetinde olanların karşısındayız.” ifadesini kullandı.

Terörle mücadelede bugüne kadar elde edilen tüm başarılarda, en büyük payın şehit ve gazilere ait olduğuna işaret eden Yılmaz, şehitlerin aziz hatırasına, gazilere ve onların emaneti değerli ailelerine sahip çıkmaya, daima yanlarında olmaya devam edeceklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, TBMM’de teröre karşı yayımlanan 4 partinin ortak bildirisine değinerek, şunları kaydetti:

“Bu bildiriye dört grup imza attı. Gönül isterdi ki Meclisimizin tüm grupları, teröre karşı bu bildiriye, bu eyleme, ortak, milli acıya karşı bildiriye imza atsınlar. Maalesef bazı gruplar bundan imtina ettiler. Demokrasilerde partiler farklı farklı düşünebilirler, farklı politikalar savunurlar ama bazı konular vardır ki bu konularda bütün partilerin birleşmesi gerekir. Belki bu grupların yöneticileri, buradaki karar alıcıları bunu yapamadılar ama ben inanıyorum ki bu partilere oy veren vatandaşlarımız, tabandaki milletimiz 85 milyon bu ortak bildiriye gönülden imza atmıştır. Buradakiler bunun mahcubiyetini yaşayacaklar diye düşünüyorum.”

Yılmaz, bundan öncekiler gibi 2024 yılı bütçesini de Türkiye’nin refahını artırmak ve kalkınmayı sürdürülebilir kılmak için kullanacaklarını; oluşturdukları mali alanı eğitimden sanayiye, tarımdan enerjiye her alanda gelişime yönlendirmeye devam ettiklerini söyledi.

Türkiye Yüzyılı’na girerken fiyat istikrarını ve finansal istikrarı gözeten, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik büyümeyi hedef alan, serbest piyasa ve rekabet ortamında verimliliği artırarak makroekonomik dengeleri gözeten ve yapısal reformlarla desteklenen bir yaklaşım izlediklerini anlatan Yılmaz, 14 Mayıs’ta yapılan seçimlerde siyasi belirsizliklerin ortadan kalktığını; siyasi güven ve istikrarın pekiştiğini vurguladı.

Siyasi güven ve istikrarın olmadığı bir ortamda ekonomik istikrarın da refahın da olmayacağının altını çizen Yılmaz, “Mayıstaki seçimlerle birlikte Türkiye, ekonomik istikrarı sağlam zemine dayalı şekilde devam ettirecektir. Bu seçimlerle birlikte bugün 22’nci bütçemizi Meclise arz etme imkanı bulduk. Bu da bizim için bir onurdur. Kesintisiz bir şekilde 22 bütçeyi Meclise sunma yetkisini bize veren aziz milletimize şükranlarımızı sunuyoruz.” ifadelerini kullandı.

Güçlü bir koordinasyon ve katılımcılık ile hazırladıkları 12. Kalkınma Planı, Orta Vadeli program (OVP), Yıllık Program ve bütçe ile politika belirsizliklerini de ortadan kaldırdıklarına dikkati çeken Yılmaz, öngörülebilirliğin güçlendiğini, Türkiye’nin 5 yıllık yol haritasının şekillendiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, güven ve istikrar ortamında yürütülen çalışmalar neticesinde, 2023 yılının ikinci yarısında ekonomik göstergelerdeki iyileşmenin günbegün görülür hale geldiğini vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti:

“Son 6 aylık dönemde uluslararası sermaye girişi hızlanmış, rezervlerimiz güçlenmiş, kur oynaklığı azalmış ve finansman koşulları iyileşmiştir. Ekonomideki dengelenme Türk lirasını desteklerken, TL varlıklara artan ilgi, rezervlerdeki artış ve kurun istikrarlı seyri de enflasyonla mücadeleyi desteklemektedir. Ağustos ayından itibaren aylık enflasyon sürekli güçlenen bir düşüş trendine girmiştir. Aylık bazda enflasyonda bir ivme kaybı olduğunu görüyoruz. Mevsimsel koşullar aleyhimizde olduğu halde, jeopolitik birtakım beklenmedik riskler ortaya çıktığı halde enflasyonda ivme kaybının devam ettiğini görüyoruz. Enflasyon, 2024 yılı hedeflerimizle uyumlu bir patikaya doğru evrilmiş, enflasyondaki ivme kaybı çok net bir şekilde görülmüştür. Yıllık bazda ise 2024’ün ikinci yarısında belirgin bir düşüş bekliyoruz. Yaz aylarında hesaplara girmiş olan yüksek enflasyon dönemi, gelecek yılık ortalarında hesabımızdan çıkmış olacak.”

“KKM’den çıkış süreci aşamalı bir şekilde devam edecektir”

Yılmaz, Merkez Bankası brüt rezervlerinin mayıs sonu itibarıyla yaklaşık 98,5 milyar seviyesinden 15 Aralık itibarıyla yaklaşık 142,5 milyar dolar seviyesine yükseldiğini kaydetti.

KKM hesaplarının ağustos ayı ortası itibarıyla rekor seviyesi olan yaklaşık 3 trilyon 408 milyar lira seviyesinden 15 Aralık 2023 itibarıyla 2 trilyon 682 milyar lira seviyesine gerilediğini aktaran Yılmaz, “Yaklaşık 700 milyar lira civarında bir gerileme söz konusudur. KKM başından itibaren geçici bir mekanizma olarak kurgulanmıştır. Belli bir tarih perspektifiyle yapılan bir yasal düzenlemeyle bu mekanizma başladı, bulunduğu dönemde görevini icra etti ve şimdi bu mekanizmadan finansal piyasalarımızda bir istikrarsızlığa yol açmadan aşamalı, sağlıklı bir şekilde çıkış sürecini devam ettiriyoruz. 2024 yılı boyunca da bu çıkış süreci aşamalı bir şekilde devam edecektir.” diye konuştu.

Cevdet Yılmaz, TL kur oynaklığı verisinin gelişmekte olan ülkelerin kur oynaklığı ortalama değerinin altında hareket ettiğini, kurdaki oynaklığın çok ciddi anlamda azaldığını söyledi.

Uyguladıkları politikaların etkisinin aynı zamanda Türkiye’nin kredi risk primine de yansıdığını anlatan Yılmaz, “Ülkemizin 5 yıllık CDS primi son dönemde belirgin bir şekilde gerilemeye başlamış, bugün itibarıyla 285 baz puan seviyesine kadar düşmüştür. Mayıs ayında bu rakam 700 civarındaydı. Ülke risk priminde çok ciddi bir gerileme görüyoruz. Bunun anlamı; dünyadan finansman kullandığımızda daha düşük bir maliyetle daha fazla bir finansmanı kullanma imkanı elde etmiş oluyoruz.” dedi.

Bütçe açığının olumlu bir çerçevede seyrettiğinin altını çizen Yılmaz, şunları kaydetti:

“Bazı arkadaşlarımız ‘niye yüzde 100 tutmadı?’ diye programları, planları eleştiriyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde küsuratına kadar noktalı virgüllü bir şey tutmaz. Bir tahmin yapıyorsunuz sonuçta. Önemli olan mertebedir. Mertebeye yakın, biraz üstünde, biraz altında bir gerçekleşme sağlıyorsanız bu tahminleriniz sağlıklı demektir. Biz de bu yönde gidiyoruz. Bütçe açığında olumlu yönde sürprizimiz var. Bu yıl için düşündüğümüz açık, öngördüğümüzden daha düşük gerçekleşecek gibi görünüyor. Büyüme ve gelir performansımız tahminlerimizden daha iyi gidiyor. 6,4 olarak tahmin ettiğimiz bütçe açığının, 5,5’ler seviyesinde gerçekleşme ihtimali var. Bu ay bütün kamunun ödemelerini de yapmaya çalışıyoruz. Kimin kamudan alacağı varsa; sağlıkta, ulaştırmada, DSİ, eğitim projelerinde bütün kamudaki alacakları ödemek kaydıyla bunu başarıyoruz. Mayıs sonrası yakaladığımız siyasi istikrar ortamı ve izlediğimiz politikalarla bütçemizde de depreme, EYT gibi politika tedbirlerine rağmen gayet iyi bir performans gösteriyoruz. Deprem etkilerini çıkardığınızda yüzde 3’ün altında, Maastricht kriterlerinin altında bir bütçe açığıyla karşı karşıyayız. Dünyanın, bölgemizin bu şartlarında Avrupa Birliği ortalamalarından da birçok ülkenin durumundan da daha iyi.”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, yatırım ve ihracatı desteklemek için finansman maliyetinin düşürülmesinin, ekonominin dezenflasyonist ve büyüyebilen bir patikada olmasını sağlayacağını belirtti. Yılmaz, “Amacımız ihracat ve yatırım ağırlıklı, üretim, istihdam getiren bir büyümeyle dezenflasyonist süreci eş zamanlı bir şekilde yönetmektedir.” dedi.

Yolsuzlukla mücadele

Bazı milletvekillerinin yolsuzluk endeksleri üzerinden eleştirilerde bulunduğunu anımsatan Yılmaz, şunları söyledi:

“Yolsuzluk her ülkede var, elbette mücadele edilmeli, elbette hassasiyet gösterilmeli. Hassasiyetinize teşekkür ediyoruz ama o algısal çalışmaları yapan kurumları da bir inceleyin lütfen. Hangi güç odaklarıyla bağlantılı olduklarını, uluslararası güç sistemi içerisinde nereye oturduklarını da iyi incelemenizi tavsiye ederim. Birtakım algılar üzerinden ülkeleri sıralayan bu kuruluşların ne kadar objektif, bilimsel çalıştığını siz de bir inceleyin.

Yolsuzluğun diz boyu olduğu, muhalefetin anlatmaya çalıştığı gibi her taraftan yolsuzluğun, usulsüzlüğün olduğu bir ülke alt orta gelir grubundan üst orta gelir grubuna geçemez. Böyle bir ülkede on binlerce kilometre yol yapılmaz, her ile üniversite kurulmaz, sağlıkta büyük dönüşümler, reformlar olmaz, kırsal alan bu kadar hizmet görmez. Bu gerçekleri vatandaşımız görüyor. Kaynaklar çarçur edilmiş olsa, her taraftan yolsuzluk, usulsüzlük olsa Türkiye şu anda herhalde bu milli gelire, bu kişi başına gelire, bu hizmet düzeyine sahip olmazdı. Yolsuzlukla mücadele edelim ama yaşanan gelişmeyi, sağlanan büyük refah artışını da takdir edelim.”

Kaynak URL