Kulüpler Yasası neyi değiştirir? 'Yaralara dokunuyor ama…'

Uzun süredir beklenen ve kısaca Kulüpler Yasası olarak da bilinen Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu Teklifi, TBMM’den geçti. Oldukça kapsamlı olan yasa, pek çok kritik düzenleme getiriyor. Peki bunlar yaralara merhem olacak mı? Kulüpler Yasası beklentileri karşıladı mı?

Çok beklenen Kulüpler Yasası nihayet ilgili komisyondan geçti. AKP ve MHP’li milletvekillerinin ortak imzasıyla hazırlanan Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu Teklifi, 24 Mart’ta TBMM Başkanlığına sunuldu; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda kabul edildi. Yaklaşık 10 yıldır beklenen, zaman zaman gündeme gelen söz konusu yasa oldukça kapsamlı. Ancak yasanın en çok dikkat çeken noktası; spor kulüplerinin başkan ve yöneticilerinin zararlardan sorumlu olacak olmaları.

Buraya kadar her şey çok güzel. Kulüplerin şirketleşecek olması ise şeffaflık ve hesap verebilirlik noktasında oldukça kritik bir rol oynuyor. Lakin geçmişten hatırladığımız kadarıyla futbolda alınan “yabancı kuralları” ve yine Meclis’ten geçen 6222 de dahil pek çok tarihi karar bir noktada ya terk ya revize edildi ya da yol üstünde orijinal fikirden bambaşka bir hale büründü.

‘UYGULAMAK BAŞKA…’

Peki bu yasa uygulanabilir mi? Çözüm gerçekten bu yasada mı? Kadir Has Üniversitesi Spor Çalışmaları Merkezi Müdürü ve UEFA Futbol Hukuku Programı Yerel Koordinatörü Öğr. Gör. Emir Güney ile Spor Hukuku Enstitüsü Başkanı ve TMOK Spor Hukuku Komitesi Üyesi Av. H. Alpay Köse yanıtladı.

Öncelikle yasadan beklentilere değinmek gerekiyor. Daha önce 2014’te yasaya konuya ilişkin bir bakanlık çalıştayına katıldığını aktaran Güney, “Yasayı çıkarmak başka bir şey, yasayı uygulamak başka bir şey. 6222’de de bunu çok net bir şekilde gördük. Hala tartışılan ve uygulanamayan bölümleri var” diyor ve şöyle devam ediyor:

“Yasanın başarılı olup olmayacağı ya da beklentileri karşılayıp karşılamayacağını yasanın ne kadar uygulandığı da gösterecek.”

YASADAN BEKLENENLER…

Alpay Köse ise 2012’de bu yana söz konusu çalıştaylara beş kez katılmış. “Yasadan beklenen; kulüplerin aşırı borçlanmasını ve kulüp yöneticilerinin kulübü zarara uğratmasının engellenmesine yönelik hükümlerin konması” diyen Köse, “Yeni gelen tasarıda buna ilişkin hükümler mevcut. Bu anlamda olumlu bir adım söz konusu” ifadelerini kullanıyor.

Menajerlik ile ilgili düzenlemeler ve şirketleşmenin önünün açılmasını da olumlu adımlar olarak gören Köse, Gençlik ve Spor Bakanlığının yetkilerinin fazlasıyla artırılmış olduğu görüşünde. Emir Güney de bu fikre ekonomik açıdan katkıda bulunuyor. Borçlanmayı azaltmaktan ziyade gelir yaratmanın yollarını araması gereken Türk futbolunun futbol dışı yatırımcılara, fonlara ihtiyacı olduğunu ve bunun da daha liberal bir ortamdan geçtiğini söylüyor:

“Borçları sıfırlasak bile gelir yaratamayınca bir anlamı yok. O yüzden daha serbest bir yöne gidilmesi gerekirdi. Yatırımcının gelebileceği bir ortam yaratılmalıydı diye düşünüyorum ancak tam aksi yöne gidildi ve bakanlığa daha fazla güç verildi.”

Bunun federasyonların bağımsızlığını zayıflatacağını dile getiren Köse, “Kanun belli noktalarda yaralara dokunuyor ancak belli noktaları da sporu ileri değil geri taşıyacak nitelikte duruyor” diyor.

Bununla birlikte Alpay Köse çarpıcı bir soru soruyor ve “Bunların kanunla gelmesinin bir anlamı var mıydı?” diyor. Söz konusu yasanın kanuni bir destek yarattığını vurgulayan Köse şu hatırlatmayı da yapıyor:

“Aslında bunların hepsini TFF’nin yapması lazım ki belli ölçülerde harcama limitleriyle yapıyor ancak sağlıklı bir şekilde uygulayamadı. Bunun kanunla getirilmesi usulü öngörüldü.”

‘KEYFİ HARCAMALARIN ÖNÜNE GEÇER’

Emir Güney de baştan beri yasayı uygulamanın önemine dem vururken “Yasanın şurada hakkını vermek lazım; bu yasada sınırı aşan borçlanmada yöneticilere ve profesyonel çalışanlara direkt cezai yaptırımlar var. Bu keyfi harcamaların önüne geçer. Yasanın muhtemelen en işleyebilecek, işletilebilecek maddesi bu” diyor.

Bir kez daha ülke futbolunun asıl probleminin gelir yaratmak olduğuna dikkat çeken ve yakın geçmişteki “Avrupa’da yarışmacı” profilden uzaklaşan kulüplerin, bu noktada bütçe daraltma yoluna gidip, Türkiye’nin esas gücü olan nüfus ve toplumun futbola ilgisinden faydalanmaya çalışması gerekebileceğine vurgu yapan Güney şöyle diyor:

“Önemli olan, kulüplerin bir kanunla, bir cezai mekanizmayla, şirket ya da dernek statüsünde yönetiliyor olması değil… Kurumsal yönetişim ilkeleri var: Adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik, sürdürülebilirlik… Bu nosyonlar yöneticilerde olmadığı sürece istediğimiz kadar yasa çıkaralım, bunu cezai mekanizmalarla yapma şansınız çok mümkün değil.”

‘EĞER UYGULANMAYACAKSA…’

Kulüplerimiz arkadan yeni yollar bulmaya, kulağını diğer taraftan tutmaya çok alışık. Türk sporunun şımarık çocuğu futbol kulüpleri bu kez yol bulabilir mi? Alpay Köse, “Her zaman bir yol bulunur. Uygulama çok önemli. Savcılar, mahkemeler nasıl hareket edecek, nasıl bir denetim mekanizması oluşturulacak bu çok önemli” yanıtını veriyor. Emir Güney ise çarpıcı bir gerçeği ifade ediyor:

“Eğer uygulanmayacaksa, etrafından dönülecekse, bir sene sonra ‘Uygulanamıyor, herkes isyanda, kulüpler beş parasız, yöneticiler elini taşın altına koymuyor, kaosa sürükleniyoruz, haydi değiştirelim kanunu’ denecekse bunca yıldır beklediğimiz yasayı çıkarmanın da hiçbir anlamı kalmıyor.”

metin.aktasoglu@haberglobal.com.tr 

Kaynak URL