Ağrı'ya 42 yıl önce düşen gök taşı Fırat Üniversitesinde yeniden inceleniyor

Elazığ

Ağrı’nın Eleşkirt ilçesine bağlı Akyumak köyü kırsalına 2 Ağustos 1981’de düşen gök taşı, vatandaşların durumu bildirmesi üzerine güvenlik güçlerince bulunduğu yerden alınarak, incelenmesi için Elazığ’a gönderildi.

O dönem küçük bir parçası Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğüne verilen gök taşının 18 kilogram ağırlığındaki en büyük parçası, FÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümünde muhafaza altına alındı.

Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Şaşmaz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun bazı şehirlerinde 2 Eylül akşamı görülen parlak ışığın “meteor”dan kaynaklandığının belirlenmesi üzerine gök taşlarına ilişkin modern metotlarla güncel veriler elde etmek için Akyumak kırsalından getirilen gök taşını yeniden incelemeye aldı.

İlk araştırması 42 yıl önce yapılan meteorit, şimdi gelişmiş indüktif eşleşmiş plazma-kütle spektrometresi (ICP-MS) cihazıyla incelenerek, içerisindeki element ve izotoplar tespit ediliyor.

“Demir nikel alaşımlı bir meteorit”

Şaşmaz, AA muhabirine, 42 yıl önce düşen gök taşının bilimsel yönden çok değerli olduğunu söyledi.

Meteoridin mineralojik ve jeokimyasal özelliklerini ortaya koymak ve bunu uluslararası dergilerde yayınlamak için çalışmaların devam ettiğini belirten Şaşmaz, “Demir nikel alaşımlı bir meteorit, asteroit kuşağı içerisinde özellikle ağır ve kıymetli metallerin bol olabileceği bölgeye ait bir parça. Bu yüzde 69 civarında demir, yüzde 5-7 arasında nikel, krom ve kobalt içeriğine sahip kıymetli bir meteorit. Ayrıca dünyanın iç çekirdeğiyle ilgili bilgiler sağlıyor. Bunun bir parçası Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün doğa tarihi müzesinde saklanıyor. Yine bir benzerini Viyana Müzesi’nde görmüştüm. Dünyada ender görülen meteoritlerden biri ve oldukça kıymetli.” ifadelerini kullandı.

Şaşmaz, Mars ve Jüpiter arasında çember şeklindeki bir yörüngede bulunan asteroit kuşağında çapları 10 metreden 950 kilometreye kadar milyonlarca kaya kütlesi (asteroit) bulunduğunu kaydederek, çarpma veya başka bir çekim kuvvetinin etkisiyle bunlardan kopan kaya kütlelerinin saniyede 12 ila 72 kilometre gibi yüksek bir hızla dünyanın atmosferine girebildiğini aktardı.

“Ekonomik açıdan işletilebilecek özelliklere sahip”

Ağrı’dan getirilen gök taşının madencilik açısından da çok değerli olduğuna dikkati çeken Şaşmaz, bunun demir ve nikel açısından önemli bir cevher olduğunu ifade etti.

Asteroit kuşağının “uzay madenciliği” denilen bir olguyu ortaya çıkardığını vurgulayan Şaşmaz, şöyle devam etti:

“Akyumak köyü kırsalında gördüğümüz örnek demir ve nikel açısından önemli bir cevher. Nikelin madencilikte işletme tenörü yüzde 1’in altındayken bu gök taşında yüzde 5-7 oranında nikel var. Ekonomik açıdan işletilebilecek özelliklere sahip. Gelecekte asteroit kuşağı sadece demir ya da nikel açısından değil, diğer kıymetli metaller altın, gümüş, platinyum, iridyum gibi pek çok metal açısından önemli bir kuşak haline gelecek. Uzay teknolojisinin geliştirilmesi ülkemiz adına çok önemli, bu gibi fırsatlardan uzaklaşmamak adına.”

Doğada bulduklarını gök taşı olduğu düşüncesiyle getiriyorlar

Prof. Dr. Şaşmaz, 2 Eylül’de yaşanan gelişmeden dolayı vatandaşların doğada bulup gök taşı olduğunu düşündükleri taşları ve çektikleri görselleri kendisiyle paylaştığını anlattı.

Taş meteorların tanınmasının o kadar kolay olmadığına işaret eden Şaşmaz, atmosfere girdiğinde dış kısmının yandığına dair emare görülmezse bunun dünyaya mı yoksa uzaya mı ait olduğunun bilinmesinin mümkün olmadığını belirtti.

Şaşmaz, şunları kaydetti:

“Meteor örneklerini tanımanın en kolay yollarından biri dış kısmında meydana gelen erime. Yine iç yapılarından bunların meteor olup olmadığını anlayabiliyoruz. Tüm meteoritleri mıknatıs çekecek diye bir özellik yok. Yine demir oksit içeriği yüksek olduğu zaman meteorit olabileceği söyleniyor, bu da doğru değil. Bu durumda meteoridin kimyasal bileşimine bakılarak meteor olup olmadığıyla ilgili bilgiler söylenebilir. Vatandaşlar tarafından çok sayıda fotoğraflarla ya da elden gök taşı örnekleri getiriliyor. Ancak bunların meteor olmadığı, şehrimizdeki bir tesise ait ferrokrom cürufu olduğu gözlemlenmiştir.”

Kaynak URL