Dilek Hanif: Trendlerin dışında olmayı seviyorum

Aslı BARIŞ

Öncelikle tebrikler: Aldığımız duyumlara göre Katar’daki dev alışveriş zinciri Printemps’da yeni bir mağaza açıyorsunuz, doğru mu?

Çok teşekkür ediyorum. Gerçekten bizim için de çok güzel bir süreç başlamış oldu. Bildiğiniz gibi Printemps, Paris merkezli bir lüks alışveriş merkezi… Katar’da bu mağazanın aynısını, hatta daha da büyütülmüş ve gelişmiş olanını açmaya hazırlanıyorlar. Biz de Katar Printemps içerisinde 35 metrekarelik bir mağaza açıyoruz. Bizim için çok heyecan verici bir süreç oldu.

Paris’ten Ortadoğu pazarına, koleksiyonlarınızın bu derece rağbet görmesini nasıl karşılıyor, bunu neye bağlıyorsunuz?

Bildiğiniz üzere, Dilek Hanif Paris Couture Haftası’nda koleksiyon sergileyen ilk Türk tasarımcı. Bu benim için başlı başına bir gurur kaynağı. Uzun yıllar da bu çalışmalarımızı sürdürdük. Ajanslar aracılığıyla da moda haftalarına koleksiyonlarımızı yollamaya devam ediyoruz. Yıllar içinde markamızın farklı coğrafyalardaki tüketicilerle bağı kuvvetlendi. Dolayısıyla bu ilgi şaşırtmıyor beni. Ortadoğu pazarına gelince, bu coğrafyada çok fazla kuvvetli müşterim var, Kraliyet Ailesi üyeleri gibi. Haliyle zaten o pazarda söz hakkı sahibiyim.

Mandarin Oriental’da görücüye çıkardığınız Nature Resort Collection’a dönersek… Nelerden ilham aldınız?

Aslında ilham kaynağım pandemiyle birlikte zihnimde oluştu… NTV için bir televizyon programı yapıp 20 ili gezmiştim. Her yöredeki el işçiliği, el sanatları, dokumaları inceledim. Bire bir gözlemlemek çok değerliydi; bazen farkında olmuyoruz ama hakikaten çok özel değerlerimiz var. Ve bu değerleri günümüze nasıl uyarlarız konusunda kafa yordum. Günümüzün en önde gelen konularından olan sürdürülebilirlikle oradaki birikimi nasıl harmanlayabileceğimizle ilgili bir çalışma yaptım. Örneğin Bolu Göynük’te kadınların el tezgahlarında yaptıkları bir işleme vardı; onu aldım keten kumaşlarla birleştirerek resort koleksiyonuma ekledim. Böyle tamamen natürel kumaşlardan oluşan bir koleksiyon meydana geldi.

Pandemi sonrası tüketim alışkanlıklarımızı sorguladığımız bir döneme girdik. Sürdürülebilirlik gibi konular gündem oluştururken, diğer yandan hızlı moda arayı kaparcasına atakta… Bir tasarımcı olarak, siz nasıl değerlendirirsiniz durumu?

Hızlı moda anlayışına ilk başından beri karşıyım. Bir sezon bitmeden öbürü başlıyor, çok fazla adetli koleksiyonlar yapılıyor ve bu tüketim çarklarını hızlandırıyor, gereksiz bir şekilde… Bu ‘fast fashion/ hızlı moda’ dediğimiz, sürekli insanları hem almaya teşvik eden, son derece kalitesiz ürünlerden oluşan oluşum, benim moda anlayışımın tamamen dışında. Zaten kariyerimin başından beri ‘zamansız tasarımlar’ yapmayı tercih eden bir tasarımcıyım. Bu ilk günden beri böyle oldu. 20 yıl önce tasarladığım bir couture ya da hazır giyim elbisemi giyen biri, bugün hala aynı elbiseyi gardırobundan çıkarıp kullanabilir. Bunu çok önemsiyorum.

Sorma sebebim biraz da şu; genelde büyük krizler sonrası moda akımlarında daha şaşaalı akımlar yer bulur. İkinci Dünya Savaşı ve New Look örneği gibi… Pandemi sonrası bizi nasıl bir gelecek bekliyor moda anlamında, trendler nasıl şekillenir?

Evet dediğin gibi büyük krizler sonrası moda akımları daha feminen, daha şaşaalı oluyor. Çünkü insanlar belli bir moral çöküşünden çıkmış oluyorlar. Ve tekrardan kendilerini iyi hissetmek için farklı bir yaklaşımla ele alıyorlar modayı. Ama bence pandemi bize farklı bir bilince ulaştırdı, zira anladık ki bunun bir sonu yok. Yeni bir bilinç düzeyi geldi yani… Bundan sonra da o bilincin gittikçe hayatımızhayatımızda yer edeceğini düşünüyorum. Modada da biraz önce söylediğim gibi olması gerektiğini düşündüğüm bakış açısı, daha zamansız tasarımlar, kaliteli ürünler, az ve öz ürün… Hızlı modanın dışında bir şey anlayışı olmalı… Trendler göz önüne alındığında da insanlara her sezon farklı bir şey dayatmak yerine daha sürdürülebilir tasarım anlayışıyla ilerlemek gerektiğini düşünüyorum.

Peki, bu oturacak yeni anlayışı, arkadan daha bilinçli bir kuşağın gelmesine bağlayabilir miyiz? Z kuşağının moda anlayışını/eğilimlerini nasıl değerlendirirsiniz?

Z kuşağı gerçekten moda anlayışıyla umuyorum ki pandemi ve yaşananlardan sonra daha da iyi hale geldi. Bakış açıları değişti diye düşünüyorum. Etrafımdaki gençlerden görüyorum, hakikaten çevre kirliliği, sürdürülebilirlik gibi başlıklar onlar için önemli. Yeni nesil tasarımcılar bu konularda son derece titiz. Benim iki kızım var bu konuda ne kadar hassas ve titiz olduklarını birebir görüyorum. Onun için de moda anlayışında ve bundan sonraki bu sürdürülebilir modada daha etkili olacaklarını düşünüyorum.

Stilinizi nasıl tanımlarsınız?

Zamansız bir kadınım. Benim gardırobumu açtığınız zaman yıllar önce almış olduğum parçaların hala kullanılabilir olduğunu görebilirsiniz. Çünkü trendlerin dışında olmayı seviyorum. Ben herkesin giyindiği ve herkesin yaptığı şeyleri yapmaktan ya da kullanmaktan hoşlanan bir insan değilim. Bence her karakterin kendine ait bir tarzı ve stili olmalı ve onu geliştirmeli. Demiyorum ki trendlerin dışında kalalım ama trende kendi stilinizi uygulayabilmelisiniz. Ben de zamansızlıktan yanayım ama her sezon o trendi ya da yeni gelişen modayı bir şekilde gardrobuma ekleyebiliyorum. Ama minimal bir biçimde… Sade, çok fazla renk sevmeyen, soft renklerden hoşlanan, kendine göre kuralları olan bir giyim tarzım var.

Kaynak URL