Perili Köşk’te bahar hazırlığı

Merve YEDEKÇİ

Borusan Contemporary, pandemi dönemini nasıl geçiriyor?

Bildiğimiz kadarıyla hala ziyarete kapalısınız. Pandemi döneminin getirdiği şaşkınlığı hızla üzerinden atabilmiş sanat kurumlardan biri olmayı başardık. Bu dönemi, izleyicimizle mekân ve uzamın ötesinde buluşma fırsatı olarak değerlendirdik. Doğaları gereği, ekran aracılığıyla deneyimlenmeye çok daha uygun olan koleksiyonumuzdaki yeni medya eserlerini, online platformlar üzerinden izleyicimizle buluşturduk. İlk olarak Google Arts & Culture platformu aracılığıyla Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan ‘Mika Tajima: Esir’, ‘Uvertür: Borusan Sanat Çağdaş Koleksiyonu’ndan Seçki’, ‘Üvercinka’ ve ‘Universal Everything: Akışkan Bedenler’ adlı geçmiş dönem sergilerimizi ve ‘Bill Viola: Geçici’ sergisini online ziyarete açtık. Pandeminin kendini yoğun olarak hissettirdiği Eylül 2020’de, geleneksel sergileme biçimlerinin dışına çıktığımız bir sergiye imza atarak, yaşamlarımızı dramatik bir şekilde değiştiren pandemi koşullarına yeni bir bakış, eleştiri ve çıkış noktası geliştirmeyi hedefledik. Bu arada Perili Köşk’ün de önümüzdeki bahar ziyarete açılacağını müjdeleyebilirim.

Koleksiyonunuzda farklı sanat dallarından eserler var. Bu eserlerin güncelliğini korumak ve eser sayısını artırmak adına stratejiniz ne?

Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu, sizin de bahsettiğiniz gibi pentürden videoya; heykelden ışık enstalasyonlarına kadar çok farklı medyumla üretilmiş, güncel düşünsel perspektiflerde sanat eserlerini içeriyor. Koleksiyonun güncelliğini koruması adına başvurduğumuz en önemli strateji, koleksiyonumuzda temsil ettiğimiz sanatçılara verdiğimiz sipariş eser projeleri. Sürdürülebilirlik prensibine dayanan, Türkiye’nin kültür mirasına ve güncel sorunlara ışık tutan, bu konular üzerine konuşulmasını amaçlayan çalışmaları, güncel fotoğraf sanatının önde gelen uluslararası isimlerine sipariş ediyoruz. Böylece kültürler arası geçişlilik ve yeniden yorumlama imkânları sağlanıyor. Bu projeler arasında, Ola Kolehmainen’in Mimar Sinan mimarisini odağına aldığı ‘Sinan Projesi’ni, Boomoon’un İstanbul Boğazı özelinde ürettiği projeyi, Edward Burtynsky’nin antroposen kavramı çerçevesinde Türkiye’nin erozyon alanları üzerine geliştirdiği projeyi ve Axel Hütte’nin Ege ve Akdeniz coğrafyasında fotoğrafladığı antik kentler serisini sayabiliriz. Ayrıca Ali Kazma, Universal Everything, Jeffrey Blondes ve Ekrem Yalçındağ’ın koleksiyona özel ve mekâna özgü ürettikleri eserleri de bu kapsamda alabiliriz.

Sergilere dönersek, ‘Düş Suda’ serginiz 2022 baharına kadar deneyimlenebiliyor. Nasıl bir seçki oluşturuldu?

Düş Suda sergisi, Necmi Sönmez küratörlüğünde, edebiyat-görsel sanat aksında Edip Cansever’in aynı ismi taşıyan şiirinden ilhamla yola çıktı. Sergi, sanat, teknoloji ve hikâye anlatıcılığının buluştuğu noktada teknolojinin sağladığı sunum imkânlarıyla izleyiciye yeni bir deneyim alanı açmayı hedefliyordu. Perili Köşk’te fiziki olarak kurulan ancak pandemi tedbirleri kapsamında fiziki ziyarete kapalı olan sergimizi 360 derece sanal sergi turu, Artırılmış Gerçeklik (AR) teknolojisi kullanılarak hazırlanan ‘Düş Suda Sergi Rotası’ mobil uygulaması, Boomoon’un Boğaz’da Balık Oyunu No. 8 isimli eserinden ilhamla üretilen Sanal Gerçeklik (VR) deneyimi ve yine aynı eserden ilhamla Perili Köşk’ün dış cephesi için üretilen projeksiyon yerleştirme çalışmasıyla bu sergimizi izleyiciler ile buluşturduk. Düş Suda şiirinin dizeleriyle Perili Köşk’ün dikey mimarisi arasında kurulan diyaloğu izleyen eserlerle bir koleksiyon seçkisi oluşturuldu. Edip Cansever’in çağdaş şairler arasında imgeye yakın durması, bu diyaloğun güçlenmesini sağladı.

Sanatın dijitalleşmesine yönelik çalışmalarda hangi aşamadasınız?

Borusan Contemporary NFT alanında nasıl ilerliyor? Gerek koleksiyon tarafında gerekse de geçici sergiler tarafında sanatsal temsilin ve izleyici deneyiminin sınırlarını genişletecek sanat pratikleri üzerinde çalışan bir kurumuz. NFT tarafında izlemedeyiz; bir sertifikasyon yöntemi olarak telif hakları ve sanat eserini mülkiyeti konusunda önemli bir yol kat edilebilir. Bir sanat pratiği olarak ise olgunlaşmaya ve sürdürülebilir bir enerji tüketim rejimine kavuşmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Peki ya metaverse…

Şimdilik metaverse’de yer almıyoruz ancak bu yeni platformdaki gelişmeleri takip ediyoruz. Metaverse, eğer farklı sektörlerce benimsenir ve sürdürülebilir olursa uzun vadede hakikat algımızı ve bazı günlük pratiklerimizi değişime uğratabilir.

Sanat adına bizi nasıl bir sene bekliyor?

Bu yıl artan aşılamayla birlikte geçtiğimiz yıl başlayan fiziki mekâna dönme trendinin devam edeceği şüphesiz. Ancak tüm sanat kurumları ve alanda çalışan aktörlerin geçtiğimiz dönemde edindiği yeni iş yapış biçimlerinin bu alanda yeni ve inovatif yöntemlerle alanı zenginleştireceklerini düşünüyorum.

Kaynak URL