Samsun'dan çıkan savunma hareketi

Yasemin SALİH

Amerika’da yaşarken sizi Türkiye’ye getiren, kurumsal hayata taşıyan şey neydi?

Kesinlikle şans. Hayalim moda dünyasında kariyer yapmak, televizyon dünyasında ilerlemekti. Üniversite eğitimimin ardından kendimi hiçbir zaman ofiste görmedim. Amerikalı bir anne ve Samsunlu bir babanın kızıyım. Dünya vatandaşıyım. 16 yaşına kadar Türkiye’de yaşadım. Mutlu bir çocukluk geçirdim. İşletme ve tasarım eğitimi aldım. Amerika’da güzellik yarışmasına katıldım. Çünkü hayallerim farklıydı. Tasarım eğitimi aldıktan sonra abiye elbiseler tasarladım. Bu işlerden büyük keyif aldım. Bütün bu deneyimler bana çok şey öğretti. Özellikle problem çözme tarzımın çok farklı olduğu söyleniyor.

Peki tüm bunlar olurken, sosyal konulara, toplumsal sorunlara yönelik projelerde çalıştınız mı?

Ben çok dışa dönük bir genç oldum. İçimde büyümeyen bir çocuk var. Toplumsal sorunlar, farklı grupların hakları konusunda idealist, hak savunucu duruşum oldu her zaman. İçimdeki çocuk bugün de ortaya çıkıyor. LGBTI haklarını savundum. Çok küçük yaşlarda kadınların haklarıyla ilgili olaylar dikkatimi çekiyordu. 14 yaşındayken Samsun’da babaannemin yanındayken bir haber okumuştum. İki erkek kardeş, kız kardeşlerini öldürmüştü. “Nasıl olur” dedi.

Babaannem töre cinayetlerinin Türkiye’de çok fazla olduğunu anlatmıştı. Benim de başıma gelebilir diye çok korktum. Amerika’da üniversite okurken bir ders için sunum yapmam gerekiyordu. Konumu töre cinayetleri olarak seçtim. Çünkü bu olayın daha fazla insana anlatılması gerektiğini düşünüyordum.

Türkiye’de kız çocuğu olarak büyümeyi nasıl anlatırsınız?

Adımın anlamı “candan, cana yakın” demek. Sosyal biriyim. Hem Amerikalıyım, hem de Türkiyeliyim. Şanslı ve özgür büyüdüm. Babaannem “Arkadaşlarına gitme, onlara güvenme” diyordu ancak bir denge vardı. Evet ben şanslı olabilirim ama tüm kadınların böyle olması lazım. Amerika’da kimse makyajınızı da giydiğinizi de umursamaz. Bu nedenle daha rahat büyüdüm. Bir kadın olarak kadına karşı şiddetin karşısındayım.

Türkiye’de eğitim aldınız ve kariyer yaptınız. Türkiye’ye gelme kararını nasıl aldınız?

Babam aradı. “Gel, burada vakıfta güzel şeyler yapabilirsin” dedi. Vakıf benim için önemli bir motivasyondu. “Tamam” dedim. Önce bir denemek istedim. Yaz tatilinde şirketimizin yaptırdığı Gebze’deki Yılport Gebze Anadolu Lisesi’ne gittik. Öğrencilerle projeler yaptık. Gençlerle iletişimim çok iyiydi. Amerika’ya gidince de vakıfla ilişkimi kesmedim. Önce “Altı ay Türkiye’de altı ay Amerika’da sürdürelim” dedik. Böyle devam ediyoruz. Projeler çok heyecan verici.

Garip&Zeycan Yıldırım Vakfı olarak özellikle sahiplendiğiniz ve öncelik verdiğiniz alanlar var mı?

Elbette var. Biz üç ana konuya odaklandık: Eğitim, gençliğin geliştirilmesi ve cinsiyet eşitliği… Eğitim bizim için çok önemli. Yüksek etkili bir proje başlattık. Anadolu’daki tüm öğretmenlere İngilizce öğretmek üzere yola çıktık. Pandemi nedeniyle online eğitim veriyoruz. Bunun için Köy Okulları Dönüşüm Ağı (KODA) ile işbirliği yaptık. Öğretmenlerden olumlu dönüşler alıyoruz. Bu projeye süre koymadık. Talep oldukça devam ettireceğiz. Çünkü dil eğitimi, öğretmenler için çok kıymetli.

Cinsiyet eşitliği konusunda neler yapıyorsunuz?

Bu konuda Samsunspor ile farkındalık projesi başlattık. ‘Mor forma’ ile hem kadına şiddete dikkat çekiyoruz hem de kadın gücünü anlatıyoruz. ‘Unite for Her’ adında bir programla çalıştık. Kadınların kendilerini savunmaları gerektiğine inanıyoruz. Bu yüzden Türkiye genelinde kadınlara savunma taktikleri öğretmek üzere yola çıktık. Burada kendini korumaya odaklanıyoruz ama sadece bununla kalmıyor. Çünkü kadınların mali konularda da kendilerini savunmaları gerektiğine inanıyoruz. Samsun’da Bahçeşehir Üniversitesi ile anlaştık. Savunma derslerini oradaki eğitmenler verecek. Önce Samsun’dan başladık. Sonra İstanbul, İzmir gelecek. Arkasından da gelen talebe göre yayılacağız. İlk etapta 25 ile yayılmayı hedefliyoruz.

Yani kadınlara davüşmeyi, savaşmayı mı öğretmeyi istiyorsunuz?

Kadınlara kendilerini savunmalarını öğretiyoruz. Saldırıya uğradığında karşısındakini nasıl etkisiz hale getirebilir? Bunun yollarını öğretiyoruz.

Bu ve benzeri projeleri başlatırken babanızdan izin almakta zorlanıyor musunuz?

Aslında bu projenin başlamasını tetikleyen bir şiddet olayıydı. 2020’nin 6 Mart’ında Samsun Atakum’da bir baba çocuğunun önünde eşini tekmeledi, dövdü. Tüm Türkiye bu görüntüleri izledi. Bu bana çok dokundu. Babamla konuştum, “Vakıf olarak bir şey yapalım” dedim. Futbolun gücünü farkındalık yaratmak için kullanmak aklıma geldi. Tasarımcı tarafım harekete geçti. Mor forma tasarladık. Bir gün içinde her şeyi tamamladık. 7 Mart’ta projenin lansmanını yaptık. Eski Yüksel Yıldırım olsa, belki ikna etmek zor olurdu, haftalarca sürerdi ama koronavirüs salgını nedeniyle babam daha farklı düşündü. Daha esnek davrandı.

Peki formadaki mor rengin asıl hedefi neydi?

Bence şiddetin ötesinde Türkiye’de kadınların sosyal baskı ile ilgili sorunları var. Şiddet gören kadınlar, bunun sadece kendi başlarına geldiğini sanıyor ve durumlarından dolayı utanıyorlar. Bu, kültürel bir durum. Biz bunu Samsunspor ile sahiplendik. Bence diğer kulüpler de elini taşın altına koymalı. Kadının sosyal baskı altında olma durumu artık değişmeli. Kadın şunu giydi, böyle davrandı, hak etti… Bunların artık bitmesi gerekiyor. Bunun için de mor forma ile dikkat çekmek istedik.

Kadınları finansal açıdan güçlendirmek için neler planlıyorsunuz?

Bu benim için çok önemli bir konu. Bütün araştırmalar kadınların iş hayatında fırsat verildiğinde ne kadar güçlü olduğunu, bazı konularda erkeklerden daha başarılı olduğunu ortaya koyuyor. Ben de kadın işletmeleri desteklemek üzere bir proje başlatmak istiyorum. Mor forma satışlarından yüzde 10’luk geliri ‘Kadına Şiddete Dur De’ projesine aktarıyoruz. Haziran ayında desteklenecek kadın projelerini seçeceğiz. Finansal destek de vereceğiz.

Sizin Yıldırım Holding’in yönetim kurulunda da göreviniz var. Şirket içinde kadın temsili konusunda neler yapıyorsunuz?

Yönetim kurulu olarak bakıldığında tek kadın benim. Ancak kadınlarla ilgili önemli adımlar atıyoruz. Şu anda tüm çalışanların yüzde 45’i kadın. Bunu yüzde 50’ye çıkaracağız. Kadınların iş ortamını rahatlatmak için de önemli adımlar atmaya hazırlanıyoruz. Örneğin menstrual izin anonsu yaptık. Yönetim seviyesinde kadın oranını yüzde 25’e çıkarmayı hedefliyoruz.

SOSYAL SORUNLARA DİKKAT ÇEKMEK İÇİN GÜZELLİK YARIŞMASINA KATILDI

Moda, tasarım ve güzelliğe tutkusu olan Zeycan Yıldırım, bu özelliğini de sosyal sorunlara ve adaletsizliğe dikkat çekmek için kullandığını belirtiyor. Sırf bu yüzden Amerika’da düzenlenen Miss Universe güzellik yarışmasına katılmış. Yıldırım, “Hayalim bir kadında güzellik, akıl ve başarının bir arada bulunabileceğini göstermek. Engelleri aşan ve çekici kadın klişelerini değiştiren bir rol model olmak. Herkes gücünü ve değişim isteğini ortaya koymalı. İşte o zaman gerçek bir değişim başlatabiliriz” diyor.

Kaynak URL