Semedo: Su krizine çözümde tarım öncülük edebilir!

Maria Helena SEMEDO

Dünya bir su krizine doğru gitmiyor. Zaten bir su krizinin içerisinde. Birçok yerde, çekilen su, suyun yeniden takviye edilme oranlarını aşıyor. İklim değişikliği tüm dünyada kuraklıklara ve sellere neden oluyor.

Hem suda hem de karada hayati olan biyolojik çeşitliliği ve gıda üretimini destekleyen su kütleleri, düzensiz akışların azalması ve kirlilikle beraber tehlike altında. Birleşmiş Milletler (BM) 2023 Su Konferansı’nda uluslararası toplum, insanlığın en kritik kaynaklarından birini korumak için bir Su Eylem Gündemi ile ortaya çıkmayı hedefliyor. Tatlı suya en bağımlı sektör olan tarım, bu gündemin merkezinde yer almalıdır.

2050 uyarısı

Rakamlar şimdiden kaygı uyandırıcı. 700 milyondan fazla insan yüksek ve kritik su stresiyle karşı karşya ve doğal afetlerin yüzde 90’ından fazlası suyla ilgilidir.

Durum gittikçe kötüleşiyor. Küresel su mevcudiyeti ve kalitesi bozuluyor. İklim değişikliği yoğunlaşıyor. Sektörler ve ülkeler arasındaki rekabet artıyor. 2050 yılına geldiğimizde, dünya nüfusunun üçte ikisi su kıtlığıyla karşı karşıya kalabilir. Tarım şu anda tatlı su kaynakları kullanımının yüzde 72’sini tüketiyor. Mevcut eğilimlere göre, artan gıda, lif ve yem talebini karşılamak için 2050 yılına kadar su kaynaklarının yüzde 35’i nispetinde ilave bir ihtiyaç söz konusu olacak.

Aynı zamanda diğer kullanımlara olan talep de artıyor. Bu rakamların birbirlerini tutmadıkları çok açık. Bu durum açlık ve yoksulluğu sona erdirme çabaları açısından son derece endişe verici, zira; ekinlerin sulanması, çiftlik hayvanları ve su ekosistemlerinde yaşayan pek çok tür için temiz ve yeterli su olmadan, gıda, tarım ve bunların desteklediği geçim kaynakları olamaz.

Ormancılık, balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği de dahil olmak üzere tarım, ormanlar sayesinde yüzey sularının yönetiminde, yeraltı sularının yeniden beslenlenmesi ve hatta atmosferik suyun dolaşımında çok önemli bir rol oynamaktadır.

Gıdanın geleceğini korumak ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşmak istiyorsak, tarımın ihtiyaçları ve rolü desteklenmelidir. Tarımın kendisinin su kullanımında daha verimli hale gelmesi, kirletici unsurları su kütlelerinden uzak tutmada daha başarılı olması ve iklim değişikliğine karşı da daha dayanıklı olması gerekiyor. Peki, bunu nasıl yapabiliriz?

Önemli olan, daha az su ile daha sürdürülebilir bir şekilde daha fazla gıda, lif, yem ve biyoyakıt üretmek için entegre su kaynakları yönetimi yaklaşımlarıyla şimdi harekete geçmektir.

İşbirliğine ihtiyaç var

En üst düzeyde,BM 2023 Su Konferansı’nda da görmemiz gerektiği gibi, güçlü bir siyasi iradeye ihtiyacımız var. Su kullanan sektörler arasında rekabete değil, iş birliğine ihtiyacımız var.

Doğru planlama, arazi ve su sistemi bozulmasını tersine çevirebilir ve yenilikçi teknik, kurumsal, yönetişim ve finansal destekle birleştirildiğinde kaynaklar için rekabeti azaltabilir.

Örneğin, tatlı su sistemlerini ve bunların balıkçılık, ormancılık ve tarım hizmetlerini yöneten havza yönetimi yaklaşımları, süreçte verilen tavizleri getiri ve götürü dengesini en aza indirerek, kimseyi geride bırakmaz.

Arıtılmış atık suyun yeniden kullanımı, kuraklık ve su kıtlığı ile başa çıkma ve döngüsel biyo-ekonomi yaklaşımları için çözümlere yönelik hedeflenen yatırımlar ve yenilikler, suyla ilgili zorlukların üstesinden gelmeye yardımcı olabilir. İklim ve toprak koşullarına uyarlanmış biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilir kullanımı çok önemlidir.

Desteklemek gerekiyor

Bu üst düzey yaklaşımlar, yalnızca değişiklikleri uygulayacak kişilere aktarıldığında işe yarayacaktır. Yağmur suyuyla beslenen sistemler, su hasadı, verimli sulama yöntemleri, kuraklığa dayanıklı ürünler ve çok daha fazlasını kullanarak gıda üreticilerini desteklememiz gerekiyor.

Kritik hizmetleri yerine getiren sulak alanları ve diğer ekosistemleri restore etmeleri için onları desteklememiz gerekiyor; güvenli arazi mülkiyeti burada kritik öneme sahiptir. Tüm yaklaşımlar yerele özgü bilgiyi, bilimi, teknolojiyi ve ülke deneyimlerini kapsamalıdır. En önemlisi, geçim kaynaklarının kısa vadeli bir düşüş yaşamaması için gıdamızı üretenlere geçiş sürecinde yardımcı olunması gerekiyor.

Krizden birlikte çıkabiliriz

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tüm bu konular üzerinde çalışıyor. Yakın Doğu ve Kuzey Afrika’daki başarılar üzerine inşa edilen Tarımda Su Kıtlığını Ele Alma ve Çevre Girişimi, Asya ve Pasifik’e genişliyor. FAO, kuraklığa dayanıklı yerli ürünler üzerine projeler geliştiriyor.

Tarımda Su Kıtlığına İlişkin Küresel Çerçeve (WASAG), ülkelerin bilgilerini paylaşmaları, dayanışma,uygulama ve uzmanlık birikimi yaratmaları için bir platformdur. WASAG ayrıca ülkelerin yenilikçi finansman mekanizmaları kullanarak projeler oluşturmalarına yardımcı olmaktadır. Çiftçilere su kıtlığı ile başa çıkmak için ihtiyaç duydukları araçlar sağlanıyor.

FAO ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı liderliğindeki BM Ekosistem Restorasyonu On Yılı kapsamında, ortaklar tarafından desteklenen ülke liderliğindeki projeler, ormanlardan okyanuslara ve sulak alanlara kadar yüz milyonlarca hektarlık hayati ekosistemi yeniden canlandırıyor.

Ulusal hükümetler su yönetişiminin merkezinde yer aldığından, FAO, ülkelerce yürütülen Ulusal Su Yol Haritalarını destekliyor. Bu durum ülkeler, sektörler ve aktörler arasında köprü oluşturan entegre ve sürdürülebilir su yönetimine yönelik büyük resmi ortaya koyuyor.

FAO, BM 2023 Su Konferansı’ndan ortaya çıkan Su Eylem Gündemini, daha az su kullanan, daha besleyici gıda üreten, istihdam yaratan ve herkes için güvenli ve sağlıklı bir ortamı destekleyen daha verimli, esnek, kapsayıcı ve sürdürülebilir tarım- gıda sistemlerine dönüşüm yoluyla tam olarak destekleyecektir. Evet, bir su krizi içerisindeyiz. Ancak bu krizden birlikte çıkabiliriz ve tarım bu çözüm yolunda bize öncülük etmelidir.

Kaynak URL